~YOK OLUŞ~

12.2K 578 11
                                    

Saat akşam 12 ye geliyordu. Alex gittiğinde sabah 11:30 du. Bu gün en az 50. Kez Marcosa sordum.

"Alex zaman gelecek? Alex seni aradı mı?"
Ama aldığım cevap hep aynıydı.

"Akşam gelecek." Alex gittikten sonra da onlarca kez aradım annem ve babamı ama açmadılar. Korku tüm bedenimi esir almıştı.
Bir yandan da heyecan vardı içimde Alex onları bulabilmiş mi? Belki de onlarıda kendisi ile getiriyordur. Belki Alaska'dan hiç çıkamadılar.

Merdivenlerden sesler gelince oraya döndüm. Marcos salona geliyordu. Duş almak için çıkmıştı yukarı. Ona çok sinirliydim. Beni çok sinirlendirmişti. Kendini bir şey sanması oldukça gıcık. Hele ki beni kısıtlaması. Aagggg delireceğim.

Marcos salona inerek kendini koltuğa attı. Ama evin içi bir anda soğumuştu. Ve onun saçları ıslaktı, nasıl üşümüyordu. Birde incecik giyinmiş. Tuhaf bir insan.

"Şömineyi yakar mısın?" Dedim. Gözleri zaten üzerimdeydi. Şimdi daha derin bakıyordu. Ne dedim ki ben? Bu sapık halleri artık beni rahatsız etmeye başlıyor.

Oturduğu yerden kalkarak merdiven altına dizilmiş odunlardan bir kaçını aldı, ve şöminenin yanına geldi. Yaklaşık iki dakika sonra odunlar alev almaya başlamıştı. Tam koltuğuna geri dönmüştü ki, Kapı çaldı.

"ALEX" diye bağırarak fırladım yerimden.
Hemen kapıyı açtım Alex ve yanında İvan vardı. Gözlerim annemleri aradı ama yoklardı. Görüşüm bir anda buğulanmaya başladı, titreyen sesim ile konuştum.

"Noldu, bulamadınız mı?"
Alex sorumu es geçerek içeri girdi, arkasından ise ivan. Onlar Marcosun yanına giderken benim gözyaşlarım açık kapının önünde dökülmeye başlamıştı bile. Yavaş hareketler ile kapıyı kapattım ve onların yanına doğru ilerledim. Konuşmaya başlamışlardı.

"Dağ taş bırakmadık heryeri aradık. Havaalanına gittik, onların bilet aldığı uçak iki gün önce kalkmış, ve sağ Salim gideceği yere ulaşmış. Belki uçağı kaçırdılar da trenle gittiler diye düşündük ve tren garlarına da baktık. Tren Bileti almamışlar." Alex'in söyledikleri ile içlice ağlamaya başladım. Tanrı'm neredeler o zaman. Ya çığ düştüyse üzerlerine, ya bir hayvanın saldırısına uğradılarsa?

Dizlerim beni tutamamıştı yere düşmüştüm. Gözyaşlarıma hıçkırıklarımda ortak olmuştu.
Marcos hemen beni kollarımdan tutarak koltuğa oturttu.

"Sakin ol güzelim, tamam sakin ol." Gözlerimin önü kararıyordu, kulaklarım uğulduyordu. Gövdemi daha fazla dik tutamayarak marcosun kollarına yığıldım. Son duyduğum şey marcosun sesiydi.

"İvan su getir! Bebeğim, güzelim bana bak, derin nefes al güzelim."

"Alex hemen şifacı çağır."

🐺

Alex'ten

İvan ile marcosun evinin önündeydik. Tüm gün kasabada olmamıza rağmen Luna'ya şehre indiğimizi ve ailesini bulamadığımızı söylecektik.

İvan beklemeden zile basmıştı. Saniye geçmeden Luna açtı kapıyı. Umut dolu gözleri ile sordu. Ne diyebilirdim ki? Hemen arkasındaki Marcos ile göz göze gelince direkt onun yanına gitmeyi seçtim. İvanda bana uydu, hemen arkamızdan Vera geldi.

Bir şekilde başladım konuşmaya. Söylediğim her şey yalandı. Bu yalanları Lider Marcosa bakarak söylüyordum. Çünkü zaten onun her şeyden haberi vardı.

Konuşmamı bitiremeden Vera Marcosun kollarına düştü. Marcos Verayı sarıp sarmaladı.
Banden ve ivan dan su ile doktor isterken, gözlerinde ilk defa korku gördüm.

Lider Marcos korkuyordu.

Telaşla dışarı çıktım ve eve biraz uzak olan kasabaya doğru koşmaya başladım. Adımlarım beni kasabadaki küçük şifahaneye getirdi. Kapıyı hızla açarak içeri girdim. Benim girdiğimi gören görevliler etrafıma toplandı.

"Annem nerde! ANNE! ANNE!" Diye bağırmaya başladım. Annem kasabada çalışan bir şifacıydı. Hemen arkamdan annemin endişeli sesini duydum.

"Alex oğlum, noldu?" Diye sordu.

"Anne! Luna bayıldı! Hemen gelmen lazım! Hadi vaktimiz yok!" Diye telaşla konuştum. Bunu duyan herkes şaşkınca kendi aralarında konuşmaya başladılar. Alaska sürüsü, liderin lunasını bulduğunu biliyordu. Lunanın başına gelenlerinde. Ama luna'nın şu an Alaska sürüsü ile birlikte olduğunu bilmiyorlardı. Marcos Veraya her şeyi anlattıktan sonra onu Alaska sürüsüne tanıtacaktı.

Annemde aynı telaş ile odasına girdi ve eline aldığı çanta ile geri çıktı.

"Hadi Alex, hadi hemen gidelim!" Annem ile hızla marcosun evine doğru ilerlemeye başladık. Yol boyunca annemin sorularına cevap vermeye çalışıyordum. O da bilmiyordu luna'nın geldiğini.

Luna 19 yaşına girecekti yakında, ama hâlâ kurdu ile tanışmamıştı. Bir kurt olduğunu bile bilmiyordu. Normalde kurt adamlar 13 yaşında kendi kurtları ile tanışırlar. Eğer kurt adam kendi kurdu ile tanışmadıysa, ölüme gidiyor demektir. Ruhlarımız kurtlarımız ile bir. Kurdu lunaya ulaşamadı. Bir kere bile bedeninde yerini alamadı ve gittikçe zayıflayarak yok oluyor. Kurdunun yok olması, onun da yok olması demek.

________________________________

Eveettt nasıl buldunuz bu bölümü?

Sizce Marcos Verayı ayırarak iyi mi ediyor kötü mü?

Oy vermeyi unutmayın.

Yazım yanlışlarım varsa affedin💞

KURDA  MÜHÜRLÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin