Kendine geldiği zaman kılıcı alıp boynumu vursa hakkı vardı.

Arkadaşını göndereceğimi söylediğim zaman o Emir denilen konuşkan adamı istediğinde ise bir tokat daha yemişim gibi hissetmiştim. İşte benim yerim her zaman bu olacaktı. Bunu artık alışmam gerekiyordu çünkü ben hiçbir zaman ilk tercih edilen olmamıştım. Tuğra için de durum böyle olacaktı.

O zamanı geldiğinde gidecek ve beni unutacaktı.

Asla tam bir karşılık alamayacaktım.

Kendi kendime bu düşünceleri telkin ederek daha fazla umutlanmamamı sağladım. Söylediğim gibi arkadaşının odasına yardımcı kızlardan birini gönderip Tuğra'ya bakmasını istedim. Kalede o kadar sevilen biri haline gelmişti ki tüm mutfağın boşalıp herkesin merdivenlere koşturmasını gülümseyerek izlemiştim. Fiona ona klanın hanımı gibi davranıyor ve mutlu etmeye çalışıyordu. Arthur'la evlendiğinden beri onu çalışandan çok aileden biri olarak görüyordum.

Aşağıdaki büyük salona indiğimde kalabalık olduğunu gördüm. Dışarıda kutlamalar hâlâ devam ediyordu. Salondakilerde onlardan farksızdı. Amcam, Ewan, Arthur, Alana, Cora ve amcamın nişanlısı Kylie ellerinde birer kadehle gülümseyerek konuşuyorlardı.

"Günün adamı da gelmiş. Büyük Dougal, düşmanımıza olan zaferiniz için kutlarım tekrardan" Ewan beni görünce ayağa kalkarak düzgün bir şekilde reverans yaptı. Yere kadar eğilip kahkaha attı. Bana doğru yürüyüp elindeki kadehi bana uzatarak alkışlamaya başladı. Odadaki kadınlar kahkaha atarak neşeyle bize bakıyorlardı. Bir tek amcam dışında herkesin yüzünde gülümseme vardı. O, mantıklı olarak sorunun geçmediğini hatta kralın açık düşmanlığıyla kat be kat arttığını biliyordu. Zafer sarhoşu olmayacak kadar aklı başında bir adamdı.

"Kutlanacak bir şey yok Ewan. Çalışma odasına çıkıp toplantı yapalım."

Alana, muzip bakışlarıyla beni izleyip sinsice sırıtıyordu. Onunla konuşmam gerekiyordu. Duygularımı elbette kardeşimden saklayamazdım ki o benim her şeyimdi. Konuşmamızı daha sonraki bir zamana alıp erkeklerle toplantı yapmam gerekiyordu.

"Hadi ama oğlum zaferinin tadını çıkart biraz gel bize katıl, öyle değil mi Cora" Kylie konuşmasının sonunda yeğeni Cora'ya dönerek imâlı bir bakış atmıştı. Aynı anda ayağa kalkan Cora yüzünde şirin bir tebessümle bana doğru yürümeye başlamıştı. Gelip koluma girecek ve beni koltuğa sürükleyecekti. Kadınlara kabalıktan hoşlanmadığımı bildiği için ona uyacağımdan çok emindi. Artık ona kibarlık etmeye tahammül edemiyordum. Amacını çok net biliyordum. Tuğra'yı tanımamış olsam bile onunla bir gelecek asla kurmazdım. Benim hayatımda olacak kadın Tuğra gibi sevgi dolu, sert, güçlü ve onun kalbi gibi saf, temiz olmalıydı.

Tuğra'yı tanıdıktan sonra ondan başka bir şey düşünemez olmuştum.

Elimle dur işareti yaparak sert bakışlarımı Cora'ya yolladım.

"Hepinize iyi akşamlar leydiler" elimdeki bardakla arkamı dönerek tekrar merdivenlere yöneldim. Erkeklerin kalkıp peşimden geleceğini bildiğim için bir daha dönüp bakma gereği duymamıştım. Kata çıktığımda, Tuğra'nın odasının kapısının açık olduğunu ve içeriden konuşma sesleri geldiğini duyup oraya doğru adımladım.

Kapının önünden içeriye baktığımda, içerisinin kalabalık olduğunu ve tahta küvete kızların su doldurduğunu fark ettim. İçerideki tek erkek Emir'di. Onunla Tuğra arasında bir şey olmadığını elbette biliyordum ama onu yinede deli gibi kıskanmaktan kendimi alamıyordum. O, benim istediğim her şeye sahipti. Her zaman onun yanında olmuştu ve olmaya da devam edecekti. Onu kıskandığım tek konu buydu.

TUĞRA [İNVERNESS 1]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin