Bölüm 65 | Suç Ortakları

16 3 0
                                    

Gri, ayılabilmek için soğuk bir duş alıp yanıma geldiğinde ona daha da çabuk kendine gelmesi için limonlu buz gibi bir su hazırlamıştım. Balkona, yanıma geldiğinde saçları hala ıslaktı. Ona Persona'daki herkesin uyuduğunu ve sessiz olmamız gerektiğini hatırlatarak bardağını uzattım. Yanıma oturdu ve buz gibi limonlu suyu içti. 

"İnanılmaz iyi geldi, eline sağlık." dedi. Üzerine beyaz, salaş bir tişört giymişti ve vücudundaki alkol kokusu gitmişti. Şimdi buram buram temizlik ve duş jeli kokuyordu. Yorgunlukla belini tutup yüzünü ekşitti. 

"Ne oynadık ama ya... Her yerim ağrımış." dediğinde güldüm.

"Mavi ile o kadar oynadınız ki böyle olacağı belliydi." 

Duraksadı. Gözlerini kısarak bana baktı ve hatırlamaya çalıştı. 

"Biz ne rezillikler yaptık?" 

"Hatırlamaya başlıyorsun öyle mi? Güzel..." dediğimde utanarak başını eğdi. 

"Beynimin içinde İbrahim Tatlıses çalıyor." dedi. Parmağımı dairesel bir hareketle döndürdüm. 

"Biraz daha ileri sar bakalım." Düşünceli bir şekilde bakışlarını gökyüzüne doğru dikti. Sırtını koltuğa biraz daha vererek iyice içine doğru gömüldü ve gözlerini kapattı. 

"Müslüm Gürses, serenat..." Aynı anda gülmeye başladığımızda insanları uyandıracağımızdan korkarak elimle ağzımı kapattım ve diğer elimle de Gri'nin koluna vurarak onu susturmaya çalıştım. O da beni susturmaya çalışarak parmağıyla sus işareti yapıyordu ancak gülüşlerimizi bastırmaya çalışmak daha da gülmemize neden oluyordu. 

"Çünkü sen çölüme yağmur oldun." dedim sesini taklit ederek. Daha fazla dalga geçmemem için eliyle ağzımı kapatmaya çalıştı. 

"Ah be Müslüm baba. En alakasız zamanda aklıma gelmiş, niye o şarkı niye?" dedi kendi kendine gülerek. "Ben sonrasını da hatırlıyorum ama." dediğinde bir anda ciddileşmişti. Kollarımı göğsümde kavuşturarak başımı çevirdim ve yıldızları seyrettim. 

"Bugün de epey yıldız var." dediğimde boğuk bir sesle güldü. 

"Ya evet... Yıldızlar da gökyüzünde parlıyor. İş mi bu şimdi? Hiç olmadık şey..." dediğinde ona döndüm ve koluna vurdum. 

"Ne? Konuşmak istemediğin konuları kapatmada çok beceriksizsin." dedi. Ayağa kalktı ve bir anda önümde eğilerek ellerimi tuttu. 

"Siyah, ben çok ciddiyim. Beyaz evlenmeye karar verene kadar bunları düşünmemiştim. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorum. Senin de beni sevdiğini... Ama hiçbir zaman evliliğe dair bir şey düşünmemiştim." 

"Ben de öyle." dedim. 

"Sonra senin şu aile kurmakla ilgili söylediğin şeyler... Düşünmeme sebep oldu. Persona'yı çok seviyorum. Evet, bize yuva oldu. Burada yeniden doğup çocukluğumuzu yaşama fırsatı bulduk. Evet ama bizim de ayrı bir evimiz olsa... Bir çocuğumuz olsa mesela. Tıpkı sana benzeyen bir kız çocuğu. İkinize kahvaltı hazırlasam? Sonra aniden tatile çıkmaya karar versek? Sen valizleri toparlarken söylensen... Biz de kızımla senin arkandan dedikodunu yapsak? Kızım bir çocuğa aşık olunca kıskançlıktan ölsem mesela?" 

Gülümsedim. Çocuk yapma fikrine alışamıyordum. Anneliğe dair bakış açım hala tam anlamıyla yumuşamış sayılmazdı. Ben anne çocuk ilişkisini bilmeyen biriydim. Kendi çocuğuma nasıl bakabilirdim ki? Bu konuda istekli olmadığımı Gri'ye elbette anlatabilirdim ancak şimdi, karşımda öyle bir istekle hayallere dalmıştı ki onu kıracak bir şey söylememek için duraksadım.

Persona MaskesiWhere stories live. Discover now