"Şimdi şöyle ki... Yani ortada-"

"Kıvırma Mustafa! Ay sana da aşk olsun Emir Asaf!"

"Güzelim bu dangalak gelip de söylemeyince ben ne yapayım?" Söylediği mantıklı gelir gibi olurken tekrar Mustafa'ya döndüm. "Seninle sonra konuşucaz Mustafa efendi." Suçunu bilen çocuklar gibi bakarak yola devam etmişti. Gelmiş olduğumuz hastaneyle birlikte odak noktam bebeğim olmuştu yeniden. Emir Asaf, Yusuf'u kucağına almış ve benim de elimden tutmuştu. Birlikte hastaneye girdiğimizde kısa bir bekleyişin ardından doktorun odasına girmiştik. "Hoş geldiniz. Naber küçük bey?"

"İyiyim. Kaydeşimi göyücez bij!" Yusuf heyecanla atılırken Pınar da gülümsemişti. "O hâlde oyalanmayalım. Buyur Hira'cım." Çantamı bırakarak sedyeye uzanmıştım. Elbise aşkıyla tutuşup kontrole geldiğimizi unuttuğum için karnımı açmamda Emir Asaf yardımcı olmuştu. Elbisemi yukarı çekerken o da örtüyü örtmüştü. Yalnızca karnım açıkta kaldığında Pınar jeli sıkarak makineyi gezdirmeye başladı. "Nasılsın görüşmeyeli?"

"İyiyim. Bulantılarım azaldı, daha rahat yemek yiyorum."

"Güzel. Beslenme listene uyuyorsun değil mi?" Kafamı salladığımda memnuniyetle ekrana döndü. Yüzünde bir gülümseme belirirken cinsiyeti gördüğünü anlamıştım. "Yusuf'cum hazır mısın bir cadıya abilik yapmaya?"

"Cadı mı? Ben cadının değil, kaydeşimin abisi olucam!" Pınar kahkaha atarken benimse gözlerim dolmuş hatta birkaç damla düşmüştü bile. "Gücel annem niye ağlıyosun yine? Kaynında cadı mı vaymış?" Emir Asaf'ın yanıma oturttuğu oğlumun elini öperek konuştum. "Hayır bebeğim, kardeşin dünya güzeli bir prensesmiş."

"Hihhh! Kaydeşim kıj mıı?!" Kafamı salladığımda üzerime eğilerek boynuma sarıldı. "Gücel kaydeşim geliyooo!" Mutluluk göz yaşlarım bir yana, gülerek oğlumun sarılışına karşılık verdim. Bu esnada Emir Asaf'la göz göze geldik. Bir şahesere bakar gibi bakıyordu. Gözündeki hayranlık, mutluluk alenen ortadaydı. Eğilmiş sarılan oğlumun üzerinden o da sarılarak alnımı öpmüştü. "Ölürüm size..."

~~~~~~~~~~~~~~~~

1 HAFTA SONRA

Kızımız tüm aileyi sevince boğmuştu. Özellikle benim küçüklüğümü kaçıran Sancar ailesi için sunulmuş bir hediye gibiydi. Sanki benim küçüklüğüme şahit olacakmış gibi mutlu olmuşlardı.

Bugünse ilk göz ağrımın doğduğu gündü. Miniğim bugün üç yaşına girmişti. Hava soğuk olduğu için bahçeye hazırlık yapamamıştık fakat salonu da gayet güzel süslemiştik. Yemek masasının birkaç basamak yukarıda oluşu işimize yaramış ve o kısmın duvarına hazırlık yapmıştık. Böylelikle masayla bütünlük halinde oldukça şık durmuştu.

Hazırlıkları bilmem kaçıncı kez kontrol ederken kapı çalmıştı. Hülya kapıyı açmak üzere gitmiş ve ardında İpek'le geri dönmüştü. "Hoş geldin canım."

"Hoş buldum balım. Ay ne kadar güzel olmuş burası!"

"Sağ ol birtanem. Anıl'la gelmedin mi?"

"Yok dayanamadım, önden geldim."

"İyi yaptın. Gel otur hadi. Ben de bir mutfağa bakıp geliyorum." Kafasını sallayıp koltuklara yönelirken ben de salondan çıkarak mutfağa geçmiştim. "Kolay gelsin Emine abla." Sesimi duyan Emine abla gülümseyerek bana döndü. "Sağ olun Hira hanım. Bir arzunuz mu vardı?"

"Yok öyle bir kontrol edeyim dedim."

"Merak etmeyin, her şey hazır. Yoruldunuz siz de, dinlenin biraz."

"Dinlerim dinlerim. Dilek Yusuf'un yanında mı?"

"Evet. Siz Mustafa olayını söylediğinizden beri köşe bucak kaçıyor." Kıkırdayarak söylediğine karşılık ben de gülmüştüm. Geçen hafta Mustafa ve Dilek ilişkisini öğrendiğimde Dilek'e söylemediği için trip atmıştım. Defalarca kez özür dilemişti ve utandığı için de kaçar olmuştu. Halbuki ben onu kardeşim gibi görüyor ve onunla uğraşmaya bayıldığım için trip atmıştım. Bunu o da biliyordu fakat sanki suç işlemiş gibi kaçıp duruyordu. Şu doğum günü meselesi bitince halledecektim bu konuyu da.

Tekrar salona, İpek'in yanına dönmüştüm. "Eniştem nerde?" Sorusu canımı sıkarken cevap verdim. "Bilmiyorum, bir işi halletmek için çıktı."

"Neymiş o iş öyle acaba?"

"Söylemedi... Bir fikrim var aslında ama bugün bari dillendirmek istemiyorum." Göksu ailesinden bahsettiğimi anlamıştı. "Aman aman gerek yok canım. Neyse gelir elbet eniştem. Yusuf kuşum odasında mı?"

"Hıhımm. Yorulacak, o yüzden uykusunu alsın istedim. Uyanmak üzeredir zaten." Biz sohbete dalmışken herkes birer birer gelmeye başlamıştı. Bu esnada Yusuf da uyanmış ve Dilek'le birlikte aşağıya inmişti. Yaman kucağına almıştı bile. "Amcasının aslanı, kaç yaşında oldun bakalım?" Yusuf heyecanla eliyle göstermeye çalışarak konuştu. "Üç yaşımda oldum Aman anca. Annem dedi."

"Kocaman olmuşsun sen ya!"

"Oldum Aman anca. Pyensesimin abisiyim ben."

"Yerim ulan senin abiliğini!" Yaman yanağını ısırdığında sinirlenen oğlum parmağını sallayarak konuştu. "Seni babama söylicem aman anca! Hep ısıyıyosun!"

"Hay senin babana!"

"Nolmuş bana Yaman?" Tek kaşını kaldırmış, sorgular şekilde Yaman'a bakıyordu Emir Asaf. "Nolcak? Hiçbir şey." Anıl kahkaha atarak Yaman'ın kafasına vurmuştu. "Salak kardeşim benim."

"Çocuğun kafasına vurma Anıl!" Esma hala Anıl'a kızarken ben de Emir Asaf'a döndüm. "Hallettin mi işini?" İlk defa Emir Asaf'ın gözünü kaçırdığına şahit olmuştum. Bunun şaşkınlığı yetmezken, salonun girişinden bir ses duyuldu. "Merhaba..."

Kızmayın bana bölüm kısa oldu diye mddmdmdmd. Bu hafta günlerce migren ağrısı çektim ve bölüm yazamadım canlarım.

Sizce gelen kim? Tahminleri alalım.

Yeni bölümde görüşürüz canlarımm 🤗

Bî- misâl HayatWhere stories live. Discover now