~BABAMIN ARKADAŞI~

16.1K 713 14
                                    

Çantamı hazırladıktan sonra tam dört saat beklemiştim. Kitap okudum, internette dolandım, acıktım ve çikolata yedim. Daha sonra annemi aramaya karar verdim, acaba şehre sağ salim inebildiler mi diye. Aradım çaldı, çaldı, çaldı ama açan olmadı. Sonra babamı aradım. Oda aynı şekilde dakikalarca çaldı ama açan olmadı. Belki de uçağa binmişlerdir bile.
Susadığımı hissederek mutfağa gittim. Su içip salona döndüğüm an, kapı çalmaya başladı.
Babamın arkadaşı gelmiş olsa gerek. Oflayarak kapıya doğru yürümeye başladım. Benide götürselerdi ne olacaktı sanki.

Kapıyı açmadan önce "kim oo " diye seslendim.
Ve yanıt olarak genç bir Erkek sesi duydum.

"Benim Vera kapıyı açar mısın?"

" siz kimsiniz?" Diye sordum. Babamın bu kadar genç bir arkadaşı olacağını sanmıyorum.

"Babanın benden bahsetmiş olması gerek. Marcos Vidal ben. Bir süreliğine yanımda kalacaksın."

Evet bu adam babamın arkadaşı. Bunu kesinleştirdikten sonra kapıyı açtım. Karşıma uzun boylu, hafif kirli sakallı, kara kaşlı kara gözlü bir adam çıktı. Çok genç ve yakışıklıydı. Yani şey, babamla arkadaş olamayack kadar genç. Sonuçta babam 50 yaşında bir adamdı
Karşımdaki adam ise, 25-26 yaşlarındaydı.
Ben bunları düşünürken adam kalın sesi ile, beni utandıracak sözler söylemeye başladı.

"İncelemen bittiyse hadi gelde hemen gidelim eve."

Sözleri ile yanaklarım kızarırken, başımı evet anlamında sallayarak onayladım onu ve hızla hazırladığım çantamı koluma taktım. Evin tüm ışıklarını kapatıp, anahtarıda aldığımdan emin olduktan sonra dışarı çıkarak, kapıyı kilitledim.
Arkamı döndüğümde, büyük arazi aracına yaşlanmış sigara içen adam ile göz göze gelmiştim. Adı neydi onun. Ha! Marcos! Marcos Vidal.

Arabaya doğru yürümeye başladım, kar her adımımda botlarımın içine daha fazla giriyordu. Bu kısa sürede yüzüm donmuştu.
Ama olsun hâlâ karı çok seviyorum. Birkaç adımda yetişmiştim arabaya. Benim için arka koltuğun kapısını açtı, ben girince de kapattı.
Araba çok sıcaktı, sürücü koltuğunda oturan sarışın adamı ancak arabaya binince görebilmiştim. Ben girdikten hemen sonra da Marcos girdi arabaya, ön koltuğa yerleşerek sarışın adama sürmesi için komut verdi.

"Sür Alex."Ardınadan arkasını dönerek bana baktı ve konuşmaya başladı.

"Demek amcan öldü ha."

"Evet efendim."

"Ne kadar benimle kalacağını biliyor musun?"

"Hayır, annem ve babam bir şey demedi bana"

" iyi. Ama bana kalırsa bu süre çok uzun olacakmış gibi."

"Nasıl ne kadar uzun yani." Diyerek gözlerimi belirttim. Benim gözlerime bakarak burnundan güldü.

"Bilmem belki de sonsuza kadar." Benimle dalağa geçiyordu ve hiç komik değildi. gözlerimi devirerek arkama yaslandım. O da önüne dönmüştü zaten.
Bir süre sonra ormana girmiştik, ormanın ardın da bir kasaba olduğunu bilmiyordum. Annem bana her zaman 'ormana yaklaşma, orası çok tehlikeli, çok kötü canlılar yaşıyor orada ' derdi. Şey... ben galiba annemi biraz özledim.

Beni bu düşüncelerimden sıyıran şey arabanın etrafını saran kurtlardı. Alex arabayı sürüyordu ve onlarda bizimle birlikte ilerliyordu. Fakat herhangi bir saldırı girişiminde bulunmuyorlardı. Sadece koşuyorlardı.
Korkuyla diklenerek önümdeki koltuklara tutundum. Ben kocaman gözler ile etrafımızdaki kurtlara bakarken Alex ve Marcos oldukça soğuk kanlı bir şekilde önlerine bakıyorlardı. Ama nasıl olur nasıl korkmazlar. Bu kurtlardan sadece biri üçümüzü birlikte yerdi. Kendimi tutamayıp sessizliği bozdum, korku ve endişe dolu sesim
İle konuşamaya başladım.

"Nasıl bu kadar sakin kalabilirsiniz? Etrafımızda 10'a yakın kurt var, neden daha hızlı sürüp onlardan kurtulmaya çalışmıyorsun!"

Söylediklerime Alex yandan sırıtırken, Marcos tekrar arkasını dönerek konuşmaya başladı.

" korkuyor musun?"Bu nasıl soruydu elbette korkuyordum. Eğer böyle devam ederse korkudan bayılacaktım.

"EVET! Nasıl bu kadar rahatsın ya şimdi bizi parçalıyacaklar!"Bu kez Alex büyük bir kahkaha attı.

"Aaahh. Korkma Vera bize bir şey yapmazlar."
Dalgamı geçiyordu bu. Nasıl bir şey yapamazlar, biz torpilli miyiz.Neyin içine düştüm ben tanrım. Korku ve sinirden gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Marcos önüne dönerek penceresini açınca kendimi tutamadım.

"NE YAPIYORSUN SEN APTAL! KAPAT ŞUNU ÖLDÜRECEKSİN BİZİ!"diye bağırmaya başladım. Ama nafile. Marcos kurtlardan biriyle göz teması kuruyordu. Tanrı'm delireceğim resmen gel beni ye diyordu hayvana.
Ama o da ne? Kurtların hepsi bir anda arkamızda kaldılar. Bizim peşimizden gelmeyi bırakmışlardı. Rahat bir nefes alınca elim kalbime gitti. Çok hızlı atıyordu. O bunu nasıl yapmıştı öyle.

"Şimdi korkuyor musun prenses?"

________________________________

İşte 4. Bölüm umarım beğenirsiniz.

Yazım yanlışlarım varsa affedin.

Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın. 💞

KURDA  MÜHÜRLÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin