56.BÖLÜM

91 122 11
                                    

Sam & Matt & (Elise)



Taksiden inince sokakta durdu. Cebinden telefonunu çıkardı. Arada bir geçen otomobiller dışında sokak boştu. Saate baktı. 18.20'ydi. Cep telefonunu açıp, Matt'i aradı.

"Sarhoşsun sen," dedi.

"Ne olacak sarhoşsam ben?"

"Sakın araba kullanmaya kalkma bu halde ben gelip seni alırım."

"Arabam yok zaten.Taksiye binip geleceğim."

"Paran gitmesin taksiye binme."

"Saçmalama ben Alman mıyım?" dedi Sam.

"Seni özlemişim galiba." Güldü.

"Aradan iki saat geçti, geçmedi Matt." Sokakta gözlerini devirdi.



Sabah



Kolu küt diye birine çarptı. Panik içinde fırladı. Bu yaylı yataklarda acayip sarsıldığını düşünmüştü bir an. Aslında kendi yarattığı sarsıntıyı deprem sanıyordu. Odada altına saklanacak bir masa aradı, gözlerini aralamaya çalışarak. Masa falan yoktu yatak odasında ne işi vardı masanın? Bir yatak odasındaydı. Tanıdıktı. Ama kendisinin olmadığı bir yatak odasındaydı. Kafası omuzlarına çok ağır geliyordu. Kolunun çarptığı insana bakana kadar nerede olduğunu anlayamamıştı. Matt'i görünce öğlen hayal meyal gözünde canlandı. Ayakta duramayacak bir halde gelmişti. Ağlayarak bir şeylerde anlatmıştı hatta. Utanç verici şeylerdi herhalde. Ayık kafayla asla söylenemeyecek türden, ağzı yırtılırcasına esnedi. Yeniden kafasını yastığın içine gömdü. Uyumak ne mümkündü ! Cumartesi olmalıydı. Hafta sonu yani. Gerçi Sam, için fark etmezdi.Çözmesi gereken büyük bir Nath, sorunu vardı.O kadın artık onun için bir tehdit gibiydi. Saatin kaç olduğunu da bir bilseydi.



Matt'in başucunda duran saate bakmak için yine yatağı sarsa sarsa dirseğinin üstünde doğruldu. Dijital bir saatti. 9.35. Bir cumartesi sabahı uyanmak için acıklı bir vakit. Gene ağzı yırtılırcasına esnemiş ti. Eliyle ağzını kapamadan hemde. Kalkıp kahvaltımı hazırlaması gerekirdi? yoksa Duşa mı girseydi? Duş almak kurtarmazdı onu. Çok ince ve feci oluyordu.



Kendini zorlayarak kalktı yataktan. Matt, horul horul uyuyordu. Mutfağa gitti. Çok içki içilen gecelerin sabahında alınan Siren, tabletlerden bir adet attı suya. Çok iğrenç bir tadı vardı. Suratını ekşitti. Bir sandalyeye oturdu ve kahve suyunun kaynamasını beklemeye başladı. Su kaynadıktan sonra evde kahve olmadığının farkına vardı. Bu ilahi bir işaret olabilirdi. 'Kahveye gerçekten ihtiyacın olduğu anlarda bile selülitlere boş verme ; demek istiyordu.Birileri ona. Öyle yorumlamıştı yani. 'Bakkala telefon edip kahve iste; diye de yorumlanabilirdi.Ya da 'yeşil çay yap; diye.



Duşa girmek için banyoya gitti. Bir duş sürecince bile ayakta duracak hali yoktu. Küveti doldurmaya karar verdi. Ahududulu banyo köpüğü duruyordu rafta. 'Aktif birinin böyle meyve kokulu şeyler kullanması tuhaf değil miydi?; diye düşünmüştü. Başka erkekler hep insanın genzini yakacak kadar keskin kokular sürerler, sağlarına sollarına.Su akarken bol bol ahududulu köpük akıttı küvetin içine. Klozetin kapağını kapatıp üstüne oturdu, suyun dolmasını beklemek için. Hala ağzı yırtılacak gibi esniyordu, durmadan. Kendini umarsız bir zavallı gibi hissetti. Pencereyi kapatırken parmağını araya sıkıştırmış gibi bağıra bağıra ağlamaya başladı birdenbire. Ciyak ciyak bağırdı. Bir yılan gibi kıvrılarak ağlarken, klozetin üstünden yere düştü. Bacağı acımıştı. O yüzden sesi daha da yükseldi. İç çekiyor, haykırıyor, yerlerde sürünüyor ve ağlıyordu. Matt'in yatak odasından sesini duymasına imkan yoktu. Gönül rahatlığıyla, kendini yırta yırta ağladı.

YALANLAR KÖPRÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin