"Biz çıkıyoruz. Siz de dinlenebilirsiniz."

Bir şey demesini beklemeden kapıyı açıp çıkmıştı bile. Ben de annesini takip eden ördek misali takılmıştım peşine. Ne ara konulduğu hakkında bir bilgim olmadığı çocuk koltuğuna Yusuf'u oturtmuştu. Biz de öne yerleştiğimizde yolculuğumuz başlamış oldu. "Anne bat ay." Gösterdiği yere baktığımda geceyi aydınlatan ay ile karşılaştım. "Güzel mi annecim?" "Hı hıı çok gücell. Anne de gücell!" Gülümseyerek oğluma baktım. Bir de böyle bir huyu vardı. Bulduğu her fırsatta yer zaman fark etmeksizin beni övüyordu. Bazen bana bakarken daldığını fark ediyordum. Tek taraflı değildi. Ben de oğluma en az onun kadar düşkündüm. Bizim birbirimizden başka kimsemiz yoktu ki..

"Bir şey sorabilir miyim?" Belki de bu denli kibar konuşmamı beklemiyordu kendisine karşı. Bu yüzden anlık bir şaşkınlık dalgası geçmişti yüzünden. "Sor." Kaba herif işte ne diyim!

"Gidiyoruz fakat ben hiçbir şey bilmiyorum. Kimlerle tanışıcam?"

"Annem ve babam. Tabii amcamlar ve halamlar da gelmişlerdir muhtemelen. Bir de dün tanıştığın kuzenlerim olur." Sessizce kafamı sallamıştım. Yaklaştıkça stres bedenimi ele geçiriyordu. Titreyen ellerimi kucağımda birleştirdim. Sakin olmalıydım, elbet bunu da atlatırdım.

Geldiğimiz ev epey büyüktü. Yusuf gözlerini kocaman açmış etrafı izliyordu. Arabadan Emir Asaf ile aynı anda inmiş olduk. Fakat o benden hızlı davranak Yusuf'u da aldı. Benim belime de elini koyduğunda kulağıma yaklaşarak konuştu. "Sakin ol.." Kafamı kaldırıp gözlerine baktığımda ilk defa kendimi güvende hissetmiştim. Neydi bana bu güveni veren?

Kapıya ulaştığımızda tüm ihtişamı ile açılmıştı. Büyük bir kalabalık kapıdaydı. "Hoş geldinizzz!" Yusuf çekinerek bana gelmek istemişti. Uzattığı kolları ile sakince kucağıma aldım. "Hihhh! Allah'ım torunuma bak Adnan! Nasıl tatlı maşallah yavruma!" Yusuf kafasını boynuma gömdüğünde sırtını okşadım. "Kapıda kaldılar sayende hanım. Bırak da girsinler."

Sonunda içeriye girmiş ve salona yerleşmiştik. Herkesin gözü üzerimizdeydi. "Yusuf. Unuttun mu beni halasının balı?" Yusuf kafasını boynumdan kaldırmazken Hilal'i de takmamıştı. "Annecim kaldır hadi kafanı." "Olmaş anne." Boynumda olduğu için boğuk çıkmıştı sesi. "Ama hani babanın ailesi ile tanışacaktık?" Kafasını olumsuz sallayarak daha da sıkmıştı ellerini. Alışkın değildi kalabalığa. Normaldi tabii bu durumu. Zaten alışacağı için şimdi sıkmamaya karar verdim.

"Çok düşkün annesine belli." Konuşan kadının ardından hafifçe gülümsedim. "Yandın valla Emir Asaf." Adam önce konuşmuş ardından kahkaha atmıştı. Emir Asaf'ın bakışlarını üzerimizde hissediyordum. Herkesin bakışı üzerimizdeydi ama onunki farklıydı işte..

"Eee Hira'cım sen kaç yaşındasın, çalışıyor musun?" İlk geldiğimizde kendini belli eden Emir Asaf'ın annesiydi soruyu soran. "23 yaşındayım. Bir şirket için raporların editörlüğünü yapıyorum. Bazen çeviri ile de ilgileniyorum." Memnunca gülümsemişti. "İşe gittiğinde Yusuf'a kim bakıyor?" Bu sefer ya halası ya da yengesi olan kadın sormuştu. "Evden çalışıyorum. Şirkete belki de hiç gitmedim diyebilirim. Yusuf'u birine emanet edebileceğimi sanmıyorum." Böylelikle benim de oğluma ne kadar düşkün olduğumun mesajını vermiştim.

"Peki ailen?.." Yine aynı kadın sormuştu. Bir de ailem vardı değil mi? Sözde ailem.. Cevap bekleyen insanları daha fazla bekletmeden konuştum. Bu sorunun cevabını Emir Asaf da bilmiyordu ve bu yüzden dikkatle dinliyordu. Gerçi hakkımızda neyi biliyordu ki?

"Ailem tarafından reddedildim. Kendi hayat kurallarına göre yaşamadığım için istenmedim. Beş senedir kendime kurduğum hayatımda yaşıyorum." Yüzüme hüzün ve şaşkınlıkla bakıyorlardı. Emir Asaf mı? Onu anlayan çıkar mı acaba aramızdan? "Öyle bakmanıza gerek yok. Böylesi hem onlar hem de benim için daha iyi."

"Sen mutluysan sorun yok gelinim. Hem bak seni soru yağmuruna tutunca kendimizi tanıtmayı unuttuk. Ben Emir Asaf'ın babası Adnan. Eşim Feride. Kardeşim Ahmet ve eşi Sibel. Bir diğer kardeşim Esma ve eşi Necmi. Çocuklarla zaten tanışmışsın." Gülümseyerek memnun olduğumu söyledim.

Yemekler hazır olunca hep birlikte masaya geçmiştik. Yusuf hâlâ kucağımdan inmese de en azından kafasını boynumdan çıkarmıştı. "Kızım Yusuf için özel bir şey getirelim mi?" Feride hanım kızım diyince içim bir garip olmuştu. En son ne zaman duymuştum bu sözcüğü acaba? "Yok hayır teşekkürler." Yusuf acıkmışlığın verdiği getiri ile etrafı unutmuş ve çorba içmek için kaşığa uzanıyordu. "Yardım etmemi ister misin?" Kaşlarını tıpkı babası gibi çatmış ve bana dönmüştü. "Men yapıcam anne!"

"Aynı babası eşek sıpası." Anlaşılan Adnan bey Emir Asaf'a sataşmayı seviyordu. Emir Asaf ise Yusuf'a bakmış ve yemeğine devam etmişti. Yusuf'a biraz da diğer yemeklerden yedirmiştim ve bir yandan da kendim yemeye çalışıyordum. "Bana ver. Yemeğini ye." Kollarını uzatmış, Yusuf'u almak için bekleyen Emir Asaf daha ne kadar beni şaşırtacaktı acaba? Yusuf da sorun çıkarmadan gitmişti kucağına.

Yemeğin geri kalanı da sorunsuz bir şekilde sohbetler eşliğinde geçmişti. Laf arasında nikahımızın da yarın olacağını öğrenmiştim. Evlenecek kişi olarak en son öğrenmem harikaydı!

Yusuf'un uykusu gelince artık kalkmış ve dönüş yolundaydık. "Bana söylemek hiç aklına geldi mi?" Yoldaki bakışları kısa bir an beni bulmuştu. "Neyi?"

"Yarın nikahımız olduğunu." Umursamayarak yola devam etti. "Öğrendin işte. Öğrenmeseydin de evde söyleyecektim." Dikiz aynasından arada Yusuf'u kontrol ettiğini fark etmiştim. Sanırım alışmıştı beyimiz oğlunun varlığına. Ya da bu olanların bir rüya olup olmadığını kontrol etmek amacıyla bakıyordu. Bu konuda onu sorgulayamazdım. Zira ben de hâlâ bir rüya olduğunu düşünüyordum. Belki de bir kâbus. Hayatın bize ne getireceğini kim bilebilirdi ki...

Bölüm sonuu.

Bugün hem diğer kitabıma hem de bu kitabıma bölüm attım. Harika olduğumu söylemenize gerek yok fmdmsmsm.

Nasıldı bölüm?


Bî- misâl HayatWhere stories live. Discover now