➷ 17. BÖLÜM ➷

En başından başla
                                    

"Sorun olmaz diye düşünüyorum." Soru sorar gibi eliyle içeriyi işaret eden genç kız Mercan'ın içeriye girmesini kast ediyordu ki Çetin boğazını temizleyerek kafasını salladı. "Sizinle tanışmak için çok heycanlı." Aldığı cevapla gamzelerini sundu karşısındaki jilet gibi simsiyah takım elbisesi içinde duran adama.

Mercan'ın buraya neden geldiğini bilmiyordu. Ya da ne amaçla. Umursamadı da. O an hissettiği gerçek onunda Mercan'ı tanımak istiyor oluşuydu. Başını sallayarak arkasını dönüp içeriye gireceği sırada parmaklarının arasında tuttuğu kırmızı balonu fark etti. Alt dudağının kenarını ısırarak ne yapacağını düşünüyordu ki hafiften Omuzlarını silkerek elindeki balonu giriş kapısının kulpuna bağladı.

Genç kız gülümseyerek içeriye girerken Karahanlı, siyah fimli arabasında her anlarını kalbi ağzında izledi. Nasıl bir iyilik yapmıştı ki Allah onu Asya gibi bir kızla mükafatlandırmıştı bilmiyordu. Şuan Kırık dökük olmasına sebep olsa da tek tek toparlayacaktı onu. Sevip saracaktı kalbinin her bir yarasını.

Bu yaptığı riskti. Hele de Akdağ'lıların gözüne sokar gibi o'nu buraya getirmesi başlı başına delilikti. Ama burdan başlaması gerekiyormuş gibi geliyordu ona. Mercan. Onun değerlisiydi. Her ne kadar bunu içinde tutsa da.

Bütün gözler merakla içeriye giren küçük kızda toplandığında Asya, hemen kızın ardında durarak ellerini omzu başlarına koydu. "Sizi Mercan'la tanıştırmak istiyorum." Asya'nın sözleriyle Çakırbey ve Kimera tek kaşlarını kaldırarak onlara bakarken diğerleri hala daha Mercan'ın kim olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Mercan bunlar benim ailem." Tek tek herkesi tanıştırmak istemedi genç kız. Kalbini kırabilecek bir şey yapmaktan korkuyordu. Başını eğerek gülümseyen küçük kızı gördüğünde o da gülümsedi.

"Şahane pastamızın tadına bakmaya mı geldi yoksa?" Atlas şakacı tavrıyla ayağa kalkarak yüzündeki her bir mimiği oynattığında Mercan'ın çocuksu kıkırdaması herkesin yüzünü güldürmüştü. Atlas, Mercan'ın önünde durarak elini önünde sallayıp hafifçe eğildi. "Merhaba şekerpare. Ben deniz Atlas. Civcivin ikizi oluyorum."

"Civciv?"

Mercan'ın hem gülerek hem de meraklı haliyle daha da sırıttı genç adam ve kaşlarıyla arkasındaki kızı işaret etti. "Sarı Civcivim olur kendisi." Asya'nın gözlerini devirip baygın bakışlarına rağmen yapıyordu bunu. Seviyordu ikizine takılmayı.

Küçük kızın dolu dolu kıkırdamasıyla Atlas eliyle sandalyeyi göstererek "Hadi bekletmeyelim. Bu pasta bekletilmeyi sevmez." Dedi. Evlilik konusu üzerine ilaç gibi gelmişti Mercan. Bir nevi ona takılmalardan ve annesi tarafından düğün hazırlıkları için sorulacak bir yığın sorulardan kaçmıştı.

Mercan'ın çekingenliği hiç birinin gözünde kaçmamıştı. Hele ürkek bakışlarıyla kim olduğunu daha da merak ediyorlardı. Lakin o dakikadan sonra bunu kimse sorgulamadı. Asya'nın getirdiği bu minik misafiri hepsi kabul ederek keyifli anlar yaşanmaya başlanmıştı.

Çakırbey ve Kimera'nın sorgulayan bakışları arada Asya'nın üzerine çevrilse de yüzündeki mutlulukla ikisi de sessizliğini sürdürmeye devam etti. Ne de olsa bu ikisi şeytanın yattığı yeri bile bilirlerdi. Elbette ki masalarına oturan bu kızında kim olduğunu biliyorlardı.

Kaç dakika geçmişti? Ya da saat mi demeliydik? Bilmiyorlardı. Pek önemi de yoktu. Çünkü hepsi uzun zamandır böyle bir masanın etrafında olmayı özlemişlerdi. Hepsi alışagelmiş kahkahalarıyla hasret giderirken Mercan için durum çok farklıydı. İlk defa böyle bir masaya oturmuştu. İlk defa sürekli gülen insanların arasına girmişti.

Mutluluk, aile böyle bir şey miydi? Hiç tatmamıştı ki bilmiyordu. Ama kreşte arkadaşlarının bahsettiği o yemek masasında olduğunu biliyordu. Kendisini, hislerini görmezden gelen dadıları da yoktu üstelik. Masadakilerin her biri onu konuya dahil ederek şakalar yaparak muhabbet ediyorlardı. Bu.. Bu çok güzeldi.

A Y  I Ş I Ğ IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin