𝑜̈𝑝𝑢̈𝑐𝑢̈𝑘

500 50 11
                                    

"Kucağıma otur. Kurutalım saçlarını."

Gözleri an ve an irice açılmış, esmer teninde bile belli olan kızarıklık boynunu boyamıştı. Bu dediğimden sonradan pişman olacağımı biliyordum ama şuan önemli değildi.

Kıkırdamaya başladığında bile sırıtışımı bozmadım. "Bana meydan okuma," dedi "Meydan okumalardan çekinmem." İşaret parmağını çenemin altına vurdu hafifçe.

Kafamı geri çekip burnumu buruşturdum. "Çekinmiyorsan buyur," dedim kollarımı arkaya koyup kucağımı açık hâle getirerek.

Alt dudağını ısırdı. Bakışları bir bana bir kucağıma bir de elindeki kurutma makinesine gitti. Kurutma makinesini uzatınca aldım. Geriye gittiği birkaç adımı bana yaklaşarak geri sildi.

Bacaklarımı hafifçe birleştirdiğimde o açtı bacaklarını, elleri omuzlarımı bulunca tereddüt etmeden bacaklarıma koydu kalçasını. Kalbim göğüs kafesimden taşacakmış gibi gümbürdemeye başladı.

Kıkırdayarak bana yakınlığına takılmamaya çalışarak kurutma makinesini çalıştırdım. İki elimi de kaldırıp benden az buçuk yukarda olan saçlarına uzandım. Kurulamaya başladığımda dikkatle sarı saçlarını izliyordum.

Yumuşacıklardı.

Tenim, değdiği her tutamda karıncalanıyordu. Saçlarının tutamları öylesine güzeldi ki güzelliğinin hiçbir zerresinde sekteye uğramadığını belli ediyordu.

Alnına dökülen sarı saçları alıp kurutarak arkaya atıyor ve alnını açıp yüzünün tamamen görüş açımda olmasını sağladım. Esmer tenine bir kere dudaklarımı değdirmek için nefesimin teklediğini hissettim. Yinede istifimi bozmamaya çalıştım.

Dudakları aralıktı, sıcak nefesleri hızlı hızlı, sanki maraton koşucusuymuşçasına yüzüme çarpıyordu. Ve ben ilk defa birinin nefesinden ve teninden rahatsızlık duymuyordum.

Omzumdaki ellerinden biri ensemdeki saç tutamlarıma uzanmıştı. Yavaşça saçlarımla oynuyordu. Hissettiğim şeyleri tarif edemezdim belki ama tek bir kelimeyle anlat deseler şunu derdim.

Huzur.

Kim Taehyung, huzur vericiydi.

Gülüşü, teni, sesi, gözleri, kişiliği, dudakları, ekmek yanakları... hepsi bir araya gelerek bu muazzam kişiyi elde etmişlerdi. Tanrı, onu özenerek yaratmıştı.

Yaklaşık beş dakika içinde saçlarının kuruduğuna kanaat getirdim. Kurutma makinesini kapatıp yanıma koydum. İki elimle saçlarının dağınıklığını düzeltip hafifçe şekillendirdim.

Gülümseyerek ellerimi geri çektiğimde bakışlarım nihayetinde bakışlarına değmişti. Beni izliyordu. O, benim onu arada izlememin aksine hep beni izliyordu.

"Oldu," dedim gülümseyerek. O da gülümsedi.

"Yemeğe inelim!" dedi neşeyle. Ardından tek hamlede kucağımdan kalktı ve bileğimden tutup beni kapıya sürükledi.

Ne kadar çekinsem de karşı çıkmadım. Çünkü karnıma doğru düzgün bir şeylerin girmesine ihtiyacım vardı. Bu gece, kaldığım inşaatta yemek bulamazdım.

Birlikte mutfağa ilerledik. Kapısı açıktı. İçeriden ise annesiyle babasının huzurlu konuşmaları duyuluyordu.

Kapıya yaklaşırken duraksadım. Göğsüm sıkışmıştı. Nefeslerim az geliyordu sanki. Taehyung bana döndü, "Sorun ne?"

Bakışlarımı kaçındım ondan. Bilmiyordu, ailemi bilmiyordu. Ama neden biliyor gibi bileğimi okşuyordu şuan.

Bir şey demeden yanıma geldi. Bileğimi bıraktı ve eli bileğimden ayrılır ayrılmaz belimi buldu. Nefeslerimi tuttum. Bütün kaslarım gerilmişti ve belimi tutan elinin bunu fark ettiğini biliyordum.

Serendipty Tae-KookWhere stories live. Discover now