❄️Kardeş Bağı❄️

61 7 9
                                    

❄️|Elsa

Ups! Tento obrázek porušuje naše pokyny k obsahu. Před publikováním ho, prosím, buď odstraň, nebo nahraď jiným.

❄️|Elsa

"Ya dur, dur!" Kahkaha atarak Jack'in karnımda gezinen ellerini durdurmaya çalışıyordum. Jack ise hiçbir şekilde durmuyor ve beni gıdıklamaya devam ediyordu. En sonunda yorulduğuma ikna olmuş olacak ki, durdu.

Hemen ona dönüp omzuna bir tane geçirdim. Gülmekten nefessiz kalmıştım. Üstelik karnıma ağrılar saplanmıştı ama Jack bunları hiç umursamadan gıdıklamaya devam etmişti. "Tamam kar tanesi. Sakin ol. Durdum."
"Durana kadar karnımın ağrımasına neden oldun ama." Sahte bir sinirle konuşmam onu daha da güldürmüştü.

Okulun bahçesindeydik. Bugün çok güzel bir kar yağışı vardı. Jack'in elinden tutup kar yağışını izlemek için bahçeye çıkarmıştım. O da itiraz etmeden peşimden gelmişti. Üstelik dışarıda olan sadece biz değildik. Birçok kişi okulun bahçesini doldurmuştu. Kimileri kar topu oynuyor, kimileri kardan adam yapıyor, kimileri de Jack ve benim gibi yağan karın güzelliğini izliyordu.

"Üşüdün mü?" Jack'in sorusunu başımı iki yana sallayarak reddettim. Elbette üşümemiştim. Kolay üşüyen bir yapım yoktu. Bu konuda kendimi şanslı saymadan edemiyordum. Anna yel esse hasta olur ve yataklara düşerdi. Annemle bende etrafında pervane olup bütün isteklerini yerine getirirdik.

Zihnime dolan anılar burukça gülümsememe neden oldu. Daha önceden de dediğim gibi, bu tür anılar beni sadece gülümseten şeylerdi. Anıydı, tekrarlanmayacak güzelliklerdi.

Jack'in kolunu omzuma atıp beni kendine çekmesiyle kollarımı beline doladım. Yılbaşından beri daha da bir yakınlaşmıştık. Onu bir anda ökse otu bahanesiyle öpmüştüm. O öpücükten sonra birkaç daha öpüşmüştük ve her seferinde ayaklarım yerden kesilecek gibi olmuştu. Jack ile olan her şey o kadar güzeldi ki...

Benim yaralarımı sarıyordu. Beni ciddi anlamda iyileştiriyordu. O hayatımda olduğu için gerçekten çok mutluydum.

"ANNA!" Duyduğum tanıdık ses ve isim beni düşünce havuzundan çıkaran şey olmuştu. Kafamı Jack'in göğsünden kaldırıp sesin geldiği yere döndürdüğümde Kristoff'un okulun çatısına bakarak bağırdığını gördüm. Gözlerim yavaşça okul binasını tırmanıp çatıda durduğunda şokla oraya bakmaya başladım.

Anna okulun çatısının kenarına çıkmıştı. Düşmeye bir adım mesafesi vardı. Bunun ne olduğunu çok iyi biliyordum.

Jack beni bırakıp Kristoff'un yanına koştuğunda onu durdurmadım. Hayatına ben girdiğimden beri arkadaşlarıyla arası açılmıştı ama hâlâ onlara değer verdiğini biliyordum. Ben aklandığımdan beri Jack ile konuşan iki kişi vardı. Biri Astrid, diğeri Hiccup. Astrid, o geceden beri bana ılımlı yaklaşan tek kişiydi. Arkadaşım olmak gibi bir çaba göstermiyordu ama en azından benim yanımda olduğunu belli ediyordu. Bu da benim için yeterliydi.

Hiccup ise kimse bilmese bile daima beni destekleyen kişiydi. Ben zorbalık gördüğüm zaman, bana zorbalık yapan kişilerin bir şekilde açıkları ortaya çıkıyordu ve bir daha bana dokunamıyorlardı. İlk başta bunun kimin yaptığını bilmiyordum ama sonradan Hiccup'ın yaptığını öğrenmiştim. O ise sanki önemsiz bir şey yapıyormuş gibi, "Ben kimseyi yargılamam," demişti. Onunla da arkadaş değildik ama aramızda tuhaf bir bağ vardı.

Diğerleri ise beni katil ilan etmiş kişilerdi. Kendi kız kardeşim de buna dahildi. Ve şimdi, onun intihar etmek üzere olduğunu izliyordum.

Bana ne yaparsa yapsın onu sevdiğimi biliyordum. Her daim beni desteklemesini istemiştim çünkü ben o ne yaparsa yapsın onu destekliyordum. Böyle bir destek ondan hiçbir zaman görmemiştim. Onu affetmek istemiyordum ama onu seviyordum.

Anna, aşağıda bağıran arkadaşlarına odaklanmışken binanın içine girip çatıya çıkmaya başladım. Eğer onu biraz oyalayabilirsem aşağıdakiler bir şey gerebilir ya da itfaiyeye haber verebilirlerdi.

Çatıya çıktığım an Anna'nın bakışları açılan kapının sesi yüzünden bana döndü. Ağlıyordu ama buna rağmen, beni gördüğünde gülümsedi. "Ölmeden önce seni gördüğüm için mutluyum."

"Anna, in oradan." Otoriter bir ses tonuyla konuştuğumda Anna'nın tek yaptığı kafasını gökyüzüne kaldırmak oldu. "Hata yaptığımı biliyorum. Sana inanmalıydım. Senin yapmayacağını bilmeliydim. Beni affetmemekte çok haklısın." Tekrar bana döndü. "Buraya beni affetmen için çıkmadım Elsa. Tek nedenim bu vicdan azabı ile yaşayamamak. Zamanı geri döndüremem... Bu yüzden başka seçenek yok elimde."

İleriye doğru küçük bir adım attığında, "ANNA!" diye bağırdım. Tekrar bana döndü. "Ölmeni istemiyorum." Şimdi benimde gözlerim dolmuştu. "Seni affetmedim ama ailemden kalan son kişiyi kaybetmek istemiyorum. Anna...benim kız kardeşimsin. Şu hayatta kalan tek varlığımsın. Evet, bir hata yaptın ama bunun bedeli ölüm değil. Ölümün korkutucu yanını en iyi ben bilirim... Seni de kaybetmek istemiyorum."

İkimizde ağlıyorduk artık. Kaybettiklerimize, yitip giden zamanımıza, bozulan kardeşlik bağımıza... Dönüm noktası olan bu anda, ikimizde kaybettiklerimiz için ağlıyorduk.

"Öyle söyleme. Olaf, Jack, kızlar... Onlar benden daha iyi bir aile olurlar sana. Yaşamayı hak ediyorsun Elsa. Ben ise etmiyorum." Burnumu çektim. "Hayır, birlikte yaşamamız gerekiyor." Güldü. "İki yabancı iken mi? Bu bir anlam ifade etmiyor." Ona doğru yaklaştım. "Hayır, iki kardeş olarak. Ailemden geriye tek sen kaldın Anna ve ben seni affetmesem bile seni seviyorum. Ben seni daima sevdim. Affetmeme nedenim ise kırgın olman. Bana inanmadığın için, yanımda olmadığım için sana kırgınım ama ölmeni istemiyorum."

Uzanıp elini tutacak kadar yakınına gelmiştim. Elimi uzattım. Yıllar sonra, tenlerimiz birbirine nefret harici bir duyguyla temas etti. Özlem, kırgınlık, sevgi ve kardeşlik.

"Yeniden başlamak varken neden tamamen sonlandırmak istiyorsun ki? Ben seni zaten affedecektim. Sen kardeşimsin Anna. Ben sana olan sevgimi yitiremem ki. Sana olan kırgınlığım için çabalasaydın şu an yanımda ve bana sarılıyor olurdun. Bir çatıda intihar etmek üzere iken seni durduruyor olmazdım." Kafamı iki yana salladım. "Ölme. Kendi isteğinle ölme. Bunu istemiyorum. Hayatımızın sonuna kadar birlikte kalalım." Artık Anna hıçkırarak ağlıyordu.

Tuttuğum elini kendime çekip onu çatının kenarından indirdim. Sıkıca sarıldığımda bana sarılması uzun sürmemişti. Yumuşak bir şekilde yağan karın altında, yıllar sonra, kardeşimle tekrar sarılıyordum.

"Özür dilerim... Özür dilerim... Yapmamalıydım. Sana güvenmeliydim. Sadece suçlayacak birini aradığım için bunlar oldu. Büyüdüğümde sen olmadığını fark etmiştim ama..." Hıçkırdı. "İçimdeki nefreti bir türlü bitiremedim. Özür dilerim Elsa. Çok özür dilerim." Sırtını sıvazladım. Onun gibi hıçkırarak ağlamıyordum ama gözyaşlarım durmak bilmeden akıyordu.

O gün, o çatıda, yağan karın altında tekrar kardeşime kavuştum. Teni tekrar tenime temas etti. Tekrar birbirimizi sevdik. Tekrar kardeş olduk.

Kardeşlik bağını koparmak kolay değildi. Yaşadığımız acı verici onca yılın sonunda yine o bağ bizi birbirimize çekmişti. Silememiştik birbirimizi. İyi ki de silememişiz. Ne yaparsa yapsın, kardeşim olduğu için mutluydum.

Anna hayatta olduğu için mutluydum.

~❄️Devam Edecek❄️~

Bunu da hallettiğimize göre artık bu kitabı bitirmenin zamanı geldi.

ice princess ❆ jelsa ✓Kde žijí příběhy. Začni objevovat