14 : evin büyük oğlu

984 155 35
                                    

···

Elindeki ağır poşetlerle eve doğru ilerliyordu genç oğlan. Yağmur çiselemeye başlamıştı ve yanında şemsiyesi olmadığı için adımlarını hızlandırdı biraz daha.

Elini olabildiğince çabuk tutuyordu, hemen eve varması gerekiyordu.

Geç kalırsa kardeşi yine azarlayacaktı, öğünlerini tam vaktinde yemek istiyordu. Her zaman dakik birisiydi Jisung'un aksine.

Jisung her zaman bir şeyleri berbat eden, düzeltmeye çalışırken daha beter eden kişi olmuştu. Eğer şimdi gecikirse, yaklaşık üç dakikası kalmışken, kardeşi bir daha yüzüne bakmayacaktı.

Üstü yeterince ıslanmıştı, son çare olarak koşmuş ve apartmanın önüne gelebilmişti. Bacaklarının uyuşmaya, bedeninin yanmaya başlamasını umursamadan çıktı merdivenlerden.

Derin nefesler alırken art arda zile basıyordu. Daha fazla dayanamayacağını anladığında yere çöktü. Kalbi deli gibi çarpıyordu.

Kulakları çınlamaya başlamıştı. Annesi ve erkek kardeşinin kendisine tepeden baktığını biliyordu. Kendilerini Jisung'tan daha önemli görürlerdi. Ancak şu an tam anlamıyla tepeden bakıyor, yardım etme tenezzülünde bulunmuyorlardı.

"Han Jisung."

Bütün bedeni alevler içinde kavruluyordu adeta.

"Ayağa kalk."

Mecali yoktu ki buna, tir tir titrerken nasıl ayakta durabilirdi? Şuracıkta bayılmamak için sarf ettiği çabayı yalnızca kendisi bilebilirdi.

"Ayağa kalkmanı söyledi." Bu sefer annesi konuşmuştu. Üzerindeki baskı, gerginlik, korku ve ürkeklik inanılmaz derecede acı vericiydi.

Ev sınırları içerisine doğru sürüklendi. Saç diplerinde hissettiği sızının boyutunu açıklamak için uygun kelime yoktu zaten. Lakin ona zarar veren asıl şey fiziksel değil, psikolojikti.

Kardeşi çocukluğunu yaşasın diye Jisung'un çocukluğu harcanmıştı.

Jisung harcanmıştı.

Ona sorarsanız, dayak yemeyi psikolojik baskıya yeğlerdi. Ama ne annesi ne kardeşi ona saçlarını çekiştirmekten başka zarar vermemişti. Genelde manipüle etmeyi tercih ediyorlardı ve Jisung bunun bilincinde olduğu hâlde karşı koyamadığı için durum daha katlanılamaz oluyordu.

Kendisi de günün sonunda bütün hıncını saç tellerini kopararak atardı. Hiç sevmezdi açık kumral tonlarındaki saçlarını.

"Baban daha fazla para vermiyor," dedi kadın bacak bacak üstüne atıp kendini koltuğa atarken. Jisung ne ara oturma odasına geldiklerini bile fark etmemişti. Kim bilir ne azarlar yemişti de daldığı derin düşünce havuzuna sesleri gelmiyordu.

"Evin büyük oğlu olarak bize para getireceksin." Emrivaki konuşuyordu, netti. Jisung kabul etti ancak nasıl para kazanacağını bilmiyordu bile.

Kardeşinin bekçiliğini yaparken aynı anda nasıl para kazanabilirdi ki? Mümkün müydü böyle bir şey?

Yaklaşık üç hafta sonra 22 yaşına girecek olan lise mezununun tekiydi nihayetinde. Ne iş deneyimi vardı ne destek isteyebileceği herhangi biri. Aklına hiçbir yol gelmiyordu.

En basit şekilde nasıl para kazanabilirdi ki?

···

Jisung'un geçmişini inceleyelim biraz, ne olduğunu yavaştan ele almak istiyorum fakat bu bölüm bile çoğu şeyi açıklığa kavuşturmanıza yardımcı olmuştur eminim ki.

Küçük detaylar eklemeyi seviyorum; mesela saçlarından nefret eden Jisung ve sarıldıklarında saçlarını okşayan, duştan çıktığında kurutan, tarayan Minho bunun en basit örneği olabilir ^•^

Psikolojik baskı fiziksel acıdan daha ağır bence, bunu kitaba da yansıtmak istedim.

Aklımda kurguladığımdan daha basit bir bölüm oldu. Sormak istedikleriniz varsa bekliyorum çünkü kafa karışıklığı olmasını istemem. Kaçırdığım ince detaylar ya da hatalar varsa da belirtebilirsiniz ayrıcaa

Okuduğunuz için teşekkürleeerr 😽🫶🏻

maniac ✓Where stories live. Discover now