33. Bölüm | Öğrenilmiş Geçmiş

Start from the beginning
                                    

Yalan söylediğimi biliyor gibi biraz daha yaklaştı. Sakın gözlerini kaçırma İdil, sakın! İnadına yapıyormuş gibi daha çok yaklaştı ve ben buna dayanamayıp gözlerimi kaçırdım çünkü aptaldım!

Sırıtarak geri çekildi. "Biliyordum, seni küçük yalancı!"

"Yalan değildi, sadece..."

Yine yaklaşmaya başladı. Geri geri kaçmalı mıydım? "Sadece ne?"

"Bilmiyorum!" Hızla onu ittirdim ve ayağa kalktım. Ona hiç bakmadan çabucak odadan çıktım. Güldüğünü hala duyuyordum fakat şu an kaçabildiğim için mutluydum. Holde duran çantamdan sigaramı ve çakmağımı alıp bahçeye çıktım. Bir sandalyeye oturdum ve sigaramdan yaktım. Güneş ufukta öylece tüm şehri ısıtıyordu. Öğlen olduğu halde havalar artık o kadar sıcak değildi.

Birkaç derin nefesler ardından onun sesi duyuldu. "Sigarayı sana yasaklamamış mıydım ben?"

Karşıma oturduğunda ona döndüm. "Hiç hatırlamıyorum, acaba hayal mi görmeye başladın? Psikoloğa gidelim mi?"

"Hayal olarak öyle bir şey göreceğimi sanmıyorum, hem sen eskiden de bu kadar yalancı mıydın?"

Dudaklarımı büzdüm. "Hiç dikkat etmedim. Çetelesini mi tutsak?"

"Mantıklı, bugün başlayalım."

"O zaman senin için de çetele tutalım."

"Ne için?"

"Bana kaç kere yaklaştığın hakkında."

Gülümsedi. "Sayılar yetmez ona," dediğinde gözlerim kısıldı.

Şimdi şüpheyle ona yaklaşan bendim. "Şu ana kadar iki oldu, yoksa bilmediğim bir şey mi var?"

"Bilemiyorum, sonuçta sen uyuyordun." Muzurca attığı bakışın ardından ayağa kalktı. "Aç karnına sigara içme, gel kahvaltı yapalım."

Yarısı içilmemiş sigaramı söndürdüm ve peşinden ona seslendim. "Hey! Ben uyurken ne oldu ki?"

"Ne yiyelim?"

"Konuyu saptırma."

"Saptırmıyorum, senin küçük mideni doyurmaya çalışıyorum." Dolaptan birkaç bir şey çıkardı ardından bana döndü. "Krep yapmayı biliyor musun?"

Ciddi mi diye ona baktım. "Evet, neden?"

"Harika, bugün krepler senden."

Bir kap ararken şüpheyle konuştum. "Sen krep yapmayı bilmiyor musun?" Bulduğu kabı elime tutuşturduğunda sorumu umursamamış gibi yaptı. "En kolay şeyi nasıl yapamıyorsun ya?" Malzemeleri eklerken ona doğru konuştum. "Gel göstereyim."

Elini, ben ve tezgah arasına koyduğunda daha yakından bakmaya başlamıştı. Bunu kastetmemiştim fakat şu an yapabileceğim bir şey yoktu...

Kahvaltıyı hazırlarken birbirimize laf atmak dışında pekte bir şey konuşmamıştık. Yavaş yavaş dünkü olaylar gün yüzüne çıkmaya başlıyordu. Beynimizi kaplayan olaylar silsilesi içinde hazırladığımız kahvaltı sonunda hazırdı. Masaya geçtiğimizde içimi sıkıntı kaplamıştı, sanırım korktuğum başıma geliyordu.

Televizyonda oynamakta olan bir film açıktı, izliyor gibi yapıyordum fakat asla oralı değildim. Yemek yiyemiyordum, sanki her lokma midemi bulandıracakmış gibi hissediyordum. Ne yapacağımı bilmediğim bu zamanda hayatım normalmiş gibi yapamıyordum ve bedenimde benden farklı değildi, bedenim kilitlenmişti ve bir süre mekanizmayı durdurmuştu.

Televizyon sesinin hakim olduğu ortamda Merter'in telefonu çalmaya başlamıştı. Ortam o kadar sessizdi ki sessizde bulunan telefon titreşimi yukarıdan bile duyulabilirdi. Telefonu yanıtladı ve kulağına yasladı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 24 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KAİSAWhere stories live. Discover now