30🍼Slay Christmas | Pt 2

685 59 16
                                    

ben gercekten text dışında yazamadığımı düşünüyorum
yazarken hayal ettiğim şeyler okurken gözünüzde canlansın istiyorum ama olmuyo benim hayatım text olmus sanırım

30| Slay Christmas 2

Ege gözlerini belertip "Ya ilk defa tarifim tutmuştu onu da sizin yüzünüzden yaktım. Başlarım ağacınıza da babanıza da ya of." diye bağırarak mutfağa koştu.

Aynı anda salona girerken kendisine çarpıp umursamadan giden Ege'nin arkasından baktı Yekta. "Ege niye koşuyor?"

Ama kimse ona cevap vermemişti. Çünkü Ata bira içerken ağaç olmaya devam ediyor, Efe 'Ho Ho Ho' diye gülüyor, Gökalp ise bu anları kayda alıyordu.

Tamamen herkesi görmezden gelip Ege'nin yanına gitti. Ege küçük yemek masasına oturmuş sigarasını yakıyordu. Yekta buzdolabından iki bira çıkartıp Ege'sinin yanına oturdu. "Yavrum kurabiyeler için mi üzülüyorsun gerçekten?" dedi tezgahta duran yanık kurabiyelere bakarken. Ege sessizce başını sallayıp birasından bir yudum aldı. Acı gelen tatla yüzünü buruştursa da içmeye devam etti. Bünyesi içkiye hiç dayanıklı değildi ve içkinin tadını sevmiyordu. Yine de bazen içmek, ortama uyum sağlamak istiyordu.

Şu an ise, daha önce hiç Yekta'yla karşılıklı içmedikleri için içiyordu.

Yekta hiçbir zaman ona içki uzatmamış, üzgün olduğu anlarda yanına gelip onunla konuşmamıştı. Tamam arkadaşını umursamayacak kadar kötü biri değildi tabi ki de. Sadece onun tarzı gidip konuşmak değildi. Üzgün olduğunu anladığında kafasını dağıtması için bir şeyler yapar, sıkıntısının ne olduğunu sormazdı. Örneğin Ege'nin karne notlarının çok kötü geldiği o karne günü, Yekta sadece elinden tutup onu lunaparka götürmüştü. Hava kararana kadar Ege'nin eğlenmesini sağlamıştı. Neden moralinin bozuk olduğunu bilmemesine rağmen hem de. Ama Ege, Yekta'nın bu huyuna da aşık olmaktan kendini alıkoyamamıştı. Bazen sormamak gerekirdi. Sorup daha çok üzmemek, anlatmak istemiyorsa üstelememek ya da yaşanan olayı anlattırarak acılarını tekrar canlandırmamak gerekirdi. Yekta ve Ege bunun farkındalardı.

O yüzden şimdi Ege aşık olduğu adamı izlerken içkisini yudumlayacak, çoktan varlığını unuttuğu sigarasını söndürecek ve Yekta'nın tamamen alakasız şeylerden bahsederek üzüntüsünü geçirmesini bekleyecekti.

Dediği gibi de olmuştu aslında, zaman hızla akıp geçmişti. Fark etmeden yeni yıla bile girmişlerdi.

İşte sorun burada başlıyordu.

Fark etmemişlerdi, çünkü onlarda diğerleri gibi kafayı bulmuşlardı. Dakikalar geçtikçe konuşmuşlar, konuştukları kadar eğlenmişler, eğlendikleri kadar da içmişlerdi. Hatta öyle çok içmişlerdi ki, aralarında alkole en dayanıklı olan Yekta bile kör kütük sarhoş olmuştu.

"Kalk lan." diye bağırdı Ege hala oturan Yekta'ya.

Yekta gözlerini kırpıştırıp Ege'ye baktı. "Ne lanlı lunlu konuşuyorsun bebe la bana?" Önünde kendisini bekleyen çocuğun ince bileğinden tutup kendine doğru çekerek kucağına oturmasını sağladı.

"Ben kalktım!" diye bağırdı Ege tekrar "Sende kalkacaksın."

Yekta başını Ege'nin omzuna koyarken "Ben kalkmasam da benimki kalktı zaten gardaşım sorun yok rahaatt şişşşt." dedi.

"Terbiyeden yoksun bir beyefendisiniz." dedi Ege Yekta'nın saçlarını usul usul okşarken.

"Gardaş geçen bi' bebe geldi..." diyerek lafa girdi Yekta "...dedi birader Ege cart curt arkadaşı mısın. Bende dedim hayırdır amına koduğum sana mı kaldı sorgu sual?"

Meraklanan Ege omzunda yatan Yekta'nın başını ittirip heyecanla "Eee?" diye sordu.

"Tabiii devamı var." dedi Yekta. "Yok dedi abi dedi estağfurullah falan, tamam gardaşım de derdini yaylan yani ne kıvranıyorsun?"

"Yaaaa..." diye sevinçle Yekta'nın gözlerine bakıyordu Ege "E sonra ne oldu?"

Yekta uzun uzun kendisine gülen gözlerle bakan Ege'sini izledi. Diyecekleri aklından teker teker silinmişti bu bakışlar karşısında. Yutkunup dudaklarını ıslattı. Belinden sıkı sıkı kavradığı çocukla beraber zorlanmadan ayağa kalktı. "Gel seninle biraz yürüyüş yapalım." Ege hemen bacaklarını Yekta'nın beline dolarken Yekta sanki hiç içki içmemiş gibi bir kuvvetle hem Ege'yi taşıyor hem de dümdüz yürüyebiliyordu. Işıkları kapalı salonun kapısından içeri girdi. Açık camdan içeri vuran ışıkla önlerindeki büyük yemek masasını seçebilmişti. Kucağındaki bedeni masaya oturtup üzerine eğildi. "Ne istiyorsun?"

"Ne demek ne istiyorum yaa?" diye sordu Ege kaşlarını çatarak.

"Sadece bir soru sordum..." dedi Yekta yüzünü Ege'ye yakınlaştırıp "...ne istiyorsun?"

Ege küçük dudağını ıslatıp işaret parmağını Yekta'nın dudağına uzattı. Hafifçe alt dudağının üzerinde gezdirip "Bilmiyorum ki." diye mırıldandı.

"La bebe, bi' kez daha sormam ha!" diye yükseldi Yekta "Ne istiyorsun oğlum sen?"

"Ha ben mi?" dedi Ege sanki saatlerdir Yekta kendisiyle konuşmuyormuş gibi. Parmağının altındaki dudağa baskı uyguladı "...e bunuuu..."

Önce gülümseyip sonra dudağındaki parmağı öptü Yekta. "Ha şöylee." Der demez Ege'nin elini ittirip parmağın dudağından çekilmesini sağladı. Hiç beklemeden hemen önündeki sevdiği çocuğun dudaklarına bastırdı dudaklarını. Ege masadan sarkan bacaklarını yeniden Yekta'nın beline doladı. Boşta kalan eliyle ensesinden kavrayıp daha çok kendisine çekti. Hali hazırda bu anı bekleyen Yekta dudaklarını aralayıp öpücüklerini ateşli bir öpüşmeye çevirdi.

Ege'nin alt dudağını kendi dudaklarının arasında eziyordu. Bir eli çocuğun tişörtünden içeri girmiş ince belde gezerken, diğer eli sağ bacağını okşuyordu.

Alkolün etkisiyle kendini kaybeden Ege ipleri Yekta'nın elinden alarak alt tarafını Yekta'ya sürttü. Bir yandan öpüşmenin hakimiyetini de kazanıp hırsla Yektanın dudağını emmeye başlamıştı. Vakit kaybetmeden dili sıcak dudaklardan içeri gönderdi. Yekta alt tarafındaki baskıya dayanamayarak küçük bir inleme bıraktı Ege'ye. Öpüşüne karşılık veriyor, bu zamana kadar yaşadığı bütün öpüşmeleri unutmuş gibi acemilikle öpmeye çalışıyordu.

Kendi odasına geçme fikri dolaştı zihninde. Hızla Ege'yi belinden kavrayıp kendine doğru çekti.

Ama Ege öpüşüne karşılık vermiyordu. Geri çekilip "Yekta bir şey düştü." diye mırıldandı.

Yekta Ege'yi yere indirip salonun ışığını açtı. Ege'nin ayak ucunda bir telefon vardı. "O düşmüş, boşver." dedi.

Ege başını sallayarak onayladı. Elini uzatıp Yekta'nın tutmasını bekledi. "Gel Yunus'un yanında uyuyalım." derken sanki saniyeler önce yaşanan hiçbir şey aslında olmamış, hepsi hafızalarından silinmiş gibiydi.

Yekta da zaten yavaştan midesinin bulanmaya başladığını hisseder olmuştu. Küçük eli tutup odasına ilerledi.

Bebeğin her iki yanına uzanan aşıklar, ertesi gün yaşanacak her şeyden habersiz derin uykularına daldılar.

.

yektanın icince angara bebesi olması cok özel

bi de 31. bölüm smut olsun istiyorum ama düz yazmak da istemiyorum OF

Wanna Be Yours | bxbWhere stories live. Discover now