-16

396 59 101
                                    

"Taehyung! Şuna bak!"

Odasına girdiğim an küçük çalışma masasında bütün dikkatini vererek uğraştığı şeyden kafasını kaldırarak bana doğru koşmuştu Atlas. Üzerindeki mavi pijamasının temizliğine tezat bir şekilde küçük parmaklarında birkaç küçük mürekkep ve boya izi vardı. Bana doğru gelen bedenini kavradığım bedeniyle yatağına otururken "Göster bakalım," demiştim. "Ne ile uğraşıyorsun bir saattir?"

Avuç içlerinde hevesle tuttuğu kağıdı bana doğru uzattığında alıp dikdörtgen şeklini verdiği kağıda bakmıştım. Sol tarafına çizdiği karenin içine birkaç çizgi kullanarak bir insan figürü çizmeye çalışmıştı. Hemen yanında adı, soyadı kelimelerini kırmızı bir kalemle çizmiş, hemen altına da kendi ismini düşmüştü.

Jeon Atlas.

"Bu-"

"Bu benim kimliğim!" hevesinin ve coşkusunun yansıdığı sesine gülümsesem de gözlerimi ayıramıyordum elimdeki kağıttan. Nasıl da temiz bir ruhtu bu böyle, her seferinde etkisinden çıkamıyor, ona olan hayranlığımla dolup taşıyordum.

"Çok güzel olmuş bebeğim," dedim sesimdeki buruklukla. Mutlu hissediyordum, bana bakarken tıpkı onunkiler gibi parlayan gözlerinin üzerinde bıraktığı etkiyi de seviyordum ama bu aralar çok, çok hassas hissediyordum Atlas konusunda. Jungkook'un bunca zamandır bütün bu hislerin altından nasıl kalktığını anlamakta zorlansam da şimdi bir şeyleri daha iyi kavrıyor gibiydim. Kucağımdaki küçük bedeni koruma içgüdüsü, birilerinin ona verdiği zarara olan kızgınlığım günün her dakikası benimleydi.

Atlas'ın bunu, kapalı kapıları ve kilitli odaları hak etmediğini de düşünüyordum tabii. Jungkook'un içinde çatışıp durduğu tezatlık bende de yavaş yavaş yer edinmeye başlamıştı fakat benim içimi burkan şey Atlas'a hak etmediği hayatı vermeyişimiz değildi.

Başka bir şekilde, ona sahip olsaydık nasıl olurdu diye düşünüp duruyordum. Atlas'ı özgürce büyütmek nasıl hissettirir, onun gibi farklı ve zeki bir çocuk basamakları bizim yardımımızla nasıl çıkardı diye düşlüyordum son zamanlarda. Çok özel ve güzel birisiydi. Bütün bu günahlara kurban gitmek üzere olan bir hayata sahip olduğu için kızgındım sürekli.

"Bir gün," yeni yıkadığım için tertemiz kokan saçlarına burnumu yaslayıp derince kokladım kokusunu. "Jeon Atlas olarak çok güzel şeyler başaracaksın."

"Gerçek bir kimliğim de olacak mı?" diye sordu Atlas elindeki ince kağıda çizdiği çizgilere ve düştüğü yazıları izlerken. Sesi buruk fakat oldukça umutluydu.

"Olacak." dedim bu yüzden. Verdiğim bu sözün ağırlığı bir süreliğine göğsüme çökse de sorun etmedim. "İsmin gibi güzel bir hayat senin olacak,"

Atlas kafasını çevirip bana baktığı sırada gözlerindeki o ışıltıya hayranlıkla baktım ben de. Dudaklarını birbirine bastırıp gizlemeye çalıştığı gülümsesini yakaladığım an arkasına dönüp hızla bana sarıldı.

"Çok güzel olmuşsun," kolları boynuma sımsıkı sarılmışken cümlesi dünyanın en içten gülümsemesini bıraktı dudaklarıma. "Taehyung hep çok, çok güzel."

"Olmuş muyum?" dedim onu da kendimle kaldırıp bir tur etrafımda dönerken. Atlas keyifli bir çığlık bırakırken "Evet!" diye bağırıp boynuma sarmıştı kollarını. "Çok hem de!"

"Doğruyu söylerseniz iyi edersiniz bayım," onu yere bırakıp ellerimi oyuncu bir tavırla belime yerleştirdim. "Keza bugün çok önemli bir randevum var,"

Atlas sinirle kaşlarını çattı önce. Sorunun ne olduğunu anlamadan bana doğru gelip üzerimdeki, Jungkook'a ait tişörtü çekiştirmeye başlamıştı.

atlas | taekookWhere stories live. Discover now