Hızla yukarı bakmış gördüğüm doğalgaz borularına son çaremmiş gibi elimi atmıştım.

Yukarı doğru çektiğim bedenimi kontrol etmeye çalışarak terlemeye başlayan ellerimin arasında kalan borulara baktım.

Çok vaktim yoktu.

Kendimi biraz daha yukarı çektiğimde gördüğüm çıkıntıya basıp derin bir nefes vermiştim.

Bastığım çıkıntı da parmak ucuma yükselerek tekrar terasın duvarına uzanmıştım. Sağ elimin hemen yanına attım sol elimle kendimi yukarı çekmeye çalışmış ayağımı boruya koyarak yukarı doğru gitmiştim kendimi.

Terasın duvarı un gibi ellerim arasında ufalırken son bir güçle kollarımdan destek almış bedenimi teras zemine atmış sırt üstü yatakalmıştım.

Derin bir nefes verirken salak gibi kendime gülmeyi de ihmal etmemiştim.

Hızla ayağa kalkıp teras kapısını iterek en alt kata inip hâlâ zorladıkları bina kapısını açıp sırıtmıştım.

"Birine mi bakmıştınız?"

Hepsi şaşkınlıkla bana bakarken göz devirerek bodruma inen merdivenlere yönelmiştim. Telefonun ışığını açarak biraz olsun etrafın aydınlanmasını sağlamıştım.

"Harbiden değişmemişsin, deli deli takılıyorsun resmen."

MinHyuk'un hayretle konuşarak el fenerini açmasıyla bir şey demeden ondan ayrılmıştım. Sağ taraftaki odaya ilerlerken diğerlerini de dörde bölen MinHyuk, Yunesa ve başkomiserle yanıma gelmişti.

Diğerlerini takmadan başkomisere baktığımda ben dışında her yere baktığını görmüştüm.

"Bunun ne işi var burada?"

MinHyuk gerildiğini belli eden bir nefes aldığı sırada gereksiz varlığın sesi kulaklarımı tırmalamıştı.

"Sen bir katil olarak burada ne arıyorsun asıl? Belki de bu işte parmağın var?"

Yunesa kolumu tutarken MinHyuk herhangi bir sıkıntı çıkacakmış gibi aramıza girmeye hazır şekilde duruyordu. Bense onların bu hâline gülmeden edememiştim.

"Belki de var? Bunu bilemeyeceğin için üzgün olmalısın, çünkü ben hiçbir zaman açık vermem."

O öylece kalırken hızla yanında durduğum kapıyı itip içeri girmiş elimdeki telefonun ışığını odada gezdirmiştim. Yanda gördüğüm abajurun tuşunu açtığımda oda aydınlanmıştı.

" Bunlarda ne? "

Yunesa'mın şaşkın sesine karşı gülmüş kolumu omuzuna atıp onun boyuna gelmek için hafifçe eğilmiştim.

"Sen bu masum halinle bu mesleği nasıl seçtin sevgilim?"

Gözlerini kırpıştırarak bakışlarını kaçırdığında tebessüm ederek doğrulmuş duvarlarda asılı olan orak, usturalar, bıçaklar ve kemerlere bakmıştım.

Bir tür... Sadistlik vakası denilenilir miydi?

" Jungkook, sen anlarsın bu işlerden. Sence vaka ne? "

Başkomiserin alaylı sorusuna karşı başımı sallayıp iç çekmiş odanın ortasına yürüyüp masanın üzerindeki jilet, tuz ve biraları eğilerek incelemiştim.

"Bir tür sadist veyahut mazoşistlik. Dikkat et..."

Göz ucuyla ona baktığımda çatılan kaşları gülme isteğimi uyandırıyordu.

"Seni bulurlarsa çok acılı olur. Düşündüğümden diyorum."

Yavaş adımlarla onlara yaklaştığımda iyice gerilmişti.

Hak ediyordu.

"Şahsen, ustura ve oraklarla üzerinde çalışılan kişilerin çığlıkları katlanılmaz oluyor."

Sessizce konuşmamla iyicene bedenini sardığı korku kendini belli etmeye başlamıştı. Onu takmadan Yunesa'ma döndüğümde bizi takmadan açtığı fenerle herhangi bir iz var mı diye baktığını görmüştüm. MinHyuk odayı fotoğraflarken ben de son kez başkomisere bakmış sırıtarak işime dönmüştüm.

Aptal herif.

.













Jeon Jungkook | KS1Where stories live. Discover now