1. Bölüm

434 153 85
                                    

Soğuk keskin bir bıçak gibi tenimize işlerken bunu umursamadan yürümemiz gereken 1 kilometre 75 metreye odaklanıp yürümeye devam ediyoruz.

Amacımız Dragan denen adamın yancısından birini sağ ele geçirmek ve şehidimiz katiline bir adım daha yaklaşmak. Saat 04.46 etraf zifiri karanlık.

Tim ilk kez bu kadar sessiz ve bu gece gibi karanlık. Gözlerindeki ateş yerli yerinde ilk günkü gibi. Bundan 1 ay önce silah arkadaşları kollarında şehit olunca da gözlerinde aynı ifade vardı hüzün ve intikam. Oraya vardiğimiz anda o adamı kendi kanında boğarlardı.

Bize askeri eğitimlerde "emir demiri keser asker komutan öl derse hiç düşünmeden öleceksin" dediler, bu bilinç altımıza yazılmış ne yaparsak nereye gidersek bu böyle devam ediyor.

Yavuz komutan karargahta "siz askersiniz evet aileniz bildiğiniz timden bir kardeşiniz şehit oldu elbette kanı yerde kalmayacak. Ama siz duygularınıza göre haraket ederseniz bu basit bir intikam meselesinden başka bişey olmaz. İntikam aptalların işidir, siz Türk askerisiniz bir askerimizin kanı için bin orduyu dağıtırız bunu sakın aklınızdan çıkarmayın ANLAŞILDIMI " dediği için mecburen o adamı sağ ele geçireceğiz.

Bu düşüncenin içinde boğulup giderken arkadan bir el omzuma dokununca bölündü. Dönüp bakma gereği hissetmedim çünkü benim omzuma görevde Ayaz'dan başka kimse dokunmazdı bunu 2 yılda gayet iyi anladım neden olduğunu bilmiyorum bunu bir ara sorardım.

Arkadan gelen ses bu düşüncenin doğru olduğunu kanıtladı.
" Ne düşünüyorsun gene Yüzbaşım."
"Ben timi az çok tanıyorsam o emri sırf Ömer için tutuyordur Ayaz ve Yavuz komutan bunu adı gibi biliyor."
"Biliyorda niye böyle bir emir veriyor Cihan"
Sinirlendiği zaman adımı söyler Ayaz buda o anlardan sadece biri. Ne ben nede tim bunu bildiği için üstüne fazla gitmez Ayaz'ın. Ama bu acı sadece onun acısı değil ve Ayaz bunun farkında değil.
"Sende bunu iyi biliyorsun Ayaz, Yavuz komutan Ömer'i sever."
"Ya bırak sevmesi neyi değiştirir verdiği emiri gerimi çeker!"
Bağırması adı gibi soğuk havada buhar oldu.
Ayaz benim arkama değil en arkaya Talha'nın arkasına geçti.

Bir çıt çıkarmayacak şekilde devam ediyorduk saat 05.12 bizim gitmemiz gereken 768 metre kaldı bu bizim hiç bişey değildi.

Arkada bir konuşma vardı bu konuşmayı Ferhat ve Ali yapıyordu diğerlerine onlara katılmış sessiz bir şekilde konuşuyorlardı, bu timin her zamanki haliydi. Yürümeye devam ediyordum ki Ferhat'ın sorduğu soru bunu böldü.
"Komutanım siz evlenmeyi düşünüyormusunuz?" ~ Ferhat
Anca o zaman konun ben olduğunu anlamıştım.
" Güneş askeriyeye gidince yanıma uğra anlaşılan koşmayı özlemişsin"
Arkadan gülme sesleri geliyordu.
" Komutanım benim ne suçum var gene"~ Ferhat
" Azıcık çeneni tut Cihan'a böyle bişey sorulurmu hiç "~Bora
"Rütbedesin Bora"
"Beyler görevdesiniz boş konuşmanın ne yeri ne zamanı "~ Gül

"Bu kız niye bu kadar doğru ve net konuşuyor"~ Erdem
"Arkadaş konu niye Gül'ün doğru ve net konuşmasına geldi"~Bora
"Bora ağzının ortasına vururum bak"~Gül
"Komutanlarım görevdeyiz"~Altan
"Bak bende bu çocuğun bu kadar kısa konuşmasına hastayım" ~Ayaz
"Sağolun komu-"
Altan'ın sesi kulaklıktan gelen Çiğdem'in sesinden dolayı kesildi.
"Kilit unsurları bulunduğunuz konumun doğu taraf-"
Çiğdem'in sesini yarıda kesen hepimizin alışık olduğu mermi sesleri oldu.

İlk bölüm hakkında düşünceleriniz neler?
Kilit timi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın.

Mahşer MavisiWhere stories live. Discover now