Bölüm 3.4

7 0 0
                                    

"Bana ihtiyacın var mı?" Afallamıştım.

"O... eee... Yani bilemedim. Ne gibi mesela?"

"Sana her ne iyi gelecekse." Bu cümle içimde kaynayan dalgayı dindirmeyi başarmıştı. İstemsizce gülümsedim. Okulda keyifle öğrencilerle yarış yapan adamı izlerken dinginleşmiş bir ses tonuyla karşılık verdim;

"Bu iyi geldi işte."

"..." Onun sessizliğini dinledim gözlerim hala o adamı izliyordu.

"Çevoski, bir şey sorabilir miyim?"

"..."

"Onlar mı yanlıştı yoksa yanlış olan ben miydim?" karşıdan uzun bir süre yanıt gelmemişti.

"Zanaatkarlar oldum olası elmasa narin dokunurlar oysa elmas kayayı kesecek kadar serttir ve güçlüdür. Yanlış olan bir şey yoktu sadece onlar aptaldı." Kısık duran gözlerim ansızın aydınlanarak açılmıştı. Evet yalnızca onlar aptaldı. 

Kendilerine körü körüne bağlanacak fedakar insanların kıymetini bilemeyecek kadar aptallardı. Ya da çaresiz sandıkları kadının imkanı olduğun da neler yapabileceğini ön göremeyecek kadar aptallardı.

"Teşekkür ederim." Dedim ve telefonu kapattım. Ansızın top ellerinden çıkmış bahçeden yola fırlamıştı. Topun gittiği yöne baktığı an beni fark etmişti. 

Tanır sandım ama tanımadı. Topu istemeyi düşündü ama yanımdaki korumalarla öylece durduğumuz için bunu da yapamadı. Top ayaklarımın ucuna kadar yuvarlanıp geldi. Kaderin yön değiştirdiği çok olmuştur değil mi? 

Öylece ona bakıyordum. Kendisi tedirgin bir şekilde yürüyerek topa doğru geldi. Bu kadar cesaretsiz olduğunu bilmiyordum. İçimde bir an için istemsizce bir küçümseme hali belirdi. Böylesi saçma erkekler için mi kendimi perişan etmiştim.

Yanıma kadar yaklaştı ve hala anlam vermek istercesine bana bakıyordu. Bir an duraksamanın ardından ona ayaklarımdaki topu vermeyeceğimi anlayarak kendisi ayaklarıma kadar eğilip topu aldı ve bana tekrar baktı. Biraz çekingen bir tavır ile okulu göstererek;

"Okulun bitmesini mi bekliyorsunuz? Daha iki ders var. Bir öğrencinin velisi misiniz? Sizi daha önce görmedim." Elimde olmayarak rahat bir gülümseme sergilemiş ve cevap vermiştim.

"Hayır değilim." Dedim. Öylece bakakalmıştı. Başını okula çevirdi. Öğrenciler onu bekliyordu. Bazı erkek öğrenciler "Hadi hocam gelsene." Diyordu. O ise bir okula bir bana bakıyordu. Biraz daha düşündükten sonra;

"Peki ne için burada bekliyorsunuz? Akrabanız mı var? Yardımcı olabilirim." Yine gülümseyerek umarsız bir dudak bükmemle hayır şeklinde cevap verdim.

"O zaman müfettiş misiniz?" İstemsizce kahkahayı patlattım.

"Hayır! Yani burada duramaz mıyım, neden bu kadar takıldınız?" Eliyle korumalarımı ve hemen ilerideki limuzini göstererek;

"Yani doğrusunu söylemek gerekirse öncesinde veli zannettim yardımcı olmak istedim kusura bakmayın. Hoş sizlerin kategorisinde bir veli pek bizim okulu tercih etmez ama."

"Neden, ben de açıkçası oğlumu sizin okula kaydetmeyi düşünüyordum." Şok olmuştu;

"Buraya mı? Anlaşılan siz bu mahalleyi bile bilmiyorsunuz." Diye gülümsemişti.

"Burası biraz daha zorlu şartlarda yaşayan ailelerin barındığı bir mahalledir. Aralarında mültecilerin hatta hırsızların da bulunduğu bir yerdir. Neden böylesi bir yerdeki okulu tercih edesiniz ki?"

Gülümsedim. "Bilmem." Dedim. Bana şöyle bir gülümseyerek baktı ve;

"İsterseniz buyurun size bir çay ikram edeyim ve öyle konuşalım." Dedi. Müdüre sevk etme zahmetinde bile bulunmadı. Nedense benimle bizzat ilgilenmek istemişti. 

Bekar olma durumumun neredeyse sıfır ihtimal olmasına rağmen bana yürüyecek miydi? Gerçekten tam bir geri zekâlıymış. Yine de önyargılı olmak istemedim ve teklifini kabul ederek beraber okula geçtik. 

Korumalarımdan sadece yakışıklı olan o adam yanımda gelmişti. Arada ona da keskin bakışlar atıyordum. Aslında okula gitmem konusunda hiç memnun görünmüyordu. 

Kararlarımı sorgulamıyordu ama bu tavrım onun hoşuna gitmemişti. Ona sarkmamdan da hoşlanmamıştı. Beni böyle kabul etmiyorlardı. Peki benim umurumda mıydı bu? Tabi ki de hayır.

Eski sevgilim ya da sevgilim sandığım heyecanla bana bir masa göstermiş, kantin çalışanından iki çay istemiş ve yine heyecanlı tavırları ile karşıma oturup istemsizce saçını ve ceketini düzelterek karşıma oturmuştu.

"Peki siz niye bu okulu tercih ettiniz?" dedim direk. Böylesi bir soruda afallamış ve dudak bükerek gözlerini havaya dikmiş kısa bir düşündükten sonra;

"Bilmiyorum. Ulaşımı daha kolaydı."

"O zaman bu okul size sürpriz olmadı."

"A! Yo! Ben bu şehirde doğdum büyüdüm. Tüm okulları bilirim" Dedi bir gururlu edayla. Bense onun tüm okuduğu okulları hatta bırak yaşadığı evi doğduğu evi dahil biliyordum.

"Öyle mi? Herkes sizin kadar şanslı olmuyor." Gülümseyerek başını salladı.

"Öyle. Bu şehirde doğdum, bu şehirde okudum ve bu şehirde evlendim. Muhtemelen bu şehirde de ölüp gideceğim." Diyerek gülmüştü. Onu sessizce izliyordum. Bir an kendisini toparlayarak;

"Siz peki siz buralı değilsiniz sanırım."

"Ben de bu şehirde doğdum."

"A öyle mi? Hiç buralı gibi durmuyorsunuz? Bu şehirde mi okudunuz belki aynı okulda bile denk gelmiş olabiliriz. Adım ne demiştiniz?" Bir an ona uzun uzun baktım. Hislerim kalkmam konusunda beni zorlayınca bu duygudan kurtulmak istercesine ayağa fırlayarak;

"Gitmem gerek." Dedim. Şaşırarak arkamdan hızla beni takip etti;

"Yanlış bir şey mi dedim? Biraz daha kalsaydınız." Sohbetin normal ilerlediğini ona karşı hissettirmek istercesine nazik bir şekilde ona gülümseyerek;

"Yo sadece gitmem gereken bir yer vardı. Aniden aklıma geldi. Oraya yetişmem gerekiyor kusura bakmayın." Bir yandan da hızla yürümeye devam ediyordum.

"Tekrar beklerim. Bu kısa bir konuşma oldu. Henüz daha çocuğunuzu bile konuşmadık." Tekrar vedalaşmak için ona elimi uzatarak gülümsedim.

"Bir dahaki sefere. Ama tavsiyelerinize uyacağım." Dediğim gibi okul bahçesinde hızla uzaklaşmaya başladım. Arkamdan bana baktığından emindim. Üzerimde bıraktığı his, sırtımdan kalbime elektrik çarpmışçasına tesirliydi. 

Ama ben ne olursa olsun ardıma bakmayacaktım. Tabi bu durumu bozan o ses arkamdan gelmemiş olsaydı... Ansızın bana seslenen ses beni, hayal kırıklığımın parçaları arasına düşürüverdi.

"Rüya!" 

KARTELİN KARISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin