~DUYULAN SES~

6.7K 334 18
                                    

Genç oğlan bedeninden tamamen ayrılan kolu ile kendini karanlığa teslim etti. Artık ne ölüm kadar ağır olan o acıyı  hissediyordu, ne de bebeğini düşünebiliyordu.

Marcosun çığlığı ile arkasını dönen kurtların bazıları şok geçirip hareket bile edemezken,bazıları soluğu şifacının yanında almıştı. Marcosun bedeninden ayrılan kolu öylece bir yere atılırken, oluk oluk kanlar akan, kolunun diğer yarısına bezler ile baskı yapıyorlardı. Belki kanı durdurabilirler diye.
Şifacı elinin altındaki diğer çarşafı ikiye yırttı, ve Marcosun kolunun kalanına sardı.

O gece, o karların üzerindeki çarşafa yatırılan adamın hayatı karardı belki de, bundan sonra hiç bir şey 26 yıllık hayatındaki gibi olamayacaktı. Ama değerdi. Eşine ve sürüsüne değerdi. Zaten Marcos ölümü bile göze alarak başalatmamış mıydı bu savaşı? Zaten Marcos ölümüne sevmemiş miydi verayı? Marcos sürüsünü ölümüne korumaya yemin etmemiş miydi?

Kolu sarılan adamın kanı durmuyordu. Şifacı ve yanındakiler Marcosu daha rahat bir konuma  yatırdılar. Bilinci kapanmıştı ama, hâlâ kalbi atıyordu. Ateşi çıkamaya başlayan adam için yapabilecekleri hiçbir şey yoktu.
Durmayan kanaması için, uyanmadığı için, uyandığında geçmeyecek ağrısı için. Ellerinde bir kaç bitki karışımı ve oldukça zayıf bir ağrı kesiciden başka hiç bir şey yoktu. Tanrıdan tek temennileri Marcosun yaşamasıydı.


Veradan

İçime dolan his ve duyduğum haykırış ile zıpladım olduğum yerden. Neler oluyordu?
Göğüs kafesim daralarak kalbimi sıkıştırıyordu. Aldığım nefes ciğerlerimi yakarken, içecek bir kaç yudum su aradım. Ama yoktu. Hastalandığı için canı yanan yavru kurdun sesi ile ona döndüm. Kendisini teselli etmeye çalışan annesinin kollarına daha sıkı sarıldı. Belki onlara ilgilenmek iyi gelir diye yanlarına gittim.

"Sorun ne? Yapabileceğim bir şey var mı?" Diye sordum. Sesim kısılmıştı ve konuştuğumda boğazım ağrıyordu. Topallayarak yaklaştım onlara.

"Luna hava çok soğuk üşüyorum. Başım çok ağrıyor." Kısılan sesi ile konuştu çocuk. Az kalmıştı ağlayacaktı.

"Biraz daha dayanabilir misin? Çok az zaman sonra yine eskisi gibi döneceğiz kasabamıza."

"Söz mü?"

"Söz." Dedim gülümseyerek. Ardından yanımdaki kadına döndüm.

"Şey, siz az önce bir ses duydunuz mu?"

"Ne sesi Luna?"

"Böyle çığlık, haykırış gibi."

"Evet evet Luna! Duydum. Aşağıdaki ormandan geldi sanki."

"Bende duydum acaba ne oldu? Kimin sesiydi?"

"Bilmem, belki de bizim sürümüze aittir."
Korku ile göğüs kafesim bir kez daha sıkıştı.
Ya Marcosa bir şey olduysa?

"Umarım bizim sürüye ait değildir."diyen kadının gözlerinin içine bakıyordum.

"Umarım."Diyerek eski yerime geçtim ve cenin pozisyonunu alarak uzandım. Ya bizim sürüye  aitse, ya Marcosa aitse?

Sabah olana kadar bir sağa bir sola döndüm ama, ne yatabildim, ne de içimdeki sıkıntı geçti.

***

Sabah elimize geçen bir kaç yiyecek şeyi önce çocuklara bölüşürdük, sonra yaşlılara, ardından bize kalan ile de kendimiz doyurmaya çalıştık. Ama benim hiç iştahım yoktu, aklım hâlâ dün duyduğum çığlıktaydı. Üstelik ben tek değil, sürünün yarısı duymuştu.
Sabah kalkar kalkmaz herkesin ilk konusu bu çığlık olmuştu.

Korkum ve içimdeki sıkıntı geçmek bilmiyordu.
Artık ağlayacaktım. Dayanamıyorum. Her şey bir anda başlamıştı, her şey bir anda olmuştu. Ben fark edemeden. Zoruma giden şey ise, Marcosa alışıyordum. Daha ona doyamadan ayrılmıştım ondan.


_______________________________

Arkadaşlar biliyorum çok çok kısa oldu. Normalde de çok kısa yazıyorum ama, bu daha kısa oldu. Biliyorsunuz ki her gün bölüm atmayı seviyorum. Ama bu gün yazı yazmaya hiçte müsait olamayan bir yerdeyim. Affedin.

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.

Kontrol edemedim yazım yanlışlarım varsa affedin💞

KURDA  MÜHÜRLÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin