24 : "doktorsuz" günler

805 120 182
                                    

···

Yağmur bütün şiddetiyle yağmaya devam ederken dirseklerini pervaza, ellerini çenesine yaslamıştı. Buraya geldikten hemen birkaç saat sonra eşyalar taşınmıştı bu yüzden misafir odasında kalıyordu.

İnce, uzun bir odaydı burası. Çok geniş olduğu söylenemezdi; içeride yalnızca tek kişilik bir baza, komodin, tüylü bir halı ve gardırop olsa da oldukça dardı.

Duvarlar sanki bilerek seçilmiş gibi gri tonlarla boyanmıştı. Siyah ve beyazın ortasında kalan bu renk bile psikolojik çöküntüde olan Jisung üzerinde ağlama isteği uyandırıyordu.

Zaten yanaklarından süzülen yaşlara bakılırsa pek dayanamamıştı. Ardından eklenen birkaç hıçkırığa da dur demesi imkânsızdı şu saniyeden itibaren.

Zamanı durdurup sonsuza kadar ağlamak isterdi orada fakat ne dilediyse aksi gerçekleşiyordu, sanki evrenin bir kuralıydı bu.

Kapı çalınmış, içeri, elindeki tepsiyle birlikte Seungmin girmişti. Biraz önce yemek için Jisung'u mutfağa çağırdığında gitmemişti, içine mi kurt düşmüştü yoksa yemek yemezse başına dert olacağından mı kapıda dikiliyordu, bilemedi.

Daha o söze girmeden başını olumsuz anlamda sallayıp "Hayır," dedi. Midesini doldurmak istemiyordu.

Hiçbir şey istemiyordu ve hiçbir şey yapabilecek durumda değildi. Her şeyi olan doktoru hayatından tamamen çıktığında geriye kalan tek şeyi hiçbir şeyiydi.

İnsanlar yanılabilirdi. Seungmin, yatağa uzanıp örtüyü boğazına kadar çeken gencin yaşadıklarını elbette anlayamazdı fakat işinin de getirdiği tecrübeyle empati kurabiliyordu.

Birine deli gibi bağlanmış ve ondan ayrılmak istemiyordu, böyle hastalarla çok karşılaşmıştı. Lakin bu hırsızda daha farklı şeyler vardı.

Kendisi de bir psikologtu, kendisine de bağlanabilirdi fakat meslektaşını özel kılan bir şeyler olmalıydı. Davranışları veya başka bir şey...

Kıyaslamayı kesip yatağın ucuna oturdu. "Bir şeyler yemelisin."

Tekrar ve tekrar olumsuz yanıtlarla karşılaştığında elindeki tepsiyi başucundaki komodine yerleştirip odadan çıktı. İnsan kendisiyle baş başa kalırsa daha iyi çözümlerdi bazı şeyleri. Ve Jisung, yanıldığını kendi başına fark etmeliydi, eğer isterse Minho olmadan da yaşayabilirdi.

···

Güneş doğana kadar uyuyamamıştı Jisung. Gözaltlarının morarması veya karnının guruldaması kesinlikle umru dışıydı.

Odasından bir saniye bile ayrılmamıştı ancak şimdi lavaboya gitmesi gerekiyordu. Hâlsizlikten titreyen bedenine rağmen duvarlardan destek alarak yürümeye zorladı kendini.

Bu bile, dedi içinden. Bu bile Minho'yu hatırlatıyordu ona ve acısını artırıyordu. Doktorunun ayağı Jisung yüzünden yaralanmıştı.

Zaten sabaha kadar düşünmemiş gibi tekrar zihnini ele geçirmişti bu adam. Hayır yani, tamamen aklından çıkmasa da birkaç saniyeliğine unutmak iyi gelmişti lakin yine kara bulutlarla dolmuştu beyni.

İçeri girip ardından kapıyı kilitlemişti. Yutkunup boğazını temizledi birkaç kez. Suyu sonuna kadar açıp avcunu doldurmuştu.

Aslında kitabı yarım değildi, koyulan noktadan sonra devam da edebilirdi fakat bu çok zordu. O noktayla beraber kalemi de elinden alınmıştı ve ne yeni bir kalem eskisi gibi yazardı ne de ona kalem verecek birisi vardı.

maniac ✓Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ