17 - Seni Benden Başkasına Emanet Etmem

Start from the beginning
                                    

"Çevremde kimse kalmamıştı.." dedi üzgünce, onun bu dediğine anlamsız bir şekilde öfkelendim.

Elimi yarasından sertçe çektim ama canını acıtmamıştım.

Öfkeyle Yıldırım'a baktım, "Etrafında kimse yoktu.." dedim sinirle ve gözlerinin içine bakarak sertçe konuştum.

"İçinde kimsenin olmamasından iyidir.." dedim.

Yıldırım sessiz kaldı, bir şey demedi.

Gidip sargı bezini aldım ve Yıldırım'ın yarasını sarmaya başladım.

Yarasını sarıp pansuman işini bitirene kadar ne tek kelime ettik, ne de göz göze geldik.

İşim bittikten sonra malzemelerini yerine bırakıp odadan ayrıldım.

Yıldırım arkamdan seslenmedi, arkamdan seslenmesini de beklemiyordum ama.. Ne bileyim..

Salona gittiğimde direkt telefonumu aldım ve koltuğa oturdum.

Artık gitmek istiyordum, Kamâl'ı aramam lazımdı.

Kamâl'ı arayıp bir süre bekledim, en sonunda Kamâl açtığında "Kamâl." dedim.

"İşim var Chris ne oldu?" diye sordu, "Birini gönderecektin daha ne kadar kalacağım burada?" diye sordum bıkmış bir şekilde.

"Ayarlamaya çalışıyorum. Chris nasıl vurdursaydan sorumluluğunu al, başımıza daha fazla bela alamayız. Senin yokluğunu kapatmaya çalışıyorum." dedi, "Kamâl burada sadece bir gece kalacağımı söyledin, sabah oldu öğlen olacak." dedim sinirle.

"Halledeceğim, akşam konuşalım." deyip telefonu yüzüme kapattığı sırada sinirle "Merde.." diyerek telefonu koltuğa fırlattım.

O sırada kapının pervazında bana bakan Yıldırım'ı gördüm, "Git." dedi, "Kendime bakarım ben." dediğinde omzundaki sargıya baktım.

Bok bakardı kendine..

Bir süre ona baktım, "Neyse, sorun yok." dedim , Yıldırım bir şey demedi arkasını dönüp gitti.

Oturduğum koltuğa uzandım, en azından biraz uyuyabilirdim. Gece vakti yerimi yadırgadığımdan çektiğim uykusuzluğu az da olsa gidermek istiyordum.

Telefonuma alarm kurup kafamı koyduğum kırlentin altına koydum, kafamı olabildiğince boşaltmaya çalışarak kısa süre içinde uykuya daldım.

...

Alarmı otuz kere erteledikten sonra hafifçe gözlerimi açtım ve uzandığım bu rahatsız koltuktan doğruldum. Boynum tutulmuş gibi boynumu ovuşturdum.

Telefondan çalan alarmı yiyene susturup saate baktım, çoktan öğleyi geçmişti bile.

Ayağa kalktığım sırada telefonumun çaldığını ve Kamâl'ın aradığını gördüm, büyük bir hevesle hemen telefonu açtım.

"Chris." dediğinde "Buldun umarım birini." dedim heyecanla, "Ayarladım. İstihbarattan birini göndereceğim, gün de bir kaç kez kontrole gidecek. Sen gidebilirsin." dediğinde derin ve rahatlamış bir nefes verdim.

"Tamam. Çok sağ ol." dediğimde Kamâl'ın güldüğünü gördüm, "Artık bir yemek ısmarlarsın." dediğinde "İstediğin yemek olsun." dedim gülerek ve "Sonra görüşürüz." diyerek telefonu kapattım.

Ardından gideceğimi Yıldırım'a haber vermek için odasına doğru ilerledim, odasının kapısı yarı açıktı.

Bir süre kapıda bekledim, ardından yavaşça ilerleyip açık olan kapıyı tıklattım.

"Kamâl yerime adam bulmuş ben gideceğim." dediğimde herhangi bir tepki almadım.

Uyuyor olabilir miydi?

"Bir şey olursa o ilgilenecek seninle." diye ekledim, yine cevap gelmedi.

"Haber vereyim dedim."

Yine duymamıştı..

En sonunda elimle yavaşça kapıyı ittim ve içeri girdim. Ben uyuyor diye düşünürken işler tahmin ettiğimden farklıydı..

"Yıldırım.."

"Yıldırım!"

Hızlı adımlarla omzu ve beyaz nevresimi koyu kırmızı kanlarla kaplanmış olan adama doğru ilerledim, yatağın üzerinde öylece uzanıyordu. Aniden bedenimi muazzam bir korku sarmıştı. Beklemiyordum.

"Yanlış bir şey yapmadım ki.." dedim endişeyle, pansumanı gayet doğru yapmıştım.

Hemen bileğinden nabzını kontrol ettim, "Hassiktir.." diye derince iç çektim. Tahmin ettiğimden daha yavaştı, nasıl bu kadar kan kaybetmiş olabilirdi.

Kan kaybından muhtemelen bayılmıştı.

Yıldırım bir yanağına elimi koydum, uyanması için tekrar ona "Yıldırım." diye seslensem de nafile..

Endişeyle ve korkuyla cebimdeki telefonu çıkardım.






DÉCÈS - GAYWhere stories live. Discover now