34.

120 17 73
                                    

Bu bölümü ayblikss ve WinterIronStrange için atiyorum. 33.bölüm istediğim vote alamadi ama hade neyse, kıyamadım.

Harley'in bana verdiği şapkayı taktım ve kapıdan çıktık. Gereken malzemeleri almak için kasabaya iniyorduk. Harley'in evi kasabadaki evlerden ayrıydı, bu da işime gelirdi.

"Şey, benim sadece 20 dolarım var."

Gözlerimi devirdim ve nefesimi dışarı verip çocuğa baktım. Ben zenginim çocuk.

"Ciddi misin? Tanrım, ben zenginim evlat! Bankada milyarlarım var!"

"Evet öylesin, ama gizleneceğini söylemiştin. Kredi kartıyla ödeme yaparsan hayatta olduğun ve nerede olduğun ortaya çıkmaz mı?"

Bir an affalladım ve ceplerimi kontrol ettim. Hay içine, pantolon benim değildi ve kendi pantolonumu çamaşır makinesine atmıştım. Hemde ceplerini boşaltmadan!

Hemen az önce çıktığım kapıdan içeri girdim ve üst kattaki banyoya ilerledim. Çamaşır makinesini durdurup içinden pantolonumu çıkardım. Ceplerine baktığımda kalan son nakit param olan yüz elli dolar parçalanmıştı. Şansıma ve unutkan dahi beynime lanet ettim. Nakit para taşımıyordum, onun yerine telefonumdan veya Jarvis aracılığıyla ödeme yapan biriydim. Nereden bilebilirdim nakit paraya ihtiyacım olacağını?

Yere çökmüş parçalanan paraya bakarken adım sesi duydum ve ayağa kalktım. Pantolonu geri çamaşır makinesine attım ve çalıştırdım. Arkama baktığımda Harley bana elleri araksında bir şekilde hem hevesle hemde mutlulukla bakıyordu.

"Bak bende ne var!"

Arkasına sakladığı ellerini öne çıkardı ve yukarı kaldırıp bana kumbarasını gösterdi. Gülümsüyordu, mutluydu ama benim öyle olduğum söylenemez.

"Aslında bunu bir kimya seti almak için biriktiriyordum, ama bir kahramana yardım etmek daha önemli. Bence en az dört yüz dolar vardır."

Tuttuğum nefesi sesli bir şekilde verdim, masum ve mutlu bir şekilde bana kumbarasını uzatan çocuğa baktım.

"Bunu kabul edemem demiyeceğim çünkü şuan beş parasızım. Sadece sana minnettar olduğumu bil evlat."

Harley yine gülümsedi ve koşarak alt kata indi. Bende arkasından aşağı indim.

~~

"90×67 kaç eder?"

"6.030."

"Tamam, 2.023×3.000 ?"

Evden ayrıldığımızdan beri sorular soruyordu. Matematik sorularından sıkılsamda cevabı söylemezsem bilmiyormuşsun diyip sinirlerimi bozuyordu.

"Bak söylemedin, demekki o kadar zeki değilsin!"

"Hah, 6.069.000. Artık sıkıldım Harley, en azından dahi beynimi zorlayacak sorular sor."

Harley gözlerini devirip önden yürüyüp kasaya ilerledi. Bende aldığım donutu ve kahveyi kasaya koydum. Şapkamı düzelttim ve yere baktım, kasiyerin beni tanıyacağını sanmıyordum ama ne olur ne olmaz. Tamir için gerekli parçları almıştık, birazda yemek için bir şeyler almalıydım. Ve iki gündür kahve içmiyordum, aşeriyorum resmen!

Aldığım şeylerin parasını ödeyip çıkışa doğru gittim. Harley benden önce çıkıp yürümeye başlamıştı.

"En azından taşımama yardım et!"

"Çok ağır değiller taşı işte!"

"Hah, hadi ama!"

Oflayıp poşetleri taşımaya devam ettim. Elimi cebime attım ve kalan parayı çıkarttım. Bu parayla bir şeyler yiyebilirdik. Harley'e baktım ve ıslık çaldım, bana dönüğünde elimle gelmesini işaret ettim. Oda koşarak gelmişti.

"Ne oldu?"

"Sana bir şeyler ısmarlayayım mı?"

Harlay kaşlarını çattı ve yüzüme baktı.

"Benim paramla bana yemek mi ısmarlayacaksın?"

"Senin paran benim param, benim param benim param. Ne fark eder!? Sen yemek istiyormusun onu söyle?"

Harley ofaldı ve başını salladı. Bende gülümsedim ve elimdeki poşetleri ona uzattım. Yüzüme şaşkın şaşkın bakarken poşetleri eline tutuşturdum.

"Ne? Poşetlerle yemek yiyemeyiz. Sen bunları garaja götür bende iyi bir restoran bulayım."

"Sırf poşetleri bana taşıtmak için yaptın!"

"Hiçte bile!"

Harley oflayıp ayaklarını yere vura vura gitti. Arkasından sırıtıp ellerimi ceplerime koydum ve güzel bir yemek için kasabayı gezmeye başladım. Dükkanların önünden geçerken bir bar gördüm ve içeri girdim.

Küçük bir yerdi, aynı kovboy filmlerindeki barlara benziyordu. Burada küçük bir çocuk için uygun yemeklerin olduğunu sanmıyorum, ama yetişkin bir Tony Stark için olabilir. Beni tanımamasını umut ederek, barmen adamın yanına gittim. Tezgaha yaslanıp etrafıma baktım, izlenme hissiyle başımı sağa çevirdiğimde bana bakan bir çift mavi gözle karşılaştım.

Kadın gülümseyip göz kırptığında gözlerimi devirdim ve önüme baktım. Benim aşık olduğum okyanus mavileri karşısında o kadının mavileri bir hiçti. Hem sanırım onlar lensti. Oflayıp barmene döndüm ve gülümsemeye çalıştım.

"Bir bardak kırmızı şarap alabilir miyim?"

Adam dalga geçer gibi sırıttı ve ellerini göğsünde birleştirdi.

"Burada sadece bira var."

"Ah, tamam, o da olur."

Barmen başını sallayıp büyük bir bardak çıkardı ve önüme koydu. Büyük dediğımde harbi büyük, kafam kadar bardak. İçine bira doldururken ben yutkundum ve adama bakıp gülümsedim.

"Şey aslında biraz fazla oldu sanki?"

Adam başını salladı ve bardağı ağzına kadar doldurup sırıttı ve bana uzattı. Hafifçe gülümseyip bardağı aldım ve küçük bir yudum aldım. Anında yüzüm buruşurken bardağı tezgaha koydum ve gözlerimi etrafta gezdirdim. Az önceki kadın hala bana bakıyordu. Gözlerimi ondan çekip dışarı baktım. Barda bir şarkı çalıyordu, daha önce duymadığım bir şarkıydı. Ama sadece bir kısmı beni alıp okyanus mavisi gözlere sürüklemişti.

Ocean blue eyes looking in mine
I feel like I might sink and drown and die~

Ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi açtım. Ve gerçekler yüzüme tekme atmıştı. Steve'den çok uzaktaydım, ve dahası nerede olduğumu bilmiyordu, hatta hâlâ benim öldüğümü düşünüyor olabilirdi. Tezgahın üstünde duran bardağı aldım ve tek dikişte içtim, acı tat boğazımdan aşağı akarken yüzümü buruşturdum ve bardağı tezgaha bıraktım. Aklım ve kalbim neredeydi biliyordum ve bedenimide onun yanına götürmek istiyorsam acele etmeliydim.

Cebimden ne kadar olduğunu bilmeden nakit parayı çıkardım ve tezgaha koyup çıkışa yöneldim. Bir bardak birayla sarhoş olan bir insan yoktur, ama ben sarhoş gibi hissediyordum. Aşk sarhoşu.

Dışarı çıkmamla soğuk hava vücuduma çarptı. Derin bir nefes çektim içime ve ellerimi ceplerime koyup yürümeye başladım. Harley hâlâ gelmemişti, bunu fırsat bilerek biraz dolaşmak istedim. Kış ayı olduğu için hava erken kararmıştı, buda işime gelirdi. Aralık bir sokağın önünden geçerken bir çift el beni çekip yere yapışmamı sağladı. Ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi açtığımda karanlıkta lav gibi parlayan bir çift gözle karşılaştım.



Hikayeyi tamamladığımda düzenliyeceğim. Birkaç değişiklik yapmak istiyorum, ve eski bölümlerde çok fazla yazım hatası var. Onlarıda düzeltmem lazım, türk olmadığım için eskiden baya yazım yalnışı yapıyordum. Şimdi azda olsa düzelttim. Nys okuduğun için sağol bebiş öptüm cansın.





~Distance Love ~ ୧Stony୨Where stories live. Discover now