4. Bölüm

258 132 5
                                    

"Bir şeyleri hayata katmak için, bir şeyleri silmek gerek. Ama hayatta katacağın şeyler, sileceğin şeylere değsin" derdi Ömer amcam. Küçükken ne dediğini, ne söylediğini anlamazdım. Hep neden güzel şeyler için bir şeyleri siliyoruz diye düşünürdüm. Şimdi daha iyi anlıyorum, bu hayatın bir oyunu. Sınavda 4 seçenek var. Doğru işlemi yaparsan doğru sonuça ulaşırsın. Ama hayat sınavında seçenek yok, yapılacak doğru bir işlemde yok. Sadece doğru yoldan ilerlemek, ve doğruyu seçmek.

Kendimi sayarak rahatlatma noktasını çoktan geçtim. Geçmişi düşüyorum, Babamı, Ömer amcamı, Medine teyzeyi, Maviyi, küçükken yaşadığım güzel, kötü bütün anıları...

Bir uçurumun kenarındayım, toprak kayıyor, ellerim terlemiş. Tam düşecekken bir el tutuyor elimi. Bir o kadar yabancı ama bir o kadar tanıdık bir el. Kalpim tam durmuşken bana can oluyor o el. Bu uçurumun kenarından kurtulmuşken bir başka uçuruma sürükleniyorum. Ve içimde küçükkenki gibi bir huzur var.

***
(Ayaz)
Bora ve Gül Ambulans helikopterine bineli 5 dakika oldu. Helikopterin sesi bizden yavaş yavaş uzaklaşıyor. Bora güvende ama Cihan'dan haber yok. Yavuz komutandan gelecek haberi bekliyoruz. Cihan nerede, durumu nasıl, yaşıyormu? Düşüncelerimi bölen çalan telsiz oldu.
"Kilit 2 dinlemede"
Kilit 2 Cihan'ın bulunduğu yer hakkında bir mail geldi."
"Uzaklık ne kadar komutanım"
"Altan'a koordinatları gönderdik"
"Biz itikal ediyoruz komutanım"
"Tuzak olabilir"
"Gidip göreceğiz komutanım"
"Bulup kardeşinizi buraya getirin size güveniyorum"
"Emredersiniz komutanım"
Telsiz kapandı.
"Komutanım gelen koordinatlar Cihan komutanımın bulunduğu yerimi?~Altan
"Evet gidiyoruz"
"Mühimmat yok komutanım"~Erdem
"Sessiz olacağız o zaman"
"En sevdiğim"~Ali
"Buraya gelirken bindiğimiz araba ne tarafta"
"İlerde komutanım dağlık alan olduğu için bırakmıştık"~Ateş
"Hadi gidiyoruz"
"Bir an önce bu cehennemden kurtulup izne ayrılacağım"~Ferhat
"İzin sırası bende komutanım"~Ali
"Bana verecen demi sıranı"~Ferhat
"Kusura bakmayın komutanım ama hayır "~Ali
"Niye la"~Ferhat
"Ben 6 aydır anamın, babamın yüzünü göremiyorum komutanım izin sırası anca geldi onuda size veremem kusura bakmayın"~Ali
"Tamam o zaman ana, baba mühim"~Ferhat
"Altan ne kadar var"
"14 kilometre komutanım"
"45 dakikada 2 kilometremi koştun Kilit hadi tapana kuvvet"
"Emredersiniz komutanım"~Hep birlikte
Sessiz geceye bir ses eklendi. Postallarımızın sesi. Ormanda postalların sesi yankı yapıyor. Belkide karanlık geceye bir ışık olur. Belki mazlum insanlara umut olur. Ve belki bize bir yol gösterir.

(Gül)

Helikopterden ineli 15 belkide 20 dakika oldu, veya daha fazla bilmiyorum. Sanki bugün bütün bilgimi kaybettim. Bora'yı ameliyat'a aldılar. Ne bir doktor nede bir hemşire çıkıp birşey demiyor. Ameliyatın ne kadar zor olduğunun farkındayım, bunu bilmek istiyormuyum? Hayır. Sol karın boşluğunda derin bir yara var.
3 ihtimal var birincisi felç kalıp mesleğe veda etmek, ikincisi yaşamak üçüncüsünü aklıma getirmek istemiyorum.
En çok korktuğum şey zaten bu kömür karası gözlerine veda etmek. Yaptığım bencilik evet Bora felç kalınca mesleğine ara vermek onun için bir ölüm ama ben onun kömür gözlerinde huzur buluyorum derdime, onun kömür gözleri derman oluyor. Bu onu bilmiyor olabilir ama bu bir gerçek. Onun için acı bir gerçek.
Koridordan ayak sesleri gelmeye başladı. Kimin geldiğini merak bile etmiyorum, belki başka bir hastaya gelmiştir. Ama gelmemiş, adıma seslenince anladım. Yanağımda ıslaklık vardı, bunu umursamayacak kadar çaresiz hissediyorum kendimi. Kafamı kaldırıp baktım evet yanağımdaki ıslaklığa rağmen kalkıp baktım. Karşımda Zeynep, Merve, Yavuz komutanın eşi Meryem ve kızı Sıla vardı. Belkide beni ilk kez ağlarken görüyorlardı ama bu benim umurumda değil.
"Gül ne bu hal kızım"~ Zeynep benim ev arkadaşım aynı zamanda çocukluk arkadaşım asker olmamda büyük bir payı var.
"Ne varmış halimde"
"Sen sen değilsin sanki"~Zeynep
"Seni ilk kez böyle gördük"~Merve
"Bora nasıl"~Meryem
"Bilmiyorum doktorlar bişey demedi"
"Sen nasılsın?"~Sıla
"Korkuyorum"
"Korkma Bora bu bir  an önce uyanacak"
"Uyansın tek dileğim o"
"Gel gidip bir elini yüzünü yıkıyalım"~Zeynep
"İstemiyorum burda kalacağım bırakmayacağım onu"
"Biz burdayız"~Meryem
"Rahat bırakın nasıl istiyorsa öyle yapsın"~Sıla
Kalktığım yere tekrar oturmadım, ayağa kalktım dolanıp durdum ayakta böylede zaman geçmedi , duvara tutundum öylece bekledim tekrar zaman gecmedi, duvara sırtımı dayayıp bekledim gene zaman geçmedi, ayaklarım benden bilinçsiz bir şekilde yere doğru hareket etti. Kendimi bırakıp yere oturdum, bacaklarımı kendime çektim, kafamı dizime koyup öylece bekledim.
Zamanın geçip gitmesini, bir ihtimal olmasını,herşeyin değişmesini bekledim. Hayal ettim mutluluğu hayal ettim, onu hayal ettim. Ama unutamadım Bora'nın içeride yattığını, ihtimalleri, unutamadım.

(Ayaz)

Yürüdük, koştuk ama bir dakika bile beklemedik. Kardeşimize bir adım daha yaklaşmak için çabaladık.

"Komutanım çatı gözüküyor"~Altan
"Ne kadar kaldı"
"789 metre komutanım"
"Sessiz yürüyelim bir çıt dahi çıkmayacak Kilit evin etrafını saracak şekilde ayrılın silah kullanılmayacak"
"Emredersiniz komutanım"~Hep bir ağızdan
Ayrılıp yürüdük, yanımda Talha ve Ferhat var. Ön kapıya uzak ama net görülebilecek bir yere geçtik. 6 kişi var sadece ön kapıda.
"Kaç kişi var"
"Komutanım sağ tarafta 4 kişi var."~Erdem
"Komutanım solda 5 kişiler"~Ateş
"Arka tarafta 4 kişi var komutanım"~Ali
"Komutanım Bora komutanım ne yapıyordur?"~Taha
"Bora bu ne yapacağı belli olmaz"~Ferhat
"İyidir iyi taş gibidir"~Erdem
"Kardeşinizi merak ediyorsanız bir an önce bu cehennemden kurtulalım ve yanına gidelim"
"Emredersiniz komutanım"~hep bir ağızdan
Bıçağın keskin olsun kılıç"
Harekete başladık bile. Onların göreceği son şey intikam dolu gözler.

Ön kapıdaki adamlar bitti,timde yanıma gelmeye başladı bile. İçeriye hep birlikte gireceğiz ne olduğunu bilmiyoruz.
"Kapıyı açın"
"Emredersiniz komutanım"~Ferhat
Ferhat kapıyı maymuncukla açmaya başladı 15 saniye sonra kapı açıldı bile.
"Hadi"
Hep birlikte içeriye girmeye başladık.Karşıma arkası dönük iki adam çıktı. Ama artık yerde yatıyorlardı. Arka iki sol tarafta olan kapıya girdiler. Bir diğer arka iki sağ tarafa girdiler.
"Sol taraf kapı boş"~Ali
"Sağ taraf kapı boş"~Ateş
Sol tarafta olan ikinci kapıya girdim. Burada boştu.
"Sağ taraf ikinci kapı boş"~Ferhat
"Neredeler bunlar"
"Komutanım buradaki ses bir farklı"~Erdem
"Nasıl farklı"
"Komutanım bir diğer taraftan çıkan sese bakın bir buradan çıkan sese"~Erdem
İki tarafada adım attım gerçektende daha farklı sesler çıkıyordu.
"Destek verin kaldıralım şurayı"
"Emredersiniz komutanım"~Ateş
Tahtanın ucundaki boşluktan tutup kaldırdık, ve evet gerçektende boşluk vardı hemen ardında merdiven vardı.
"Ali, Ferhat ve Ateş siz benimle gelin geri kalan odalara tekrardan baksın belki başka birşey buluruz."
"Emredersiniz komutanım"~Hep bir ağızdan
Sırayla merdivenden indik. Bir kapı daha vardı. Açtık ve içeriye girdik Cihan buradaydı. Elleri yukarıdan bağlı, üstü ıslak ve sağ göğsünde büyük bir yara vardı.
"Komutanım acil müdahale yapalım helikopter kalksın hızlı olmalıyız"~Ali
"Ben komutanla konuşuyorum"
"Burada çekmez komutanım"~Ateş
"Ali sen ne yapılması gerektiğini Ateşe söyle"
"Önce yere indirmemiz gerek sarsmadan"

(Cihan)
Ellerimin hepsi çözüldü, sonra sırtımı yerde hissettim. Ne yapılıyorsa yavaş yapılıyor. Bunlar bizimkiler buldular beni.
Dışarıdan gelen sesleri duyabiliyorum.
"Elektronik şok verilmiş bu yüzden çok kan kaybediyor. Baskı yap yaranın üstüne fazla olmayacak şekilde"
"Tamam"
Yaramın üstüne baskı yapıldı. Canım yanıyor artık kendimi tutamıyorum.
"Yukarıya taşımamız lazım burası kapalı"
"Helikopter geliyormuş Ali ne yapmamız gerek"
"Komutanım yukarıya çıkmamız lazım"
"Tamam hadi"
Bedenim havaya kalktı, sonra hareket ettim. Yavaş yavaş bunaltıcı havadan çıkıyordum. Artık kendimi daha güvende hissediyorum.
****
Kulağıma uğultulu bir ses geliyor. Ses gitgide artmaya başladı. Bilinçim artık kendine geliyordu, yavaş yavaş gözlerimi açtım. Bulanık görüyor olsam bile görüyorum. Ali var yanımda birşeyler yapıyor ama ne yaptığımı seçemiyorum.
"Al-li"
"Komutanım"
"Yaş-ıy-yorum de-mi"
"Çok şükür komutanım ama konuşup kendinizi yormayın yaralısınız"
Sustum. Ali'de işini yaptı.
"Helikopter inişe geçiyor hastaneye geldik komutanım"
"Ta-mam"
Bilinçim kapandı.
(Gül)
Burada Bora diğer tarafta Cihan komutanım. Acaba ne yaptılar? Yaşıyormu komutanım. İnşallah yaşıyordur. Koridorlarda sedye sesi yankılandı. Ardından postal sesleri. Kafamı kaldırıp baktım bunlar bizimkiler.
"Komutanım"
"Gül Bora nasıl?"~Ayaz komutanım
"Ameliyat devam ediyor"
Ameliyathanenin kapısı açıldı, doktor ve bir hemşire çıktı
"Bora Karanın yakınları?"
"Biziz"
"Ameliyat başarılı geçti ama hayatı tehlikesi var, felç kalabilir, kurşun Sol karın boşluğuna gelmiş bel altını kullanamayabilir"~Doktor konuştuktan sonra gitti.
"Gül Hanım sizden kan almamız gerek tekrardan"
"Peki tamam"
Hemşireyle birlikte kan alma odasına doğru ilerledik.
Bugün tekrardan birşey öğrendim. Beklemek. Ben yıllarca soyadını aldığım adamı bekledim. Ama gelmedi o hiç gelmedi. Beni yetimhane kapısına bırakıp gitti. Ben yetimhane kapısında aylarca bekledim. Bugün tekrar bekledim ameliyathane kapısında ama Bora beni bırakıp gitmedi babam gibi...


Mahşer MavisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin