[19. BÖLÜM]: KÜL KABUSLARI

3.1K 209 265
                                    

"Asrın! Asrın dur gitme! Asrın!" Titreyerek gözlerimi açtığımda kan ter içinde kaldığımı fark ettim. Odanın kapısı hızlıca açıldı ve içeriye Buray'la Güneş girdi. Buray bu halimi gördüğünde koşarak yanıma gelip ellerimi tuttu. Ne zaman aktığını bilmediğim gözyaşlarım yüzümü istila ederken hıçkırarak ağlamaya başladım. 

''Şşş tamam geçti.'' Buray bana sarılarak teselli ederken titriyordum. ''Tamam geçti sakin ol.'' başımı göğsüne yatırdı ve saçlarımı okşamaya başladı. ''Sakin ol, kabus görmüşsün sadece. Hadi gel seni yatıralım.''

Benden uzaklaşmadan Güneş'e doğru seslendi. ''Sen Aypare'nin yanına git, bende birazdan gelirim.'' Güneş kafasıyla Buray'ı onayladı ve odadan çıktı. Buray'ın eli gece lambasına gittiğinde hızlıca kolunu tuttum. Buray birkaç saniye anlamaz gözlerle bana baktı. 

''Doğru ya.'' dedi sesine eski alaycılığını katmaya çalışarak. ''Karanlıktan korkarsın sen.'' Benimle birlikte yatağa girdi ve üstümüze ince pikeyi örttü. Beni göğsüne çekip kollarını vücuduma doladığında burnuma gelen kokuyla gözlerim doldu. 

''Abin gibi kokuyorsun.'' Sesim titreyerek söylediğim şeylerle Buray acıyla gülümsedi. Bu gülümsemeden çok isyan gibiydi. Her şeye ve herkese olan sonsuz bir isyan. ''İçim soğumuyor Gece.'' dedi dakikalar sonra. 

''Ne yaparsam yapayım içim soğumuyor. Asrın'ı öldüren adamları buldum. Aklına gelebilecek her türlü gaddarlığı yaptım ama yine de içim soğumuyor, neden içim soğumuyor? Abimi öldürenlerden intikam aldım ama yine de acı çekiyorum.'' Kederli gözleri yavaşça beni buldu. ''Söylesene ben neden hala acı çekiyorum?'' 

Gözümden yaşlar akmaya başladığında Buray saçlarımı öptü. ''Özür dilerim, amacım seni üzmek değildi. Ben sadece-'' diyordu ki sözünü kesip sinir bozukluğuyla ona döndüm ve göğsünden sertçe ittim. 

''Amacın tamamen bu! Hep buydu! Bana acı çektirmeyi seviyorsun, benim ağlamam seni mutlu ediyor!'' Gittikçe kısılan sesimle son enerjimi harcayarak göğsüne yumruk atmaya başladım. ''Senden nefret ediyorum, senden nefret ediyorum keşke abinin yerine sen ölseydin! Keşke Asrın'ı değil seni vursalardı o gün.'' Sözlerim bittiğinde ne dediğimin farkına vararak durdum. Dehşetle Buray'a baktığımda gözünden düşen damlayı görünce her şey alt üst oldu sanki. 

''Bu-buray ben öyle demek-'' Lafımı devam ettirmeme izin vermeden Buray yavaşça benden ayrıldı ve ağır adımlarla kapıya doğru yürümeye başladı. Tam kapıdan çıkacakken son kez durdu ve bana dönmeden konuştu. ''Söylediklerinin hepsinde haklısın, keşke o gün abimin yerine ben ölseydim orada. Özür dilerim Gece, abimin yerine ölemediğim için çok özür dilerim.'' 

Beni odada bırakıp çıkıp gittiğinde öylece kalakaldım. Birkaç dakika yanına gidip gitmemek arasında kalırken kapanan göz kapaklarımla kendimi karanlığa bir kez daha teslim ettim ve bir kez daha aynı kabusun beni ele geçirmesine izin verdim. 

...

İnanılmaz bir baş ağrısıyla uyandığımda acıdan dolayı inleyerek yataktan kalktım ve kendimi banyoya attım. Üstümdeki her şeyi çıkarıp bir kenara fırlattım ve birkaç saniye sadece buz gibi suyun altında bekledim. Baktığım her yerde, düşündüğüm her şeyde Asrın'ı görüyordum sanki.  

''Hani ölmeyecektin,'' Dedim istemsizce yüksek çıkan sesimle. ''Hani ölmeyecektin! Hani bana söz vermiştin! Yalancısın!'' Duşun rafında duran cam şampuanlığı alıp fırlattım. Şişe saniyeler içinde tuzla buz olurken bir kez daha bağırdım. ''Pisliksin!'' Bir şişe daha alıp öbürünün yanına gönderdim. Kırılan cam parçaları vücudumun her yerini keserken ben durmak bilmeden bağırıyor ve bir şeyleri fırlatıyordum. ''Seni sevdiğim güne lanet olsun!'' Son kalan şişeyi de fırlattığımda artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. ''Sana bağlandığım güne lanet olsun Karaca! Hani beni hiç bırakmayacaktın!'' 

GECE KELEBEĞİWhere stories live. Discover now