39. Bölüm

11K 875 191
                                    

Hoş geldiniz kuzular,

Yazarınız moral olarak eksilerde. Size koştu bu yüzden. Oy sınırımız 700.
Yukarıdaki müziği yazarken dinlediğim için bırakıyorum ama Öğretmen Bey'e daha uygun galiba neyse orada da paylaşırım artık.

Keyifli okumalar dilerim. 🌸
●●●
Sabah güneşin ışığının yüzüne vurmasıyla uyanan Feride gözünü ovalayıp yerinden kalktı yavaşça. Üzerine beyaz bir elbise giyip saçlarını dağınık bir şekilde topladı. Odasını toparlayıp yavaş hareketlerle içeriye doğru yürüdü. Elini yüzünü yavaşça yıkayıp kahvaltıyı koşmak için mutfağa gitti daha sonra kahvaltı yapmak içinden gelmediği için kahvaltı hazırlamaktan vazgeçti. Yavaşça eskiden kaldığı odanın kapısını açınca gülümseyerek baktı karşısındaki manzaraya.

Oğlu kalkmış küçücük elleriyle üzerini değiştirmeye çalışıyordu. Yavaşça yanına doğru gidince onu fark eden çocuk usanmışlıkla elindeki pantolonu yere bıraktı. "Yapamıyorum." R harfini y gibi çıkarması hoşuna giderken gülümsedi Feride. Yavaşça oğlunun yanına doğru yürüyüp diz çökerek önüne oturdu. "Gel bakalım buraya." Deyip elinin içini öptü. Sonra oğlunu yatağın üzerine oturtup önce pantolonunu giydirdirdi. "Heyecanlı mısın bakalım babana gideceğin için?"

"Hı hı" Diyen oğlu hızlı hızlı kafasını sallayınca gülümsedi kadın. "Bende çok heyecanlıyım." dedi kadın. Oğlunun siyah pantolonunun üstüne beyaz kısakol gömleğini giydirip askılarını pantolonuna sıkı sıkı tutturdu. Boynuna papyonunu takıp başını okşadı ve üzerine beyaz ceketini giydirdi. Sol göğsünün üzerindeki küçük cebe pantolonunun renginde saten mendil koydu son olarak dün aldıkları siyah pabuçları giydirip oğlunun alnını öptü ve kalktı yerinden. "Hadi babana gidelim sonra kahvaltı yaparız olur mu annem?"

Başını sallayan çocuğa gülümsedi Feride. Gerçekten çok uysaldı. Ali de kendiside sakin insanlar olsa gerek ilk çocukları da sakin olmuştu.

Elini oğluna uzattığı sırada oğlu elini tutmuştu sıkıca. Ayaklarına pabuçlarını takıp çıktıklar. Bugün sakindi ortalık ancak buna inat ılık ve güzel bir hava vardı ortalıkta. Kuşlar cıvıldıyordu sular şırıl şırıl akıyordu. Ortalık sakinleştirici bir ilaç gibi huzur veriyordu insana.

Anne oğul konuşmadan yürüdüler bir süre sonra yavaş yavaş Ali'ye yaklaşmasıyla heyecandan kalbi hızlı hızlı atan Feride derin bir nefes aldı. Yavaşça açtı karşısındaki çelik kapıyı. İçeri giren oğlu koşarak bildiği yere giderken Feride onu takip etmişti. Çok geçmeden geldikleri yerdeki yazıya baktılar. Ali Subaşı yazıya ilk buruk bir gülümsemeyle baktı Feride yakıştıramıyordu insan sevdiği insanın ismini beyaz mermeri üzerinde görmeyi.

Gözleri doldu yavaşça. O gün onu kanlar içinde baygın gördüğünde yanına gitmek çok istemişti ancak gerisindeki hocalar onu sıkı sıkı tutup bunu engellemişti. Adını haykırmıştı. Sonrasında ise gözleri kararmış yere düşmüştü.

"Doyamadım Ali'm." Dedi hıçkırarak. Sonra boğazından gelen bir hırıltıyla karşısındaki mezarın toprağına vura vura bağırdı. "Doyamadım!" Ağzından çıkan hıçkırıklar o an yüreğini parçaladı sanki.

Ağlayarak hıçkırıkla uyandığı sırada hareketlendi Feride çıkıp gitmek istiyordu buradan. Ali'sini bulmak sarılmak istiyordu. Kendini zapt eden kollar kolundaki o an serum iğnesini verdiği acıyı hissetmemişti bile.

"Feride! Feride! Kendine gel karnındaki için." Diye bağıran öğretmen ve hemşirelerin elinden kurtulmak için çırpınan kız. "Kanlar içindeydi! Yetişemedim! Ali!"

"Feride Ali'nin bir şeyi yok!" Diye bağıran kızı duymayacak kadar kendini kaybeden kıza bebeğinden dolayı sakinleştirici vuramadıkları için şoktan çıkması için kadın öğretmenlerden biri olan Pamuk Hanım yanağına sertçe vurdu.

Kayıp YazmaWhere stories live. Discover now