"Bu kadar mı korkunç bir insanım?" diye fısıldadı ağa.

Bu kadar mı korkunçtu, sevdası adını duyduğunda titretecek kadar mı?
Bu kadar mı korkuyordu kendisinden?
Gözünde bu kadar mı korkunçtu?

Zihninde dolaşan sorular yüreğinin nefesini iyice kısalttı.
Sıkıntıyla sigarasından derin bir nefes çekti dumanı ağzından ve burnundan yavaşça verdi.
Sevdasının gözünde korkunun emarelerini görmek istemiyordu. Adı anıldığında vücudunun titremesini istemiyordu.
Sadece sevdası, kendisini sevsin istiyordu.
Başka hiçbir şey istemiyordu.

Ağanın sevdası o kadar büyüktü ki, içinde ki ateşle başa çıkamıyordu.

Sevda ateşi yakıyordu yüreğini. Nasıl başa cıkacak ki zaten.

(AYNI GÜNÜN KONAK GÜNÜ)

Sabırla içine çekti kadın nefesini.
İçinde öyle bir dürtü vardı ki dışarı yansıtmamak için kendini sıkı sıkıya tutuyordu. Hayatında ilk defa böyle bir kadın görmüştü.

"Ne hastalıkmış bu, iki gün geçti bir iyileşemedi gitti!" diye sinirle söylendi.

Halime gözlerini kapattı Allah'tan sabır diledi. Bu kadının ve kızının, Yasmînle derdi ne bir türlü anlamıyordu.

"Ay anne sanki Yasmîn'i tanımıyormuş gibi konuşma. Ay, konaktayken iş yapmıyordu zaten oyalanıp duruyordu." dedi kızı.

Elli beşine basmış kadın sinirle, şaşkınlıkla kadın ve kızına döndü.
Yaptıkları haksızlık Halime'yi sinirinden patlatıyordu.
Yasmîn konağa gelir gelmez bir dakika bile oturmadan iş yapmaya başlıyordu.
Sadece yemek yeme saatlerinde ve kardeşi Behram'ı uyutmaya çalışırken tek oturuyordu.
Anne, kız ikilisi ise iki üç saat iş yapıp -yaptıkları işleri doğru düzgün yapmadan- iş bitiş saatine kadar oturup milleti çekiştiriyordular. Özellikle de Yasmîn'i.
Arada birde Delal'i.

"Doğru diyorsun güzel kızım, o Yas-"

"Yeter!"

En sonunda dayanamamıştı.
Ne yaptıkları haksızlığa, ne Yasmîn'in arkasından kötü konuşmalarına.

Anne, kız şaşkınlıkla öfkeden yanakları domates gibi kızarmış kadına döndü.

Halime yaptığı yemeğin altını kapattı iki üç adım atarak ellerini yumruk yaparak beline koydu. Öfkeli gözleri anne, kız arasında gidip geliyordu.

"Yeter, yeter artık! Sizin Yasmînle alıp veremediğiniz nedir?!" dedi.

Sinsi kız dudaklarını aralayıp cevap vereceği sıra Halime konuşmasına izin vermedi.

"Sakın, sakın bana iş yapmıyor, oyalanıyor diye saçma sapan şeyler söyleme!
Yasmîn kızım, konağa gelir gelmez oturmadan hemen iş yapmaya başlıyor. Ya sen Dilan, sen ne yapıyorsun? Yan gelip, yan yatıyorsun!"

Halime normalde kendisinden yaşça küçük biriyle bu şekil konuşmazdı.
'Kaç yaşında kadınım yakışır mı hiç bana.' derdi. Ama karşısındaki kız, kendisini bu sözlere söylemeye mecbur kılmıştı.
Yasmîn'i kıskandığının farkındaydı ama bir kıskançlık olamazdı kıza olan kini, öfkesi. Biliyordu ki işin içinde, iş vardı.

Aşk-ı MardinWhere stories live. Discover now