2 - Gri Gözler

5.7K 517 469
                                    

Bir hafta önce

Ankara, Türkiye

"Tamam Yeşim, yeter artık." dedi Yıldırım, Yeşim ise oturmuş ağlayan gözlerle başında dikilen adama bakıyordu.

"2 hafta oldu, kayboldu işte.. Çoktan öldürmüşlerdir kızımı.." dedi Yeşim ve hıçkırarak ağlamaya devam etti, "Ağzını hayra aç be kızım." dedi Yıldırım kaşlarını çatarak ve bir elini beline koyup bir süredir kesmediği sakallarını kaşıdı.

Yeşim gözlerini Yıldırım'ın gözleriyle birleştirdi, "Senin kızın değil sonuçta İlay.." dediğinde Yıldırım öfkeyle kaşlarını çattı, "Benim kızım." dedi sertçe ve Yeşim'in yanına oturdu.

"Nedim'in emaneti bana." dedi Yıldırım, Yeşim üzgünce gözlerini kapattı hala Nedim'in acısına katlanamıyordu çok yıl geçmişti ama adını her duyduğunda üzülüyordu.

"Nedim olsaydı böyle olmazdı." dedi Yeşim, Yıldırım cevap vermedi sessizliğini korumayı tercih etti.

"Nedim olsaydı İlay babasız kalmazdı.. Beni de yalnız bırakmazdı." dedi iç çekerek, Yıldırım onun bu sözüne dayanamayıp Yeşim'in yanına oturdu ve Yeşim'in elinden tuttu, baş parmağıyla Yeşim'in elini okşadı. 

"Ben varım ya yanında Yeşim. Nedim öldüğünden beri hep yanınızda kalmadım mı? Seni ne zaman yalnız bıraktım? Ne zaman sana yalnız hissettirdim?" dedi Yıldırım Yeşim'in gözlerinin içine bakarak, Yeşim durdu tekrardan derin bir nefes alıp başını Yıldırım'ın omzuna yasladı.

"Arkadaş oldun bana.. Hatta kardeş oldun.. Ama hep yanımda oldun.." dedi Yeşim.

Yıldırım palaskasını düzeltti ve Yeşim'in elini daha sıkı tuttu, "Ağlama lan artık." dedi Yıldırım kızarcasına Yeşim ise "Emredersiniz komutanım." dedi hafifçe gülerek ve boşta kalan eliyle gözlerini sildi.

Bir süre böyle kaldılar, sessizliği ilk bozan Yeşim olmuştu. "Yıldırım biliyor musun?" dediğinde Yıldırım ona baktı, Yeşim bakışlarını Yıldırım'ın bakışlarıyla birleştirdi "Bana çok iyi bir aile oldun." dedi üzgünce ve Yıldırım'ın koluna sarıldı.

"Sen de bana.." dedi Yıldırım ve başını Yeşim'in başına yasladı, o sıra da tam onların baktıkları yöndeki köşeden geçen siyah kazaklı ve siyah botlu birini gören Yıldırım kafasını kaldırdı.

"Sivil birinin askeriyede ne işi var?" dedi kaşlarını çatarak, Yeşim ise "İstihbarattan geleceklerdi, onlardır belki." deyip bunu umursamamıştı.

Yıldırım anlayışla kafasını salladı, "Bak sevin işte istihbarat işin içine girdiyse İlay'ı bulacaklardır." dedi, Yeşim "İnşallah." diyerek karşılık verdi.

Yeşim az da olsa sakinleştiğinde tekrar konuşmaya başladı, "Yıldırım niye öyle dedin?" diye sordu, "Ne dedim?" diye karşılık verdi.

"Bana aile oldun dediğimde 'sen de bana' dedin ya, niye?" dediğinde Yıldırım hafifçe gülümsedi.

"Ailemin ölümünden sonra yanımda sen vardın. Bir aile kaybettim ama başka bir aile kazandım." dedi.

Yıldırım cümlesini bitirir bitirmez uzman çavuş bir asker yanlarına geldi, Yeşim ve Yıldırım doğruldular.

Gelen asker "Komutanım toplantı odasında sizi bekliyorlar." dedi Yıldırım'a itafen.

"Yeşim hemen atıldı, "Ya ben?" dediğinde "Albay sakinleşmeden hiçbir toplantıya katılmamanızı emretti komutanım." dediğinde Yeşim umutsuzca kabullenerek başını salladı ve oturduğu yerde geriye yaslandı.

Uzman çavuş selam verip yanlarından ayrıldığında Yıldırım ayağa kalktı, Yeşim'e kısaca baktıktan sonra yanından ayrılıp toplantı odasına doğru yürüdü.

Toplantı odasının kapısı açıktı yüzbaşı kapıda onu bekliyordu, "Buyurun komutanım." dedi yüzbaşı eliyle içeriyi işaret ederek, Yıldırım "Gidebilirsin." dedi ve yüzbaşı selam verip yanından ayrıldı, Yıldırım ise içeri geçip kapıyı kapattı.

İçerde daha önce sadece bir kaç kez gördüğü yeni gelmiş bir albay ve toplantı koltuklarında oturan yüzleri maskeli ona yakın istihbarattan geldiğini düşündüğü insanlar vardı. Yıldırım kısaca hepsini süzdü ve ardından bakışlarını albaya çevirdi.

"İlay'ın örgütün elinde olduğunu Yeşim'e söyleyebildin mi?" diye sordu albay, Yıldırım ise olumsuz anlamda kafasını salladı. "Hayır komutanım, maalesef söyleyemedim ama uygun bir vakitte tekrar söylemeye çalışacağım." dedi, albay onayla kafasını salladı.

"En erken vakitte söyle, yoksa daha fazla sorun çıkacak ve bu bizim işimizi zorlaştıracaktır." dedi, Yıldırım "Emredersiniz komutanım." diyerek karşılık verdi.

Albay eliyle masada oturan insanları işaret etti, "Arkadaşlar operasyona çıkacak olan istihbarat timi." dedi.

Yıldırım onayla kafasını salladı, Albay ise içlerinden birine baktı "Kamâl kısaca operasyonu açıkla ve askerleri tanıt." , Kamâl denilen adam ayağa kalkıp "Emredersiniz komutanım." dedi, albay ise "Ufak bir işim var, siz konuşun." deyip toplantı odasından ayrıldı.

Kamâl konuşmaya başladı. "Hafta sonu sınır ötesine operasyona çıkacağız İlay'ın şu an örgütün en önemli yerlerinden biri olan üste bulunduğunu arkadaşlarımız tarafından teyit ettirdik, merak etmeyin İlay yaralı değil ama koşullardan dolayı tahmin edeceğiniz üzere pek iyi durumda da değil. Ayrıca operasyona gideceğimzden kimsenin haberi olmayacak albay ve siz hariç." dedi.

Yıldırım İlay'ın yaralı olmamasına az da olsa sevinmişti ama aklına başka bir şey takılmıştı, "Ya şehit olursanız? Niye kimseye haber vermiyorsunuz?" diye sordu endişeyle, Kamâl hafifçe güldü.

Yıldırım'ın sorusana cevap vermeyip eliyle diğerlerini işaret etti, "Ben hariç kimsenin yok." dedi ve en baştan başlayarak "Bir, İki, Üç, Dört.." diyerek eliyle dokuza kadar saydı.

"İsimleri rakam mı?" dedi Yıldırım şaşkınca "Ebette isimleri var ama kullanamazlar, kod adları." dedi.

Yıldırım tekrardan hepsine tek tek baktığında gözü biriyle kesişti..

Kod : Yedi.

Yıldırım uzun uzun adamı inceledi, sanki tanıyordu ama nerden.. Adam Yıldırım'ın bakışlarından rahatsız oldu ve gözlerini yere indirdi. Gözleri biraz tuhaf gibiydi..

Yıldırım "Gözleriniz gri mi?" diye sordu ona bakarak ama herhangi bir tepki vermedi. Kamâl araya girdi hemen.

"O duymaz." dedi ve ekledi, "Normalde cihaz takıyor ama çıkarmış, duymak istemeyeceği şeyler duyduğunda çıkarıyor ama bu sefer neden çıkardığını bilmiyoruz." dedi, kod altı yanında oturan kod yedi denilen çakma gri gözlü adamı dürttü ve eliyle işaret dilinde 'senden bahsediyorlar' dedi, adam bakışlarını Kamâl ve Yıldırım'a çevirdi.

Eliyle 'konuşmak istemiyorum, baş ağrıtıyorsunuz.' dedi öfkeyle ve hızla sandalyeden kalktı, sandalye tiz bir sesle geriye gitti kod yedi denilen adam sinirle yürüdü ve odadan ayrılmak için  Yıldırım'ın yanından geçiyordu ki Yıldırım'ın gözüne siyah kazağının omzuna lacivert iple işlenmiş bir yazıyı fark etti..

C.R.










DÉCÈS - GAYWhere stories live. Discover now