2. BÖLÜM

79 14 1
                                    

"Yeni dostlarımı bilmeden kazanmıştım."

-

Yolda rahat bir şekilde ilerliyorduk. Aynadan onu kontrol etmek için aynaya göz gezdirdim. Anında geri yola döndüm çünkü o dikkatlice bana bakıyordu. Kendi gerginliğimi azaltmak için soru yönelttim. "Rahat mısın?" bağırarak söylemiştim. Aynı şekilde karşılık aldım. "Evet! Biraz daha hızlanmıyor mu bu şey!" Gülerek bağırdım. "Sıkı tutun uçuşa kalkıyoruz!" dediğim anda gaza yüklendim. Arkadan bağırıyordu Ares. "Harika bir şey bu daha hızlı!" demişti. "Gaza getirme sen değil ben ölürüm!" 10 dakika civarı sonrasında bir alışveriş merkezi'nin önünde durdum. Motoru durdurup indim. Ares'te benimle birlikte indi. Bazı gözler üzerimize toplanmıştı. Kaskları çıkarıp elimizde tuttuk. "Burası neresi?" dedi binaya bakarak. "Alışveriş merkezi. Burada neredeyse her şey var." Dedim. "Zırhlar ve Savaş aletleri de mi?" diye mırıldandı. Güldüm ve "Hayır! Burada onlar satılmaz." "Ne yani başka bir yerde satılıyor mu?" dedi. "Bilmem hiç merak etmedim" dedim. Görende sürekli savaş aleti alıyorum sanar,dikenli toplar falan. Ben daha farklı şeyler kullanıyorum ama haberi yoktu çocukcağızın.  Kolundan tutup yürümeye başladım. İçeriye girince güvenliklere ters ters baktığını gördüm. Eşyalarımı kenara bırakıp X-Ray cihazından geçtim. Ares'e dönüp "Hadi geç insanlar bekliyor." dedim. Tam geçecekken güvenlik "Beyefendi eşyalarınızı bırakmanız gerek." diyerek durdurdu. Ares yerine ben cevap verdim. "Üzerinde eşya yok. Sadece cihazdan geçmesi yeterli." dedim. Güvenlik bırakmayınca yaklaşıp üstten bakarak "Dediğim yanlışsa cihazda çıkar beyefendi. Şimdi insanları bekletmeyip arkadaşımı bırakın." diye nazikçe uyardım. Geri çekildiğimde oda geri çekildi. Ares etrafa tuhaf bakışlar atarak cihazdan geçti. Hiç bir şey çıkmayınca devam ettik. Bir iç çamaşırcıya girdik. "Sana iç çamaşırı almamız gerek." dedim ve büyük bedenlerin olduğu tarafa yöneldim. Bir kaç atlet ve alt alıp kasaya yöneldim. Ares'e baktığımda çamaşırlara tuhaf tuhaf bakıyordu. Kadın bölümünde ki sütyenlere heleki aşırı dikkatli bakıyordu. Hemen parayı ödeyip yanına gittim. "Gelsene şuraya onlar kadınlar için!" dedim. "Bunlar-" Konuşmasına izin vermeyip çekiştirdim. Bir kaç yere daha baktıktan sonra tamamdık. Yemek bölümüne giderken göz ucuyla ona baktım. Etrafı çatık kaşlarla inceliyordu. Hamburgerciye vardığımızda çalışana gidip iki menü söyledim. Siparişleri verince boş bir yere gittik. Oturduğumuzda bana bakıyordu. "Niye öyle bakıyorsun?" diye sordum. "Bana neden yardım ettin Diana?" bu soruyu beklemiyordum. İsmimi yolda söylemiştim. Ares benden bir yaş büyüktü sadece. Az muhabbet etmiştik. Düşünmeyip cevap verdim. "Bilmiyorum. En azından benim yanımdasın başka ellerde olmanı istemezdik. Denek olarak kullanırlardı seni,hadi fark edilmedin diyelim. Nereye gidecektin? Sinirden kafa karışıklığından doğru düzdün düşünemezdin bile." dedim. Sakince "Teşekkür ederim." dedi. Bir şey demeden ona baktım. Numaramız seslenince ayağa kalktım ve siparişleri almaya gittim. Döndüğümde birde ne göreyim? 4'lü kız grubu Ares'in başına toplanmış. Aceleci olmayan adımlarla masaya vardım. Ares bana sonunda der gibi bakıyordu. "Buyurun? Bir sorun mu var kızlar?" Dördü bana bakarak gülümsediler. İçlerinden çakma sarışın olan kız konuştu. "Hayır bir sorun yok. Yakışıklının numarasını isteyecektik." Kaşlarımı 'vay' dercesine kaldırarak Ares'e baktım sonra kızlara baktım. "Üzgünüm arkadaşım telefon kullanmıyor. Şimdi izninizle yemek yiyeceğiz." diyerek masaya oturdum. İçlerinden kumral olan kız bana bakıp "Ah, Elinizden gider diye mi korkuyorsunuz?" Kızın kulağına yaklaşıp, "Benim olmayan bir şey elimden gidemez,arkadaşım telefon kullanmıyor diye belirttiğimi hatırlıyorum ama." dedim tereddütsüzce. Kızın yüzü düştüğünde gözlerine baktım,utanç parıltılarını görmüştüm. Arkalarını dönüp gittiler. Ares ise sessizce yemeğini yerken "Kıza ne dedin de konuşmadan gitti.?" dedi "Orasını boşver beğendin mi?" diye geçiştirdim. "Evet ama bir sorum var. Telefon numarası ne demek?" Anlaşılan çok işimiz var. Tek tek açıkladım ne olduklarını. Telefonumu çıkarıp ne işe yaradığını anlattım ve gösterdim. Şaşkın şaşkın bakıyordu telefona. Güldüm koskoca varis denen adam küçük çocuklar gibi telefonu inceliyordu.  Yemekleri yiyip baharatçılar sokağına gittik. Bir aktar dükkanına girip isteklerimi söyledim,fazladan bir kaç şeyde almıştım ne olur ne olmaz.  Eve geçince anlattığı gibi karışımı hazırladım. İçtikten 1 saat sonra iletişime geçeceğini söyledi. Yere oturup bağdaş kurdu, ben koltukta ne olacağını izliyordum. Etrafta mavi ışık süzmeleri uçuşuyordu. Ares gözlerinin rengini değiştirmişti çıkmadan önce,tuhaf karşılanacağını bildiği için. Ama şimdi ise gözleri hem kırmızıya dönmüş hemde parlıyorlardı. Bilmediğim bir dil ile konuşmaya başladı. Sanırım karşı tarafla iletişime geçmişti. Koltukta yatar hâle geldim, yatarken onu inceliyordum. Tuhaftı. Kim olduğunu bilmediğim adamla aynı evde itiraz etmeden duruyordum. Kontrol sanki bende değildi. Etraftaki enerji yavaş yavaş gitmeye başladı, mavi ışıklarla birlikte Ares'in gözleri de sönmeye başladı. Bana döndü ve "Yanıma gel çabuk!" Sorgulamayıp hızlı bir şekilde yanına gittim. "Elimi tut." dediğini yaptım. "Şimdi gözlerini kapat uyarıyorum miden bulanabilir." Tam neden diye soracakken birden bir şeyler oldu. Sanki bir girdapta dönüyorduk. Midem aşırı bulanmaya başlamıştı, gözlerim kapalı olmasına rağmen kararıyordu. Sonra her şey aniden durdu. Gözümü açıp etrafa baktım. Başka bir yerdeydik. "Neredeyiz Ares?"  "Benim evimdesiniz ufaklık." bu ses başka birisine aitti. Arkamı dönünce birisinin göğsünü gördüm kafamı yukarı kaldırıp kim olduğuna baktım. Beyaz saçlı, acayip duran parlak yeşil gözlü,Ares ile aynı boyda olan,yapılı birisi duruyordu. Birkaç adım geriye gittim. Ares ise o adama doğru gidip sarıldı. "Nasılsın dostum?" Adam da sarılırken "İyiyim, neler oldu içeride anlatırsın." Ayrıldıklarında adam bana baktı sonra Ares'e dönüp "Bu kim?" diye sordu. Umursamadım. "İçeride anlatınca anlayacaksın." dedi Ares. Onlar ilerlerken bende arkalarından gittim. Salon olduğunu düşündüğüm yere geçtiğimizde boş bir yere geçtim. Onlarda yan yana geçip oturdular. Ares anlattı olan biteni, bende sessiz sakin bekledim. Adam bana bakıp "Teşekkürler ufaklık. Boyundan büyük işler başarmışsın." dedi. "Neden bana ufaklık diyorsunuz  ikinizde?" Bu sefer Ares konuştu. "Ufaksın çünkü." "Ufak değilim. Normal kızların boyuna göre uzunum. Sadece siz fazla uzunsunuz." diyerek burun kıvırdım. İkisi de bu hareketime gülerken bir soru sordum. "Şimdi ne olacak? Ve ben hâlâ senin adını bilmiyorum." Adam elini koltuğun kenarına doğru götürüp, "Michael, ya sen?" dedi. Oturduğum yerde hafifçe dikleşip "Dİana." dedim. "Hmm, demek Dİana.."  yavaşça Ares'e ve bana baktı. "Diana gelebilir misin yanıma? Bir şeyden emin olmak istiyorum." dedi Michael. Ona doğru yaklaştım tereddüt ederek. Elini enseme doğru götürdü ve bekledi. Gözleri mora döndü. Birkaç saniye sonra şok içinde baka kaldı bana. "Ne oldu Michael ne gördün?" diye sordu Ares. Bende aynı soruyu sorar gibi baktım. "Bu o! Efsanedeki Altın Gölge o Ares!" 

İnstagram;altingolgeoffical

Kalkın ayol,oturmaya mı geldik? Bizim kızın asıl kimliği yavaş yavaş ortaya çıkıyor hadi hayırlısıı.. 

Eveet bölüm nasıldı? Fikirleri alalım. Oylamayıda unutmayın lütfen!

ALTIN GÖLGE - ARAF SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin