"Merhabalar, Emir Asaf odasında mı?"

"Evet efendim." Teşekkür ederek gidecekken Emir Asaf'a haber vermek istemişti. Bense eğer kızarsa sorumluluğun bana ait olduğunu söyleyerek gösterdiği, koridorun sonunda bulunan odaya ilerledim. Kapıyı çalarak içeriye girdiğimde karşı tarafımda bulunan masa boştu. Sağ tarafa döndüğümde ise büyük koltuk takımında bizimkilerin ve Sancarlardan Poyraz ve Aras'ın oturduğunu gördüm. "Güzelim?" Gülümseyerek konuştum. "Müsait misiniz?" Diğerleri gülümserken, Emir Asaf kalkarak yanıma gelmişti. Elleri belimi bulurken omzumu öptü. "Hoş geldin..." Silinmeyen gülümsememle konuştum. "Hoş buldumm." Neşeli halime o da gülümserken, arkadan birkaç öksürme sesi geldi. "Aile var lan burda!"

Emir Asaf alayla Poyraz'a baktı. Belki de abi demeliydim, benden oldukça büyük duruyordu. "Biz de burada aileyiz Sancar." Ben gülerek onların yanına ilerledim. "Napıyorsunuz? Gerçi benimki de soru, evcilik oynayacak haliniz yok ya." Onlar gülerken az önce Emir Asaf'ın oturduğu yere oturdum. O da peşimden geldiğinde oturacak yer kalmadığı için, sırf bu yüzden(!) beni kaldırarak kendisi oturmuş ve beni de kucağına oturtmuştu. Bu yaptığı beni utandırırken onun umrunda değildi. "Oha ama! Biz çıkalım mı Dağlı?" Aras'a hiç dönmeden bende olan gözleriyle konuştu. "İyi olur Sancar." Kızgın bakan gözlerime inat omuz silkmişti. Bazen bir çocuktan farkı olmuyordu. "Eee yenge hayırdır böyle?"

"Karım gelirken sana mı soracak Anıl?!" Bu adamı ben böyle sinirli göndermemiştim, naptınız kocama?

"Aman bu da, iyi ki bir karısı var! Hayır yani Emir Asaf'ı bile bu hâle getiren evlilik müthiş bir şey olmalı." Emir Asaf'ı değiştirmiş olmam fikri hoşuma giderken kıkırdadım. Anında keskin yeşilleri beni bulmuştu. "Hoşuna gitti bakıyorum." Az önce onun yaptığı gibi bu sefer de ben omuz silkmiştim.

"Nerde bizim junior Emir Asaf?"

"Yorulmasın diye getirmedim. Görmek isteyen eve gidebilir." Meriç kınayıcı bakışlarını atarken konuştu. "Bunlar karı koca iyice huysuz oldular başımıza." Anında bedenimi işgal eden hormonlarla gözlerim dolmuştu. "Huysuz muyum ben Emir Asaf?"

"Puşt herif!" Meriç'e lafını edip bana dönerek bir eli yüzümü buldu. "Güzelim huysuz olabileceğine inanıyor musun sen?" Omuz silkerken burnumu da çekmiştim. "Sana da huysuz dedi ama!"

"Eee?"

"Doğru söylüyor... O zaman ben de huysuzum..." Kaşları çatılırken dudağımı ısırdım. Adama huysuz demeseydim iyiydi sanki...

Herkes kahkaha atarken ben de gülmemek için zor duruyordum. "Aferin kız! Vallahi çok doğru söyledin." Aras neredeyse gülmekten yere düşecek kıvama gelmişti. Alıp veremediği ne vardı kocamla yahu!

"Asaf... Kızdın mı?" Sadece Asaf diyerek yumuşatmaya çalışmış ve sanırım başarılı olmuştum. Bakışları yumuşamıştı. "Kızmadım Asaf'ın güzeli, kızmadım." Yüzüm tekrar gülerken yanağını öpmüştüm. "İşiniz bittiyse hep birlikte yemeğe gidelim mi?"

"Yemek! Ben varım." Anıl atlarken diğerleri de onaylar mırıltılar çıkarmıştı. Hep birlikte kalktığımızda onlar önden giderken biz Emir Asaf'la arkada kalmıştık. Ben de odadan çıkacakken kapanan kapı ve belime dolanan ellerle durmuştum. Nefesini kulağımda hissederken konuştu. "Yok öyle kaçmak karıcım..." Kolları arasında ona döndüğümde göz gözeydik. "Kaçmamı gerektiren bir konu mu var kocacım?" Burnunu burnuma sürtmüştü. "Bilmem... Eteğinin boyu ayrı, kocana huysuz demen ayrı, kıkır kıkır gülüp aklımı başımdan alman ayrı... Sen hangi sebeple kaçtın?"

Kıkırdayarak ellerimi boynuna sardım. "Eteğimin boyu bence gayet güzel. Kocama huysuz derken de doğru bir şeyi söylüyordum. Aklını başından almama gelecek olursak da maalesef ona yapabileceğim bir şey yok..." Dudaklarımız arasında milim kalmıştı. "Sen var ya... sonum olursun..." Gülerek dudaklarımızı birleştirecekken kapıya vurulmuştu. "Gidin evinizde yiyişin, açım!" Ben utançla kafamı göğsüne yaslarken sinirli soluğunu duydum. "İlla gel öldür beni diyor puşt!" Anıl, kaç çocuğum...

~~~~~~~~

Yemek yemeye güzel bir yere gelmiştik. Anıl, Emir Asaf'tan en uzak köşeye otururken ister istemez gülmüştüm. "Eksik olduk böyle, bir dahakine diğerlerini de çağıralım." Aras'ı haklı bularak kafa salladım. "Hira?" Poyraz abinin sesiyle ona döndüm. Kaşları sorgular bir şekilde kalkmış ve bana bakıyordu. Daha doğrusu bakışları Emir Asaf ve ben arasında gidiyordu. "Fark ettim de ikiniz de yüzük takmıyorsunuz. Neden?"

Ben öylece kalırken Emir Asaf konuştu. "Özel bir tasarım yaptırıyorum. Birkaç güne gelir." Ciddi mi diye Emir Asaf'a dönmüştüm. Hiç de öyle geçiştirilmiş bir cevap gibi değildi çünkü. Ona baktığımı fark ederek göz kırpmıştı. "Önceki yüzükleriniz? Sonuçta Yusuf'u da hesaba katarsak ortalama dört senedir evli olmanız gerekiyor." Korktuğum sorular peş peşe gelirken daraldığımı hissettim. Masanın altında olan elimin tutulmasıyla Emir Asaf'a baktım. Güven veren bakışlarının ardından Poyraz'a döndü. "Yalan söyleyecek değiliz. Yusuf evliliğimizden önce oldu. Sorgun bittiyse yemeğimizi yiyebilir miyiz?" Soru sorduğuna bakmayın, sesi adeta kes sesini artık der gibiydi.

"Hızlı bir çift bunlar." Anıl gülerek konuşmuş ve ortamı yumuşatmaya çalışmıştı. Hayır zaten anlamadığım, bir bakıma onlara ne oluyordu ki? İster evlenir çocuk yaparım, ister çocuk yapar evlenmem. Poyraz da Aras da gerginliğini koruyarak yemeklerine döndüler.

Ortada dönen bir şey vardı ve bunun farkında olmak sinirlerimi bozuyordu...

Bölüm sonuu.

Nasıldı bölüm?

Bu arada otuz bin okunma olmuşuz, teşekkürlerr 💕

Bî- misâl HayatKde žijí příběhy. Začni objevovat