[14. BÖLÜM]: KARANLIĞIN KAPLANI

En başından başla
                                    

Kuzgun korkuyla da olsa camı indirdiğinde Asrın bir trafik polisi edasıyla, ''Ehliyet ruhsat lütfen.'' dedi. Duyduklarıyla Kuzgun kaşlarını çattı. Tam bir şey söyleyeceği sırada Asrın devam etti. ''Beyefendi kusura bakmayın, maalesef sizin gibi orospu çocuklarının araçta bulunması, hatta nefes dahi alması yasak. Lütfen zorluk çıkarmadan bizimle gelin.''

Tam o sırada şoför koltuğundaki adam görüş hizağıma girdiğinde dudaklarım şaşkınca aralandı. 

''Naber kelebek?'' Buray'ın alay dolu sözlerine karşın ben ağzımı beş karış açmış ona bakıyordum. ''Çok bakma, seninki sinirleniyor sonra.'' Asrın'a ufak bir bakış atıp bana göz kırptığında ben bir Asrın'a bir de Buray'a bakıyordum. 

Ben onlara bakarken Kuzgun belinden silahı çıkarıp kafa dayadı. ''Madem ben ölüyorum, bu fahişe de geberip gidecek.'' kalbim ağzımda atmaya başladığında Buray ve Asrın o kadar sakin duruyordu ki bir an için rahatladım. 

''Sık.'' dedi Asrın omuz silkerek. Ben dehşetle ona baktığımda kısacık bir süre gözlerimiz kesişti ve o an gülmemek için kendini zor tutuğunu gördüm. 

''NE!'' bağırmamla bütün bakışlar bana dönerken ben dehşetle bir silaha bir de Asrın'la Buray'a bakıyordum. Asrın bu halimi görünce bu sefer güldü. 

''Adam kızı öldürücem diyor, ne yapayım sıkma mı diyeyim?'' dehşetle gözlerimi açtığımda daha çok güldü. Ben öleceğim o hala gülme derdinde. 

''Sıkacak mısın yoksa biraz daha bekleyelim mi?'' Buray'ın sözleriyle Kuzgun tetiğe bastığında çığlık attım. Kapalı gözlerimin ardından kahkaha sesleri yükseldiğinde gözlerimi açtım. Tanrım, ölmemiştim. Şükürler olsun yaşıyorum. 

Asrın ve Buray'ın kahkahaları son bulduğunda bu sefer dehşetle bakan Kuzgun olmuştu. ''Ama nasıl...Yani'' demişti ki Asrın sözünü kesti. ''Nasıl olur bu vesaire vesaire, ne zırvaladın be.'' belinden çıkardığı silahının kabzasıyla Kuzgun'un ensesine vurduğunda Kuzgun acıyla bağırdı ve saniyeler içinde koltuğa yığıldı. 

Asrın benim olduğum tarafa gelip kapımı açtığında korkuyla boynuna sarılıp ağlamaya başladım. ''Tamam geçti, bak buradayım.''

Benden ayrılıp gözleriyle bir şeyim var mı diye kontrol ederken konuştu. ''İyi misin? O piç sana bir şey yaptı mı?'' bakışlarımı yere çevirdiğimde Asrın sertçe soludu. ''Tamam her şey geçti, artık sana bir şey yapamaz. Hadi gidelim.'' 

Aklıma Kuzgun'un söyledikleri geldiğinde telaşla konuştum. Tanrım, nasıl unutabilirdim böyle bir şeyi!

''Asrın Aypare! Kuzgun eğer ona tuzak kurarsan Aypare'ye-'' demiştim ki Asrın yüzümü ellerinin arasına alarak beni susturdu. ''Şu anda Güneş ablasıyla evimizde bizi, daha doğrusu seni bekliyor.'' 

Duyduklarımın şokunu atlattığımda tekrardan Asrın'a sarıldım. ''Teşekkür ederim.'' dedim kısılan sesimle. ''Asrın çok teşekkür ederim.'' 

''Kabul etmedim.'' anlamaz gözlerle kafamı kaldırıp ona baktığımda muzipçe sırıttı. ''Evet seni ve kardeşini kurtardım ama bunların da bir karşılığı olmalı değil mi? Ödülümü istiyorum.'' dediğinde şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. 

''Ne yani ödül maması mı istiyorsun?'' sorduğum soruyla kaşlarını çattı. ''Kedi miyim ben amına koyayım ya! Herkesten kedi muamelesi görmeye başladım. Başlarım böyle işe!'' diye yükseldiğinde güldüm. Güldüğümü görünce kaşları daha çok çatıldı.

''Sakın güleyim deme kadın! Uyarıyorum, işin sonu sana patlar.'' yüzümdeki sırıtışı engellemek için adeta koşarcasına arabaya yürümeye başlamıştım ki arkamdan Asrın'ın, ''Kediymiş. O kediyi alıp getiren beynime sıçayım. Kendime Kaplan lakabını taktığım günün ben ta amına koyayım!'' diyen sesini işitince kahkaha atarak arabaya koştum. 

Saniyeler sonra Asrın arabaya bindiğinde ellerimle ağzımı kapatarak gülüşlerimi içimde tutmaya çalıştım. Asrın bana kısa ama ölümcül bir bakış attığında mecburen susmak zorunda kalmıştım. 

Yola çıkınca elim radyoya gitti ve rasgele bir şarkı açtım. Oğuzhan Koç -Seni ellere vermem. Şarkıyla birlikte Asrın'a baktığımda onu yarım ağız sırıtarak yola bakarken gördüm.

''Neye gülüyorsun?'' 

''Hiç.'' dedi ama sesindeki ima nedense beni meraklandırmıştı. 

''Nasıl hiç? Öylesine mi gülüyorsun?'' Asrın pes etmiş gibi ellerini yukarı kaldırdı. 

''Aypare'nin yanına gittiğimizde ne diyeceksin diye düşünüp gülüyorum.'' 

''Nasıl yani?'' kaşlarımı çattığımda Asrın ufak bir kahkaha attı. 

''Ona evli olduğumuzu söyledim, aynı şekilde Güneş ve Buray'ı da evli olarak biliyor.''

''E ne var bunda?'' Asrın bana kısa bir bakış attı ve sırıttı. 

''Kardeş istiyormuş. Hem de 2 tane, ikisi de kız olacakmış yoksa küsermiş.'' Duyduklarımla yüzümün nasıl bir şekil aldığını bilmiyordum ama sanırım oldukça komikti çünkü Asrın öyle bir kahkaha atmıştı ki bütün arabada yankılanmıştı. 

''Ne! Kardeş mi! Bir de 2 tane mi!'' Dehşetle ellerimi saçlarıma attığımda Asrın durdu. Evin önüne geldiğimizi anladığımda stresle bir nefes verdim. Asrın yanıma gelip kapımı açtı ve elini bana uzattı. Uzattığı elini tutup yürümeye başladığımızda bir yandan da sırıtıyordu. Stresli olduğumu fark edince kulağıma eğildi. 

''Sakin ol karıcığım, çok streslisin. Stres hamilelikte çok sakıncalıdır. İlerdeki çocuklarımın annesi olarak dikkatli olman lazım.'' Dizimle kasıklarına vurduğumda acıyla iki büklüm oldu. 

''Bunun acısını çıkarırım yalnız.'' 

''Nasıl?'' kinayeyle sorduğum soruyla birlikte Asrın'ın gözleri karnımı buldu. 

''Bilmem, bence çocuk denemelerine şimdiden başlayabiliriz. Nede olsa Aypare bir kardeşi istiyor değil mi sevgili karıcığım.'' söyledikleriyle hızlıca ondan uzaklaştım ve kapıya koştum. Zili çalıp çalmamak arasında tereddüt ederken Asrın yanıma geldi ve ben daha ne olduğunu anlayamadan zile bastı. Kapı açıldığında karşımda 5 yaşlarında sapsarı uzun saçlı bir kız görmemle donup kaldım. 

Kardeşim ''Abla'' diye bağırıp bacaklarıma sarıldığında kendimi ona sarılırken buldum. Üzerimdeki şoku atlattıktan sonra ağzımdan zar zor, ''Aypare'' kelimesi döküldü. 

14. Bölümün Sonu 

Sınır: 10 Vote 15 Yorum

Bölüm nasıldı sizce? Beğendiğiniz mi?





GECE KELEBEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin