19 : gömleğini kırıştırmadan iş yapmak

844 134 89
                                    

···

Hayat çok ironikti, asla yapmayacağınızı düşündüğünüz şeyleri yapmanız çok olasıydı.

Mesela Han Jisung, küçüklüğünden beri doğru yolda ilerlemeyi hedeflerdi. Asla gittiği yoldan sapmamayı düşünürdü.

Bunca zamandır yapmamıştı da zaten. Kendisine doğru olduğu aşılanan, pek de pembe olmayan yalanlarla yaşamıştı. Yine de bulunduğu duruma şükrederdi çünkü gece uyuyabileceği bir yatağı, çatısına sığınabileceği bir evi ve en azından ailesi vardı.

Anne ve babası boşandığında kelimenin tam anlamıyla köle gibi çalıştırılıyordu. Kardeşini mutlu etmek için kullanılan bir kukla gibi hissediyordu kendisini. Kardeşi yaptığı hiçbir şeyden memnun olmazken Jisung beğenilmek için çaba sarf ediyordu ancak kimsenin umursadığı yoktu.

Hiçbir zaman düşünceleri önemsenmemiş, görmezden gelinmiş ve dışlanmış bir çocuktu zaten. Okulunda pek anlaşabildiği öğretmenleri ve yakın bir arkadaş çevresi olmamıştı. Tamamen yalnızdı, dış dünyadan soyutlanmıştı sanki.

Kısacası sevgiden yoksun büyüyen yalnız kölenin tekiydi. Babası ile diğer aile üyelerinden daha iyi anlaşsa da ayrılma kararı aldıklarında Jisung'u yanında istememişti.

Yaşadığı her saniyede, aldığı her nefeste sevgisizlikten dolayı hissettiği boşluk hatırlatırdı varlığını. Hiç gitmezdi zaten.

Jisung şu anda, daha ne kadar olabilirse artık, yalnızlığın dibine batmıştı. Destek alabileceği hiç kimse yoktu.

"Evin erkeği" ünvanını da aldığında nasıl para kazanabileceği sorusu aklını kurcalıyordu. O kadar çaresizdi ki ölmeyi diledi.

Düşündü bir süre, nasıl bir işte çalışabilirdi ki? Ya da çalışabilir miydi? Her zaman olduğu gibi bir şeyleri batırmadan, sağlıklı bir insan gibi çalışabilmesi mümkün müydü?

Hakimin verdiği karara göre aylık olarak babasının para göndermesi gerekiyordu. Bu yaptığı resmen suçtu ancak kanıtlamanın yolu yoktu. Ceplerini gösterip paralarının olmadığını mı söyleyeceklerdi? Oldukça yalan gibi görünüyordu.

Peki ya hakları olan parayı zorla alsaydı? Nasıl yapacaktı ki? Evini soyamazdı, bu büyük sorumluluk gerektiren bir suçtu.

Aklına kiralık kasadan başka bir şey gelmiyordu. Evet, bu da suçtu ancak düştüğü durum o kadar saçmaydı ki suçtan kaçarken başka bir suça sığınıyordu.

Nefes alamamanın getirisiyle boğuluyor gibi hissetmişti. Kazağını çekiştirirken ayağa kalkıp dar odasını turlamaya başladı.

Bir an önce işe koyulmalıydı. Babasının kasa numarası 148 olmalıydı, öyle hatırlıyordu.

Yanlış olmamasını umarak dolabının önüne geldi. Hemen yapıp kurtulmak istemişti bu büyük yükten.

Yanlış yola saptığının farkındaydı, ancak geldiği yerden geri dönerse hiçbir sorun çıkmayacağını düşünerek kendini rahatlatıyordu.

Siyah kumaş pantolonunun üzerine ütülü beyaz gömleğini giydi. Annesi her zaman gömleklerini kırıştırmamasını söylerdi, Jisung da buna özen veriyordu.

Asıl kastedilenin işini elini yüzüne bulaştırmadan yapmak olduğunu bilmiyordu. Henüz anlamamıştı mecazî olduğunu.

Boy aynasının karşısına geçerek üzerini düzeltti, kol düğmelerini iliklediğinde hazırdı.

Saat geç oluyor, hava kararıyordu. Mutfağa gidip bıçaklardan birini eline almış, deneme olsun diye kendi boğazına dayamıştı. Keskin olmadığına emin olmuştu çünkü acı bile vermiyordu, sadece baskı uygulayacaktı ama gerek olmazsa kullanmayacaktı.

Heyecandan ve stresten elleri titremeye başlamıştı.

Bıçağı nereye saklayacağını dahi bilmeyen genç, güvenliği tehdit ederek para çalacaktı. Ayrıca gömleğini kırıştırmadan yapması gerekiyordu.

···

İkilinin gözleri buluştuğunda bu anı ilk bozan Jisung olmuştu kaçırdığı çekingen bakışları yüzünden. Minho ise ikna olmamıştı; cevap beklercesine, soru sorarcasına, olumlu geri dönüş istercesine bakmaya devam ediyordu.

Başka hiçbir kozu yoktu artık. Elleri yumruk hâline gelirken bakışları donuk, soğuktu. "Kendini ifade etmediğin sürece psikolojisi bozuk bir hırsızsın, Jisung."

Hâlâ yanıt bekliyordu, kurduğu cümle sorgu barındırıyordu. Sabrının son damlalarındaydı, dayanamıyordu.

"Hapislerde çürüyeceksin, sabıka kaydın olacak, insanlar sana eskisi gibi bakmayacak. Aşağılayıcı bakışlar altında ezileceksin, Han Jisung. Benim görevim senin suçlu ya da suçsuz olduğunu ortaya çıkarmak ve sana yardımcı olmak. Ama sen böyle devam edersen işimi engellemiş olacaksın. Biz kedi ile fare değiliz, keçi inadını bir kenara bırak. Sonsuza kadar susup içine mi kapanmak istiyorsun? Lüzumsuz şeyler yüzünden hayatını alt üst ediyorsun, farkında değil misin? Bu gidişle sevdiklerini, her şeyini kaybedeceksin. Jisung, kendine gel. Ben ne yaşamış olursan ol, dinlemek için burada olacağım. İstersen konuşurum, istemezsen konuşmam. Sana yardım etmeme izin ver."

Bütün bedeni alevler içinde kalırken dizleri daha fazla dayanamadan kırılarak yere düşmesine neden olmuştu. Gözyaşları şelale misali süzülürken doktorunun ne kadar haklı olduğunu kendisi de biliyordu.

Ama istemiyordu işte. Ne diyecekti ki? Beni tek seven sen olduğun için ayrılmak istemiyorum, doktor, falan mı? Gayet yeterli bir sebep olsa da aciz duruma düşmek istemiyordu daha fazla.

Eskisi gibi devam etmek istiyordu, bunun için canını bile verebilirdi. Doktorunun saçlarını okşadığı anlarda hissettiği huzuru tekrar tatmak istiyordu.

Şimdi ise aralarında kocaman, sonu görünmeyen bir buz dağı vardı. Eğlendiği zamanlar bir anda yok olmuş, onun yerine ailesinin yanında hissettiği duyguları gelmişti.

Hapiste yatardı, seveni olmadığı için kaybedeceği kimsesi de yoktu zaten. Ancak doktoru Minho, Jisung'un birinin boğazına bıçak dayadığını ve tehdit ettiğini bilseydi asla eskisi gibi olamayacaklardı.

Ona asıl yaşamayı dilediği yanını göstermek belki de iyi bir seçenek değildi. Hatta doğması bile iyi bir seçenek değildi.

Yapılmıştı işte bazı hatalar, yaşanmıştı bazı pişmanlıklar, hissedilmişti bazı hisler, kırılmıştı bazı kalpler. Geçmişi değiştirmenin yolu yoktu. Ancak daha iyi bir gelecek için çabalayabilirdi.

İlk işi eskisi gibi mutlu olmak, ardından özür dilemek olacaktı.

···

SANIRIIIIMM

SANIRIIIMMMM

SANIRIIIIIIIIIIMMM GELIYOR O BÖLÜM

ĞĞĞĞ

Bu arada hâlâ dinlenme sürecindeyim ama beni beklemek zorunda olmadığınız için yayımlıyoruum.

Büyük ihtimalle yeni bölüm de haftaya gelir, bu bir süre yeter bence hehe

Başından beri ilk bölümdeki gömleği kırıştırma olayını açıklamak istiyordum, bu bölüme denk gelmiş olması iyi oldu. Düzgünce aktarabilmişimdir umarım ^•^

Gerek var mı bilmiyorum ama italik yazıları geçmişi yazarken kullanıyorum. Karıştırılmasın diye belirtme ihtiyacı duydum çünkü aynı bölümde iki font kullandım.

Okuduğunuz ve beklediğiniz için çoooookkk teşekkür ederiiiimm 🤍

maniac ✓Where stories live. Discover now