29- ↱Kaçaklar ve Platonikler↲

19.6K 1.3K 868
                                    

Selam ben geldim nasılsınız kedicikler 🐈

Yaz sıcaklarından erimeden buraya kaçabildim 🥵

•Sınır hemen geçilsin ve kızlı bölüm atayım diye 800 beğeni 800 yorum

Keyifli okumalar 😘

Beni ısntagramdan bulmak isterseniz kullanıcı adım hazalabaa ♥️

Sancak'a yapması gerekenleri söyledikten sonra atarlı giderli mekanı terk ettiğimi söylemek isterdim ancak birinin geredi kalıp Memo'nun bıraktığı pisliği temizlemesi gerekiyordu. O şanslı kişi ne yazık ki bendim.

Söylene söylene kilerden temizlik kovasını, süpürgeyi ve geride tek kalıntı kalmaması için park temizleyicisini olarak salona ilerledim. Salon boştu ve büyük ihtimalle Sancak zorla Volkan abimi getirmek için çıkmıştı. Umarım kolundan tuttuğu gibi gelirdi yoksa en yakın çatıdan kendimi aşağıya atacaktım.

Banyodan doldurduğum kovayı pat diye parkenin üzerine bırakarak kollarımı dirseklerime kadar çektim. Şu temizliği intikam olarak abimlere yaptırsaydım ne kadar güzel olurdu. Kanepenin altına doğru ilerleyen solucanı uzanarak tutup havaya kaldırdım.

"Nesin sen abimlerin küçük versiyonu mu?" Solucanı havada salladım. "Mutlaka kaçacak bir yer buluyorsunuz." Ayağa kalkarak solucanı bahçeye açılan kapıdan çimlerin üzerine attım.

Tüm evi temizlemek çocuklarla uğraşmaktan çok daha kolaydı. Evi en az bir saate temizler üzerine keyif kahvemi içer öyle giderdim. Odamdaki enkazın acısını çocuklara bakmalarına kitleyecektim. Önce salonu temizlemeye başlayarak daha sonra kendi odamı temizleyecek ve abimlere en az maaşlarının yarısı kadar fatura çıkaracaktım. Artık kaç yıla ödeyeceklerini kendileri düşünsünlerdi.

Arkama yaslanmış kahvemi yudumlarken telefonum ısrarla çalmaya başladı. Kahvemden yudumlayarak hiç acele etmeden fincanımı altlığa koyup saçımı omzumun üstünden geriye attım. Vaktim olsa yukarı çıkar bir saatte uyurdum ancak çocuklara daha fazla katlanamamış olacakları ki ısrarla aramaya devam ettiler.

Telefonun zil sesine gıcık olarak aramayı cevapladım. "Ne var?"

"Kanka;" Nur telaşlı sesliyle olacakları ufaktan kestirerek bıkkın nefesimi bıraktım ve fincanımı alarak lavabonun önüne geçtim.

"Yine ne oldu?"

"Kanka ikizler kasabın oğlunu dövdüler," birkaç dakika durduktan sonra telaşlı sesi kaybolarak kendini sorgulamış olacak ki, "Niye telaş yaptım ki? Helal olsun size!" Diye çocuklara bağırdı.

Gözlerimi devirerek "Karar ver şimdi bu bir kriz durumumu değil mi?"

"Düşününce değil kanka ama çık gel de yani,"

"Çocuğu neden dövdüklerini anlatacak mısın?"

"Meli'yi kasabın oğlu salıncaktan zorla kaldırmak isteyince Memo'da oğlanı dövmeye başladı. Meli'de sen nasıl benim abime vurursun diye çocuğu ısırdı." Sesine yansıyan gururla anlatmaya devam ediyordu.

Alkışlayıp "Tebrik ederim iki tane çocuğa onca insan bakamadınız." Nur'a telefonda kızarken bir yandan da abi kardeş birbirlerine destek çıkmalarına içten içe gurur duyuyordum. Bir Ayazkan topluluğu olarak sonuna kadar dayanışmayı sonuna kadar düşmanlara dayağı destekliyorduk.

"Kalk gelde sen bak,"

"Geliyorum geliyorum yapamadınız bensiz," söylene söylene parka gitmek için hazırlanmaya başladım.

Parka giden yokuşu çıkarken soluk soluğa kalarak sağa sola söylenmeye başladım. Nasıl oluyorda Ankara'nın her yeri yokuş olabiliyordu. Hiç aşağıya inmeden habire yokuş çıkıyorduk. Ülkenin göbeğinde yukarı çıkmaktan uzaya varacaktık sonunda. Bir de Ankara'da oturanlar sakin hayat yaşar derlerdi. Tamamen ve sonuna kadar palavraydı. Habire yokuş çıkmaktan sonunda sinir hastası olup çıkacaktık.

Kızıltepe MahallesiWhere stories live. Discover now