32-

33 1 0
                                    

Kapı çalınca yerimden kalkıp salondan çıktım. Kapıya varıp açtım. Yaşlı ama bir o kadar da zengin olduğunu göstermeye çalışan bir kadınla bakışmaya başladım.

"Yoongi oturmuyor mu burada? Min Yoongi" yaşlılıktan dolayı sesi çatallı çıkıyordu. "İçeride" kolundaki turuncu çantasını yukarı çekiştirdi. "Gelmesini söyleyebilir misin?"

Kafa sallayıp mutfağa girdim. "Yoongi?" Sabah sabah kahvesini içecek beyefendi. "Efendim güzelim?" İltifatına karşı hafif gülümsedim. "Kapıda bir kadın var seni soruyor?"

Kaşlarını kaldırdı. "Hana teyze mi?" Omuz silktim. Kafa sallayıp yanıma geldi. Önümdeki saçlardan birini düzeltip mutfaktan çıktı.

Kafamı hafif sağa sola sallayıp saçlarımı düzelttim ve salona geçtim.

Birkaç dakika sonra Yoongi elinde bir kutu ve kupayla içeri girdi. Yanıma oturup elindekileri orta sehpaya bıraktı.

"O ne?" Bana bakmadan Omuz silkti. "Bende bilmiyorum. Elime tutuşturdu" Yerimde biraz kıpırdayıp yapacaklarını görmeye çalıştım.

Kutuyu alıp ilk önce üstündeki ipleri çözdü. Sonra da bana döndü. "Hazır mısın herşey çıkabilir" kaşlarımı kaldırdım. "Nasıl yani?" Güldü. "Sadece şaka"

O önüne dönerken ben yüzümü buruşturdum. "Gerçekten çok komikti" Bana kulak asmayıp Kutuyu en sonunda açtı.

İçinden Birkaç tane boyalı taş ve fotoğraf çıktı. Yoongi'den bir hareket gelmeyince Kafamı eğip yüzünü görmeye çalıştım.

"Hey ne oldu?" Bana bakıp Kafa salladı. "Hiçbirşey" düzelip daha fazla üstüne gitmedim.

Kutudaki eşyaları masaya döktü ve ters dönmüş olan fotoğrafları düzeltti. Masaya yaklaşıp fotoğrafları görmeye çalıştım.

"Bu sen misin?" Yoongi'ye benzeyen birini işaret ettim. "Evet benim" elime alıp havaya kaldırdım. Ne kadar küçükler

"Neden sana böyle birşey verdi şimdi?" Derin bir nefes alıp bana döndü. "Hep bu küçüklük fotoğraflarıma ondan istedim. Ama asla vermezdi. En sonunda bir anlaşma yaptık"

"Anlaşma neydi?" Dudaklarını iki yana gerdi. "Öleceğini anladığı anda bana verecekti" ağzım açık kaldı. Ney

"Ciddi misin?" Gözleri hafif dolmuştu ama bu sadece 2 saniye sürdü. Duygularını kontrol etmekte çok iyi

"Maalesef ki evet" Elimi koltuktaki eline koydum ve sıktım. "Ama üzülmemen lazım. O ister mi üzülmeni?" Kafa salladı. "Haklısın"

"Görmeye gidecek misin bugün?" Kafa salladı. "Bizi çağıracakmış" kaşlarımı kaldırdım. "Benide mi?" Hafif gülümsedi. "Evet seni de"

Ona karşılık bende gülümseyip elimdeki fotoğrafı tekrar yerine bıraktım. "Yoongi bugün biryere gidebilir miyiz?" Kaşlarını kaldırdı. "Nereye?"

"Mezarlığa" yüzünde çok değişik bir ifade vardı. "Neden?" Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Kardeşimi görmek istiyorum. Her 1 ayda onu görmeye gidiyorum"

Öleli tam 15 sene oldu. Ve ben 10 yaşımdan beri yanına gidiyorum.

"Tamam gidelim ne zaman istersen"  "Şimdi gitsek" Kafa salladı. "Hadi gidelim o zaman"

Ayağa kalkınca bende kalktım ve odalarımıza çıktık. Hızla üstümü değiştirip hazırlandım.
(Kıyafet medyada)

Her onu ziyarete gidişimde bizimkileri de çağırırdım. Çünkü tek başıma mezarlıkta korkardım. Ayrıca onlar da kardeşimle çok iyi anlaşırdı.

Herkese hızlıca haber verip aşağı indim. Yoongi her zamanki gibi benden hızlı.

Beni görünce yerinden kalkıp kapıya ilerledi. Kapıyı açınca benim geçmem için yer açtı.

Hafif gülümseyip dışarı çıktım ve ayakkabılarımızı giydik.

*****
Kim MinJun

Etrafına yaptığımız süsler hala duruyordu. Mezarın halini görünce gülümsedim.

"Hala çok yakışıklısın ha" Jin bana omuz atıp önüme geçti. "E heralde kızım ne sandın. O bizim Cool MinJun'umuz"

Güldüm. "Haklısın" Yuna ağzından 'woaagh' diye bir ses çıkardı. "Arkadaş olmadan önce seni bir kere görmüştüm ve senden hoşlanmıştım. Ama arkadaş olunca çok iyi anlaşmıştık ve hoşlantım kaybolmuştu"

Yuna'ya döndüm. "İşini biliyorsun ha" güldü. "Olabilir belki" Önüme dönüp mezara yaklaştım. Elimi soğuk mermerinde biraz gezdirdim.

"Nasılsın acaba?" Jin omzumu sıktı. "İnan çok iyidir" Gülümsedim. "Umarım"

Diğerkinler de yaklaştı. Önümdeki kağıdı havaya kaldırıp baktım. Üstünde bir köpek resmi vardı ve bantla mermere yapıştırılmıştı.

Bunu ben yapmıştım. Evde onun hep bir köpeği vardı. Uyurken bile yanından ayırmazdı.

Burda da uyuyor ve köpeği olması lazım diye düşünüyorum.

"Biz neden hiç bunu akıl edemedik?" Gözler üstüme dönünce sırt çantamı önüme aldım ve açıp içinden dediğim o köpeği çıkardım.

"Cidden hala duruyor mu?" Gülümseyip Kafa salladım. "Buraya koysak mı?" Jin Kafa salladı. "Bence koymayalım. Çünkü çocuklu aileler geliyor ve bir çocuk alabilir"

Doğru. Hiç aklıma gelmedi.

Köpeği tekrar yerine koyup çantayı kapattım ve tekrar sırtımdaki yerini buldu.

Birkaç dakika sessizce herkes mezarlığa baktı. "E hadi şu döküp gidelim. Biliyorsunuz kendisine çok bakılmasını sevmiyordu"

Doğru

Birkaç adım ötedeki çeşmeye gidip yanda duran şişelerden ikisini doldurdum ve bizimkilerin yanına döndüm.

Bu işi hep ben ve Yuna yapardık. Bizimkiler kenara çekilip bize yol açtılar.

Güzelce toprağa su da döküp işimizi bitirdik. "Siz gidin ben gelicem birazdan" Yuna kolumu tuttu. "Bende kalayım"

"Tamam ama çok geç kalmayın" bizimkiler uzaklaşınca kendimi daha fazla tutamayıp ağlamaya başladım.

Gözlerimden sırasıyla yaşlar dökülmeye başlayınca Yuna panikledi. "Hey hiç böyle yapmazdın ne oldu?" Ağlayarak Kafa salladım. "Buna katlanmak istemiyorum Yuna. Yanımda olmasını istiyorum"

"Bizde onu istiyoruz bebeğim ama maalesef burdayız. Seni böyle görmesin bence" son dediği şeyle hızla gözlerimi silip biraz daha mezara baktım.

Tam o sırada bir uğur böceği mezar taşının tam üstüne kondu. Kaşlarımı kaldırıp Yuna'ya döndüm.

Yuna da gülümseyip bana döndü. "Bak üzülmene gerek yok artık" alt dudağımı ısırıp gülümsemeye başladım.

"Bence artık gidelim yoksa burada çığlık atacağım" Yuna Kafa salladı. Kolundan çıktım ve eğilip toprağı öptüm. "Seni unutmayacağını biliyordum. Kardeşler birbirini unutur mu ya?"

Gülümseyip Yuna'ya döndüm. "Hadi gidelim"

*****
Sanırım az yolumuz kaldı. Sona yaklaşıyoruz.

Herneyse iyi okumalar bu bölüm biraz kısa oldu.

Görüşürüz 💋🖐

Obligation Where stories live. Discover now