33. Bölüm | Öğrenilmiş Geçmiş

43 8 0
                                    

"Sen hep beni böyle kabul mü edeceksin?"

"Evet."

Eve gitmek istiyordum.

Evim her neresiyse orada bulunmak istiyordum.

Bu ev gerçekten taşlarla yapılmış bir yapı mıydı, yoksa bir insanın ruhuna aitlik miydi, bilmiyordum fakat tek emin olduğum bir şey vardı; o da artık bir evimin olmadığıydı.

Yolumu bulamıyordum, gittiğim bütün sokakların çıkışları siyah silüetler tarafından engelleniyordu. Geri döndüğümde ise o sokak kayboluyordu.

Hiçliğin ortasında evimi aramayı bırakmıştım artık. Her seferinde aynı sonuca varmak beni oldukça yormuştu ve ben artık sonucu bile bile çabalamak istemiyordum.

Yere oturmuş sessize etrafı inceliyordum. O kapkaranlık sokakta beyaz bir ışık arıyordum, hayır aradığım beyaz değildi, turuncuydu. Gün batımının o renk geçişinde ortaya çıkan turuncu rengi görmek istiyordum. Karanlığa çekilirken karşımıza çıkan gün batımını karanlığın ortasında görmek istemek çok muydu?

Sessizce oturmaya devam ettim. Yolunu kaybetmiş küçük bir kız çocuğu gibiydim. Birazdan annem gelip elimden tutacak ve beraber eve gidecekmişiz gibi hissediyordum.

İçimde ki umut dolu o his yeniden karanlığa çekilmişti çünkü benim annem yoktu. Gözlerimden akan yaşlar ellerime düştüğünde ağladığımı yeni fark etmiştim.

Evime gidebilecek bütün yollar kapanmıştı. Sanki dünya milyonlarca insan içinden sadece beni unutmuştu. O kadar insan içinde beni hapsetmişti sanki. Önemli değildi çünkü beynimde yankı yapan cümleler göz yaşlarımın durmasını sağlıyordu.

Diyordu ki,

'Ben senin yanındayım.'

'Yalnız değilsin.'

'Evini bulmak için sana yardım edeceğim.'

'Çünkü...'

'Çünkü sen buna değersin.'

Küçük bir sıçrama ile uyandığımda acıyan gözlerimi zar zor açmıştım. İçlerinden alev çıkıyor gibi yanıyordu sanki. Başımın ağrısı başka bir etkendi tabii.

Etrafa göz gezdirdiğimde Merter'in odasında olduğumu fark etmiştim. Gece beni bulduğunda arabasına kadar taşımıştı, bindiğimiz de beni sakinleştirmek için elinden ne geldiyse yapmıştı ve bunu başarmıştı da. Ardından yolun geri kalanında uyuyakalmıştım.

Yataktan kalktım ve kapıya gitmekte olan ayaklarım kendiliğinden durmuştu. Onu şu an görmekten ölesiye utanıyordum. Yanına gidip ne yapacaktım? Kahretsin. Panik içinde odada volta atarken içimden bir ses gereksiz abarttığımı söylüyordu, diğer tarafım ise bunun normal olduğunu bas bas bağırıyordu.

Odanın ortasında durdum. Belki işe gitmiştir? Evde beni yalnız bırakmıştır? Kapıya yürüdüm ve kulağımı yasladım, evdeyse sesini duyarım diye. Fakat ne onun sesi, ne de başka bir şeyin sesi çıkıyordu. Belki de haklıydım?

Kapının bir anda açılması ile yere düşmem bir olmuştu. Şaşkınlık içinde gürültü koparan bana baktı ardından gülmeye başladı. Bana doğru eğildiğinde küçük çocuk gibi başımı okşadı. "Çocuk gibi kapı mı dinliyorsun?"

Etrafıma baktım, kamera mı vardı? Yokluğuna şüpheyle yaklaşarak ona döndüm. "Odadan çıkmaya çalışıyordum sadece. Belli ki başarısız oldum."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 24 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KAİSAWhere stories live. Discover now