17. Bölüm | Tutsak

53 34 0
                                    

ˋˋYaşam Bir Düştür. Uyanmak Bizi Öldürür.ˏˏ

-Virginia Woolf-

🂡

Merter Poyrazoğlu:

Sakin ve temkinli adımlarla binadan içeriye girdim ve karşıma ilk çıkana gereken soruyu sordum. Sakince başka bir odanın kapısını açtım ve içeriye girdim.

Anton'un da burada olduğunu gördüğümde doğru yerde olduğumu anlamıştım. Yanında durduğumda camdan sorgu odasına baktım.

Eli çenesine yaslanmış masum görünmeye çalışıyor fakat bir yandan da ela gözleri öfkeyle parlıyordu. Polis de sıkılmamış gibiydi.

Bileklerine ve ellerine gözüm kaydığında sol elinde sallanan bir kelepçe ve kurumuş kanlarla dolu eklem kemikleri. Sinirini çıkardığı duvar yıkılmışa benziyordu. Kızıl saçları karma karışıktı aynen şu anki durumu gibi...

Polis ona doğru eğildi. "O kadar koruman varken nasıl çalınıyor silahın? Artık itiraf et!"

"Bilmediğim ve yapmadığım bir şeyi neden itiraf edeyim?!"

"Bütün deliler seni gösteriyor!"

Masada ki eli yumruk olmuştu. Ceviz kadar küçük eli bir hâyli kuvvetliydi. "O saatte nerede olduğuma baktın mı?!" Derin bir nefes aldı ve devam etti. "Ne kadar rüşvet aldın?" Yanında ki hiçbir vasfı olmayan avukatlar dâhil polis ona şaşkınlıkla baktı.

Polis sinirle ayağa kalktı. "Burada sorgulanacak kişi sensin! Ben değil! O yüzden hemen itiraf et!"

Sol bileğini uzattı. "Şunu çıkartsana ağırlık yapıyor." Adam inanamayarak ona baktı. "Ve ben izin vermediğim sürece beni sorgulayamazsın."

"O zaman hapse girdiğinde ağlamayacaksın."

"Hapse girmeyip elimi kolumu sallayarak buradan çıkarsam sakın benimle yanlışlıkla bile göz göze gelme."

"Tehdit ettiğin için sana dava açarım!"

"Bende sana karalama davası açarım!"

İdil'i yenemiyordu. Bu yüzden adam sinir küpüne dönmüştü.

"Silahını kim çalmış olabilir?"

"Bilsem burada değil onun yanında olurdum değil mi?!"

Sinsice gülümsedi. "Her kimse onu öldürmek için mi?"

"Aptal gibi bir hâlim mi var?" Cevap vermiyor ama cevap veriyordu. Tatminlikle gülümsedim ve ellerimi cebime koydum.

Adam sinirle masaya tekme attı. Bir polis suçluyu itiraf ettiremezse eğer bu kadar uğraşıp sinirlenmezdi. Birkaç saat sonraya bunu erteleyebilirdi.

Anton'a döndüm. "Kaç saattir buradalar?"

"Dört saat oldu. Adam hâlâ pes etmedi."

"Nasıl bu kadar emin onun yaptığına?"

"Rüşvet almış her hâlinden belli. Sorgu odasından çıktığında nezarethaneye gidecek."

"Kurtarma şansımız var mı?"

"Bulabilirsek eğer evde olduğuna dâir kamera görüntüleriyle bunu yapabiliriz."

Onu onayladığımda gözlerim ona dikkat kesildi. Yorgunlukla esniyordu ama o dâhil, polis bunu önemsemiyordu. Elimi, oturan adamın omzuna koydum.

"Yarın devam edin sorguya. Ajanımızı kaybetmek istemiyoruz."

Bana baktığında bir süre düşündü ardından telefonu eline aldı. Odanın duvarına monte edilmiş telefonu duyan polis aramayı yanıtladı.

KAİSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin