36. Bölüm

13.7K 1K 75
                                    

Hoş geldiniz şekerlerim,

Yeni bir kararla geldim uzun bölüm yazmayı artık düşünmeyeceğim. Kısa bölüm şeklinde paylaşsaydım final yapmıştım muhtemelen. Yüksek ihtimal kendimi şartladığım için boş zamanlarımda yazamadım. Zaten dolu zamanım çok fazla oldu yüksek lisansa başladım. Proje üstüne proje, cenazemezin olması ve yeni işe başlamam beni yordu. 14 Temmuz'a kadar yine doluyum ama yazarım kısa bölümler halinde.

Bunun dışında araya Gönül Yangını sıkıştıracağım sonra Öğretmen Bey, Geçmişin İzi 14 Temmuz'dan sonra olur.

Bu bölüm 650 oy sınırı olsun güzel yorumlarınızı benden esirgemezseniz çok mutlu olurum.

Hadi bakalım keyifli okumalar. 🌸

♧♧♧

Sabah erken saatlerde kalkan genç kadın kocasının uyuyan güzel yüzüne baktı. Her gün bu adamın yüzünü görerek uyanmak onun için bahşedilmiş güzel bir hediyeydi. Bazen düşünüyordu. Eskiden ailesini kendinden öne koyardı hele babası ayrı bir yerdeydi ancak Ali bambaşkaydı. Sanki hayatında hiç bu kadar sevilmemiş hiç bu kadar sevmemişti de. Tatlı bir histi yaşadığı. Çok yeni ama bir o kadar kendisiyle büyümüşte Ali için saklamıştı sanki bu hissi.

Masum bir şekilde yatan kocasının yanağına tüy kadar hafif bir öpücük koyduktan sonra uyandırmaktan korkar bir şekilde yanağına dokunup sevdi hafif uzamış sakallarını özenle. Eline batan hisle içi huzur dolan kız gülümsedi ancak aklına kendi evlerinde olmadığı düşünce elini istemeye istemeye kocasından çekip kocasını uyandırmamaya dikkat ederek kalktı yataktan.

Yandaki sedire koyduğu kıyafetleri giyip sessizce odadan çıktılar. Bugün eve geri döneceklerdi. Giderkende yanlarında Cemal ağabeyi ve Asya olacaktı. Asya'nın yanlarında gelmesi yeni bir mutluluk sebebiydi Feride için. Onların evini Elif ablası ona göstermiş hatta gidip birlikte bir iki küçük alışverişini bile yapmıştı. Evleri kendi evlerine çok uzak değildi ve bu Feride için büyük bir nimetti. Yakın arkadaşı hem yengesi olmuş hem de yakın bir yere taşınmıştı. Sonra aklına şu an Asya ile ağabeyinin arasının kötü olduğu geldi. İçinden onlar için dua ederken "Kızım niye erken kalktın?" Diyen kadının sesiyle kadına dönüp gülümsedi.

"Uykumu aldım ana."

Kızın kendisine candan bir şekilde ana demesiyle gözleri kırışacak kadar gülümsedi kadın. Bu kızın ana deyişi kendi evlatlarında bile yoktu. Sanki kendisi doğurup büyütmüştü. Vicdanı sızlamasa bazen İlyas'a iyi ki kızın yazmasını almış diye dua edecekti neredeyse. "He eyi o zaman evladım. Gel sofrayı kuralım şimdi hönkürür bizim godikler." Gülümsedi Feride kadının dediklerine. Ahır işleri vardı ama dün düğün işi olduğu için bugün kaynatası mallara iki gün bakması için çoban tutmuştu. Bu yüzden kaynatası ve Ali rahat rahat uyuyordu.

Kaynanasının peşi sıra yürüyen kız güle söyleye kaynanasıyla el birliğiyle kahvaltı hazırladı. Miyase Hanım yumurta almak için dışarı çıktığı sıra Feride tezgah başında bardakları hazırlıyordu ki arkasından beline dolanan kollarla korkuyla elindeki bardağı tezgahın üzerine gürültüyle düşüren kız ürpererek adamın elinden kaçmaya çalışsa da onu zapt eden güçlü kollar kaçmasına engel olmuştu.

"Şşş Feride'm benim Ali'n." Burnu kızın kıvırcık saçlarına gidip saçlarının arasını koklarken usul usul konuşmuştu adam.

"Ali ödümü koparttın!" Diye onu azarlayan kadının aklına çok çabuk gelmişti kaynanasının birazdan içeri gireceği. Telaşla adamın güçlü kollarından çıkmak için uğraşırken bir yandan fısıltıyla söylenmeye başlamıştı. "Anam girecek şimdi içeri Ali! Bırak!"

Kayıp YazmaWhere stories live. Discover now