Emir vermeden duramıyor musun be adam! Hülya nefes nefese yukarı çıkmıştı. Yalan yok üzülmüştüm kıza. "Yusuf'u hazırla." Evet emir vermeden duramıyormuş. Hödük herif.

Yusuf'u Hülya'ya teslim edip hâlâ bırakmadığı elimle odaya girmişti. Odaya girince sonunda elim özgürlüğe kavuşmuştu. "Elbisen giyinme odasında. Önce sen gir duşa. İşin uzun, vakit kaybetme." Bunu düşünmesi bile benim için mucizeydi. Vay be Emir Asaf sen neymişsin!

Oyalanmadan duşa girip çıkmıştım. Daha dün gece ikimiz de yeterince birbirimizi görmüştük. Bu yüzden salak saçma utanma faslını geçerek bornozu üzerime giyip çıkmıştım banyodan. Emir Asaf'ın gözleri üzerimde gezinse de aldırış etmeden giyinme odasına geçmiştim. O da peşime duşa girmişti. İç çamaşırlarımı giyip üzerime bir sabahlık geçirdim. Saçlarımı kuruttuktan sonra giyerdim elbiseyi.

Adımlarım makyaj masasını bulurken çekmeceleri açarak kurutma makinesini aradım. Pek tabii sonradan aklıma banyoda olduğu geldi. Girsem hayatta olmazdı! Bu yüzden yatağa oturup beklemeye karar verdim. Aradan çok geçmeden çıkmıştı neyse ki. Çıktığı gibi de gözleri üzerimi süzmüş ve eş zamanlı olarak kaşları çatılmıştı. Aman düzgün durmasın zaten onlar!

"Neden giyinmedin?"

"Saçımı kurutmak için bekledim. Makine banyodaydı." Umursamaz bir tavırla omuz silkti. "Girip alsaydın." Pes ama Emir Asaf! Vallahi pes!

Göz devirerek banyoya girip kurutma makinesini aldım. Saçlarım uzun olduğundan kurutma işi de biraz uzun sürmüştü. Öyle ki Emir Asaf giyinmişti bile. Makineyi aldığım yere geri bırakarak tekrar giyinme odasına girdim. Elbiseyi kılıfından çıkarıp baştan aşağıya süzdüm.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sade fakat bir o kadar da şıktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Sade fakat bir o kadar da şıktı. Hoşuma gitmişti. Giyindiğimde kuaför için hazırdım artık. Odaya geri döndüğümde Emir Asaf koltuğa oturmuş, elindeki telefona bakıyordu. Topuk sesimi duyunca kafasını kaldırmış ve baştan aşağıya süzmüştü. Bakışlarında beğeni parıltılarını oldukça net görmüştüm. İsterse lafları dünyanın en çirkini olduğumu söylesindi, umrumda değildi. Ben göreceğimi görmüştüm. Boğazını temizleyerek ayağa kalktı. "Hazırsan gelsin kuaför." Kafa sallayınca odanın kapısına doğru adımlamaya başladı. Yanımdan geçmişken aniden dönüp iki adımda dibimde bitti. Üstelik daha ne olduğunu anlamadan dudakları dudaklarımı bulmuştu. Ani hareketinin sonucunda ellerim koluna tutunurken, onun bir eli ustaca belimi sarmıştı.

Ne ara karşılık verdiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Lakin ayrıldığımızda ikimiz de nefes nefeseydik. "Üzgünüm, aklımda kalmasına müsaade edemezdim." Duraksayıp kaşlarını çatarak yeniden konuştu. "Ya da siktir et. Üzgün falan değilim." Gülsem mi kızsam mı bilemedim. Zaten o da tepki dahi vermeme müsade etmeden çıkmıştı odadan. Yok yok ben bir aya kalmaz sinir hastası olurdum bu adamla!

Emir Asaf'ın ardından kuaför ekibi doldurmuştu odayı. Onlar işlerine dalmışken miniğim girmişti odaya. "Gücel anneemmm. Yapıyosun?" Ah bu çocuğun şöyle konuşmaları yok mu, ölüyordum. Benimle birlikte odadakilerin de yüzü gülmüştü. Uzanıp kucağıma oturttum en değerlimi. "Saçlarımı yapıyorlar birtanem. Sen ne kadar da yakışıklı olmuşsun böyle!" Utanarak boynuma gizledi kafasını. Saçlarını öperek ardından okşadım. Giydiği takımla tıpkı babasının küçük bir kopyası olmuştu. Bu durumda yakışıklı göndermesi aslında Emir Asaf'a mı oluyordu o zaman? Ne münasebet!

Hazır olduğumda Yusuf'u kucağımdan indirerek ayağa kalktım. "Teşekkürler." Geldiklerinden beri konuşmayan kızlar yeminli gibi buna da bir şey dememiş, gülümsemekle yetinmişlerdi. Nerden bilebilirdim ki Emir Asaf'ın emri olduğunu..

Onlar odadan çıkmış ve peşine Hilal, Ece ve can dostum İpek girmişti. "Ayy Hiraa çok güzel olmuşsunnn!" "Teşekkür ederim Hilal." Yusuf ayrı kaldığı İpek teyzesine koşup onunla hasret gideriyordu. Biz de kızlarla sohbet ediyorduk. Kapı açılıp da Emir Asaf girince onlar çıkmışlardı. Aslında yalnız kalmasak daha iyiydi sanki. Bari Yusuf kalsaydı..

"Hazırsan inelim mi?" Kafa sallayarak yanına adımladım. Ben odadan çıkacakken kolu belimi sararak çıkmama engel oldu. "Noldu?" "Önce konuşalım." "Tamam. Ne konuşacağız?" Saf saf bakan suratıma hafifçe gülmüştü. "Hira.. Yalan bir evlilik yapmıyoruz biliyorsun değil mi? İnsanlara göstermelik bir evlilik değil bu. O yüzden kimseye yapmacık tavırlar sergilemene gerek yok. Kendini buna zorunlu hissetme." Doğal davranmamı istiyordu. Salak bir kadın değildim. İnsanlar adı altında kendisine olan tavırlarımı kastettiğini anlayabiliyordum. Bir şey demeden kafa sallamakla yetindim. "Pekâlâ inebiliriz." Belimdeki eli elimi buldu ve odadan çıktık. Hayır anlamadığım, benimle evlenince mi temas bağımlısı oldu bu adam?

Aşağıya indiğimizde hemen karşımızda olan salon kapısından içeriye girdik. Açık olan bahçe kapısından çıkmıştık. Herkes bahçedeydi. Çıkmamızla bakışlar bizi bulmuştu. Yanaklarıma toplanan kanı yok sayıp bizim için ayarlanan masaya doğru ilerledim. Tabii Emir Asaf'la birlikte. Biz otururken gözüm Yusuf'u aramıştı. Neyse ki İpek teyzesinin yanında annesini izliyordu. Göz göze gelince gülerek el sallamıştı. Ben de ona aynı şekilde karşılık verdim. Nikah memurunun gelmesi ile nikahımız kıyılmıştı. Elime bırakılan evlilik cüzdanı yeni hayatımın anahtarıydı. Sırada oğlum için alacak olduğum anahtardaydı. Doğacak olan kardeşi onun için en büyük anahtardı...

Bölüm sonuu.

Bölüm hakkında düşünceleriniz?

Ana karakterlerimiz hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bakalım bizleri daha neler bekliyor. Yeni bölümde görüşürüz canlarım 🤗

Bî- misâl HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin