21 - ↱Davetsiz Misafir↲

46.1K 2.3K 1.1K
                                    

Selam ben geldim. Maalesef bölümü hızlı atamadım ve spoilları yazamadım çünkü bu haftam çok berbattı. Ailemde maalesef ki iki tane cenaze kaldırmak zorunda kaldık. Üstüne bugünde kedim hastalandı. Moral olarak çökmüştüm.  Bölümü ancak toparlayabildim. Beni merak edenler varsa iyiyim ♥️

Umarım bölümü seversinizz

Sınır hala 350 beğeni 350 yorum üzerini geçerseniz çok mutlu olurummmm. Desteklerinizi bekliyorumm

Keyifli okumalarrrr 💕💕💕

Tanıdık sesini duyduğum zaman ismi şaşkınlıkla dudaklarımdan dökülürken arkama dönüp dönmeme arasında kaldım. Buz tutan parmaklarım kilidin üstünde dururken ağırlaşan diz kapaklarım hareket etmek istemiyordu. Arkamdaki sesi, tanıdık adamı kabul etmek istemiyorlardı. Zaten nasıl olurdu da kendisine bir vedayı çok gören adamı kabullenebilirlerdi ki?

İçimde neyle karşılaşacağımı bilmeyen vaziyetle güçlü nefes alırken Berkay'a yandan baktım. Yüzündeki şaşkınlıkla arkama bakarken ne yapacağımı merak ediyordu. Açıkçası bende ne yapacağımı bilmiyordum. Geçmişte bırakıp üstünden geçtiğim hisler gün yüzüne çıkar mıydı yoksa zaten olmayan bir şey için evhamlar mı yapardı.

Bunu bilmenin tek yöntemi vardı o da yüzleşmekti. Yavaşça arkamı dönüp başımı dikleştirdim ve omuzlarımı öne çıkardım.

"Mahira?"

İsmimi seslenen adama tepki vermeden dönerken neyle karışılacağımı öğrenmek isteyerek kollarımı tepki olarak göğsümde toparladım. Bakışlarım cevap vermeden eski tanıdığı incelemeye başladı. Karşımdaki adam yıllar önce tanıdığım adama birkaç yönden benziyordu. Boyu tahminime göre yaklaşık on santim uzamış beyaz teni bronzlaşmış gür kahverengi saçları güneşten açılmıştı. Ergenliğin verdiği çocuksu çizgiler kaybolmuş karşımda büyümüş bir adamın suratı vardı. Bakışları dışında tanıdık hiçbir özellik yoktu. Belki zamanında yaptığı kavga yüzünden burnunda kırılan kemiğinin çıkıklığı belki tanıdık saç kesimi. İnce uzun bedenini saran deri ceketi, elinde sarkan kırmızı siyah kaskı silik hatıraları. Tanıdıklık ancak bu kadardı.

Yüreğimi sorguladığımda eski hislerimin ucundan kırıntı bile yoktu. Sancak'a karşı hislerimin yanında ufacık pire kadar kalıyordu. İsmi dudaklarımdan geçtiğinde yüreğimi yakmıyor, adımlarım ona gitmek için acele etmiyordu. Bazı geceler camdan dışarı baktığımda, belki bir melodiyi duyduğumda ne yaptığını merak etmiyordum. Karşımdaki adam duvarıma asmaya kalkacağım çerçeveye bile değmezdi. Dönüp geriye bakmak için sarf ettiğim efora yazık olurdu. Adının geçtiği yer artık benim için sadece boşluktu. Emre'ye karşı hissettiğim tek şey boşluktu.

Öne doğru güçlü adım atıp sertçe kaşlarımı çattım. Ses tonum tok ve sarsıcıydı. "Kimsin sen?"

Kahverengi gözleri kocaman açılırken yüzündeki gülümseme bocaladı. "Ne?" Şaşkınlıkla kendini gösterdi. "Tanımadın mı Emre ben?"

Başımı hafifçe eğdim ve "Adını sormadım!" Diye çıkıştım.

İçimdeki öfke gün yüzüne çıkıyordu ancak bu öfke veda etmeden çıkıp gitmesinden kaynaklanmıyordu. Tamamıyla cüretiyle alakalıydı. İşaret parmağımı yüzüne salladım. "Kimsin sende beni tehdit edebileceğini zannedip çiçek gönderiyorsun!"

"Ben," diyerek Berkay'a kafası karışarak baktı. Kaskını diğer eline alırken kalın olmayan ancak ince de sayılmayan uzun bacaklarıyla öne adım attı.

Elimi havaya kaldırıp geriye doğru gitmesi için savurdum. "Geri çekil önce ne bu mesafe," buzdan daha sert şekilde cevaplarken içimdeki boşluk ona sadece acımasızlık olarak dönüyordu. Göz kırparak "Bu cüreti nereden buluyorsun?"

Kızıltepe MahallesiTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang