Bölüm 27 | Şahingöz Tugay

39 5 4
                                    

Zeugma'nın tam girişinde yan yana durduğumuzda birbirimize onay veren kısa bir bakış attık. Üzerimize giydiğimiz beyaz önlükler, ellerimize geçirdiğimiz mavi ameliyat eldivenleri ve yaka kartlarımızla restoratör kimliklerimize bürünmüştük.

Gri, boynuna astığı yaka kartını bana doğru çevirerek burun kıvırdı.

"Kerim mi? Buna gerek var mıydı sahiden?"

"Merhaba, Kerim. Ben de Zeynep olmaya bayılmıyorum ama Gri ve Siyah isimlerinden çok daha güvenli durdukları konusunda anlaşmalıyız." Dedim kendi yaka kartımı çevirip ona göstererek. Rastgele seçtiğim bu isimler bize hiç yakışmıyordu. İsimsiz olmaya, renklerden ibaret olmaya o kadar alışmıştık ki birkaç saatliğine kullanacağımız bu isimler bile bizi rahatsız ediyordu.

Derin bir nefesi içime çektim. Sayamadığım maskelerden bilmem kaçıncısı... Ama yine de içimde lanet bir huzursuzluk var. Aldığım en zor görevlerden biri olduğunu düşünüyorum çünkü bu yaptığımız şey Deniz'in ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildi. Yine de yanımda Gri'nin olduğunu bilmek beni bir nebze sakinleştiriyordu.

"Girelim mi?" dedi Gri, hareketsiz daha ne kadar duracağımızı merak ederek. Vakit gelmişti. Başımı salladım ve içeri girmek için hareketlendik. Müzenin girişinde bizi doğrudan bir güvenlik görevlisi karşıladı. Girişin hemen solunda, oturduğu yerden kalktı ve bize yaklaştı. Mozaikleri incelemek için gelen çalışma arkadaşları olduğumu gösterip izin kâğıdını da uzattığımda gülümsedi. Haberdar olduğunu ve bizi beklediklerini dile getirdikten sonra yine de formalite gereği kontrolünü tamamlayacağını söyledi. İzin kağıdını incelerken en ufak bir endişe belirtisi göstermedim. Önder abiye güvenim sonsuzdu, bu konuda bir hata çıkmayacağına çok emindim.

Sonra çantalarımızın içini açıp kontrol etti, elindeki cihazı çantalara tuttuktan sonra bizim de üzerimize doğrulttu. Kollarımızı kaldırıp izin verdik. Geçmemiz için onay verdiğinde çantalarımızı uzattı ve ufak bir açıklama yapıp eliyle önümüzü işaret etti.

"Sizinle çalışma arkadaşım başta Orhan olmak üzere üst kattaki diğer arkadaşlarım ilgilenecek." Adama teşekkür edercesine selam verip ilerlemek üzereydik ki beni yolun tam ortasında durduran bir şey söyledi.

"Kolaylıklar dilerim, eserler size emanet."

Boğazıma kocaman bir yumru oturdu. Titrediğini hissettiğim parmaklarımı sabit tutmak isteyerek ardına kadar açtım. Gri, gerildiğimi hissetmiş olacaktı ki eliyle hafifçe belime dokunarak yürümem için beni teşvik etti. Hemen sol taraf, duvarın üstünde yazana göre çocuk sanat atölyesine açılıyordu. Hemen sağ koridora doğru saptık ve ilerledik. İnternetten araştırıp müzenin içini gösteren fotoğrafları incelemiştim ancak buraya daha önce gelmemiş olmam ne kadar üzücüydü. Direkt kendi gözlerimle gördüğüm harika detaylar beni mıknatıs gibi kendine çekse de bunu yapmaya vaktim yoktu. Buraya müzeyi gezmeye gelen bir ziyaretçi olarak girmemiştim.

Yine de kendimi tutamayarak etrafıma meraklı gözlerle bakıyordum. Hemen solumuzda, yeri bir halı misali kaplayan mozaik deseni, etrafını çevreleyen beş belki altı tane sütun... Gri'nin adımlarına yetişmeye çalışırken gözüm arkada kalmıştı. Gri, görüntülere takılı kalmamam adına beni nazikçe ittirmeye devam ediyordu. Duvara montelenmiş dijital tabelalar katları ve gideceğimiz yerlerin oklarını göstererek bizi yönlendiriyordu.

"Orhan. Yardım edeceğine eminiz değil mi?" dedi Gri kulağıma doğru fısıldayarak. Kahverengi merdivenleri fark ettiğimizde direkt olarak oraya yöneldik. Basamakları çıkarken planı düşündüm. Evet, birinci kat ve ülkeye getirilen 12 mozaiğin sergilendiği yer. Görevimiz bu katta olacaktı. Cevap vermediğimi Gri'nin kolumu tutarak yeniden sormak istercesine bakmasıyla anladım. Kafam çok dalgındı, hem de çok. Aklım girişteki güvenlik görevlisine takılmıştı. Daha doğrusu söylediği cümleye... Susturmakta zorlandığım zihnimdeki ses yeniden ortaya çıkmıştı. Eserler size emanet dedi. Oysa sen hainsin. Bir kaçakçıya yardım ediyorsun.

Persona MaskesiWhere stories live. Discover now