TEMPERSİTAR - 3.BÖLÜM - KALMAK İÇİN ÇOK GEÇ

41.1K 873 76
                                    

🔮

Gözlerimdeki ağırlık, güne mutlu uyanmama engel oldu. Başım çatlıyordu ve uykumu gram almamış gibiydim. Bu sabah marketi ben açıyordum ve dokuzda orda olmam gerekiyordu. Yakıcı güneş beni daha da mayıştırırken, Temmuz sıcağını hafifletmek adına duşa girdim. Babam hala uyuyor olmalıydı. O malum günden beri hiç konuşmamıştık. Zaten normalde de konuşmuyorduk. Ancak o günden sonra, ben konuşmaya çalıştığım halde konuşmamıştık. Birçok kez ona, beni çekip aldığı dünyanın neresi olduğunu, son verdiği işin ne olduğunu, Fernando'yu tanıyıp tanımadığını sormuştum. Hiçbir soruma cevap vermediği gibi, yüzüme de bakmadı. Ben de sormayı bıraktım.

Odamdaki o tatsız toplantının üzerinden yaklaşık bir ay geçmişti. Bu süre içerisinde vaktim markette çalışmakla, Aileen ve Marva ile kabul mektupları değerlendirmekle, Fernando ve Klaer'in başının etini yemekle ve bana gelen kutudaki her bir kelimeyi ezberlemekle geçmişti. O küçük sözlük tarzı kağıtlardaki her bir kelimeyi ve anlamlarını, fotoğrafın her detayını ve koca haritadaki her bir patikayı biliyordum artık. Fotografik hafızam sayesinde, neredeyse hiçbirini unutmayacak olmama rağmen onlarca kez incelemiştim. O Akademi benim içimi heyecanla ve coşkuyla dolduruyordu. Kurtuluşum, kaçışım olacaktı. Her sabah işe gidip gelmekten öteye geçecekti hayatım. Bir iş kurma hayalimi bile unutturmuştu. Bunu her zaman yapabilirdim. Şuan önümdeki fırsat, benim için çok daha değerliydi. Ben de okula gidebilecektim. Lise eğitimi almamış olmam, Akademide ne tarz sorunlar doğuracaktı, bilmiyordum. Ya da Akademide Matematik, Fizik gibi şeyler var mıydı onu da bilmiyordum. Belki endişelenmeme hiç gerek kalmayacaktı, belki de oranın en korkunç öğrencisi olacaktım.

Fernando ve Klaer ile yaptığım sohbetler, köşe başlarındaki kaçamak sohbetlerden ibaretti. Onları artık eve ya da eve yakın hiçbir yere davet edemiyordum. Dışarda da ne yazık ki, beş dakikadan fazla yanımda kalmıyorlardı. Beni takip edebilecek başkaları daha olduğundan söz etmişlerdi. Kendileri gibi iyi niyetli olmayan başkalarından. Bu sorulara cevap vermeyi reddettiklerinden, kim olduklarını sormuyordum artık.

Duştan sonra hızlıca hazırlanıp evden çıktım. Marketten bir iki bisküvi ile kahvaltı yapmayı planlıyordum. Çöp gibi bir midem vardı. Asla sağlıklı beslenmezdim. Evimizdeki dolap hep boş olurdu ve ben de genelde marketteki abur cuburlarla karın doyuruyordum. Bu yüzden zayıf, ancak aşırı yumuşak etliydim. Vücudumdaki her yer sallanıyordu resmen. Muhtemelen yağ içerisinde yüzdüğümdendi. Hiçbir sporda iyi değildim. Doğru düzgün koşamazdım ve toplarla da aram iyi değildi. Spor yapmayı da sevmezdim zaten.

Akademi hakkında bilmediğim şeylerden biri de buydu. Askeriye gibi her sabah beşte kalkıp koşturacaklardı belki de bizi. Eğer öyle bir şey varsa, Captivum'a gitmeye razı olurdum. Kısa zamanda bu hiç bilmediğim dünyaya alışmak, kendimi iyi hissettiriyordu. Sonunda bir yerlere ait olabilecektim.

"Şu rezil önlüğünü yine giymemişsin, Helena

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Şu rezil önlüğünü yine giymemişsin, Helena." Elimdeki paspası bırakıp tezgâha yöneldim. Kurumsal bir market görünümü yaratmak isteyen Bay Krakorn beni önlüğüm yüzünden uyarmaya bayılırdı. O çirkin önlüğü giymek istememem elbette ki çok normaldi. Kırmızı beyaz, hizmetçi önlüğüne benzer, garip dantelli bir şeydi işte.

AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&IWhere stories live. Discover now