➷ 11. BÖLÜM ➷

Start from the beginning
                                    

Karahanlı kadının koluna yapıştığı gibi sertçe bedenini sarsarak dişlerinin arasından konuşmaya devam etti. " BİLECEKTİN! DUYDUN MU BENİİİ Bİ-LE-CEK-TİN! NE DEDİN ONA? SOYADIMI TAŞIDIĞINI BİLİYOR MU?!"

Tabi ki biliyordu. Öğrenmişti. Kadının kaçırdığı gözlerinden, korkuyla zangır zangır titremeye devam eden bedeninden bunu anlaması zor değildi. Yeşil gözlerinin alev gibi yandığına emindi. Bu görüntüsüyle Korkunç bir canavardan aşağıya kalmadığına da emindi. O içinde zincirler hapsettiği canavarı gün yüzüne çıkarmıştı işte.

İyice yüzüne yaklaştı. Adamın bu yakınlığı İpek'i bayıltacak derecede korkutmaya yetmişti bile. "Söyle?" özlerin salonun diğer köşesine kaçıran genç kadın, Kuzgun'un konuşmasıyla anlamsız bakışlarını ona çevirdi. "Söyle seni hangi cehennemin Kapısından içeriye atayım? SEÇ?!"

"Dur dur dur dur. Abii bırak kadını!" Kartal kan ter içinde alelacele abisinin peşinden çıkıp soluğu burada almıştı. Tabi görmek isteyeceği görüntü bu değildi. İpek'i öldürmek üzre olan abisi değildi.  Hızlıca aralarına girmeye kalktığı an Kuzgun, kadını bırakarak güçlü yumruğunu kardeşinin suratına geçirdi. O ses.. Evet evet kesin kırılmıştı Kartal'ın şekilli burnu.

"Hassiktir!"

Diğer duvar dibine yığılan Kartal'ın burnundan oluk oluk kan akmaya başladığında elini kaldırarak tempon göreviyle o noktaya bastırdı. "Hele sen hiç konuşma Kartal! Bütün bunları senin yüzünden yaşadı. O siktiğim ağzını biraz daha tutsaydın ben ona zaten her şeyi anlatacaktım."

Öfkeyle soluduktan sonra salonun ortasına ilerledi ve üzerindeki ceketi parçalarcasına çıkarıp fırlattı. Sert nefes alışverişleriyle parmak uçlarını gür saçlarının arasına daldırarak çekti." Ulan.. Ulaaann! " Yeri göğü inleten öfkesiyle büyük televizyonu tuttuğu gibi fırlattı. Sonra da o koca cam orta sehbayı hiç ağır değilmiş gibi kaldırıp cama geçirdi. Salon yerle bir olurken sakinleşmeye çalışan adam kalbinde acıyı hissediyordu.

O'na bu kadar yaklaşmışken kaybetmenin, ona yaşattığı o büyük hayal kırıklığının acısınnı dibine kadar yaşıyordu. Bunca yıl bunun için mi onu görmezden gelmeye çalışmıştı? Bunun için mi aşkını yok saymaya çalışmıştı? Eğer sonunun bu olacağını bilebilseydi ona geç kalmazdı. Bu hatayı asla yapmazdı.

"ÇETİN!" Hazırda bekleyen adam saniyeler içinde yanı başında bittiğinde gözlerini karanlık gecenin içinde gezdirdi. "Uçağı hazırlayın hemen. Türkiye'ye dönüyoruz."
Çetin kafasını sallayarak hızla abisinin yanından uzaklaşırken Karahanlı boynunu sağa sola yatırıp kütlettikten sonra önünü dönerek Psikopatça İpek'e baktı.

"Alihan!" Çetin'den sonraki en yakın adamıydı Alihan. O da hazırda beklediği için hemen içeriye girip abisinin önüne gelmişti.

"Emret abi?"

"İpek buraya nasıl geldi Alihan? Kime sorup geldi Alihan?" Karahanlı'nın sadist yüzüyle gerim gerim gerilen adam kafasını önüne eğerek mahçupluğunu gösteriyordu ama bu Kuzgun'un zerre umrunda değildi.

"Abi bize haberinin olduğunu ve beklediğini söyleyince.."

"YZÜME BAK LAN! SEN NE ZAMAN BENDEN BAŞKASINDAN EMİR ALIR OLDUN PUŞT HERİF?!" Façalının sinirinden payına düşeni alıyordu. Hak etmemiş miydi? Fazlasıyla etmişti. Ama İpek o kadar kendinden emin ve acele etmeleri gerektiğinde bahsetmişti ki adamın aklında olan tek şey geç kalmamaktı.

" Sizin patronunuz kim lan?! Kimin ekmeğini yiyorsunuz siz?!" İyice morarıp bozaran Alihan, kafasını daha da eğerek abisinin affetmesi için ağzını açacaktı ki Karahanlı, elini havaya kaldırarak kükredi. "Kes lan! Kess."

A Y  I Ş I Ğ IWhere stories live. Discover now