0 - Tanıtım

11.2K 581 418
                                    

İtalik yerler Fransızca.

Kalın İtalik yerler İbranice.

Şarkı : Toygar Işıklı - İntikam Yemini

Ölümün sırrını sordum bir gence
Güldü de bu ani suale önce
Ölüm dedi, ölüm bir hiçtir bence
Gençliğimi yalnız aşk ile ördüm..

Heyecanlı, mutlu bir bekleyiş..

Üst rütbeli askerler, paşalar, basın mensupları, kaçırılan çocukların aileleri.. Herkes bu koca heliportta bekliyordu.

Kaçırılan çocukların ailelerinin olduğu yerde gözleri yaşlı Yeşim ve binbaşı Yıldırım da  bekleyiş içerisindeydi. 

Yıldırım yanında duran kadına gözlerini çevirdi, "Yeşim, ağlama artık." dedi, Yeşim ise kızarmış gözleriyle ona baktı, "Çok özledim İlay'ı.." dedi ve elindeki peçete ile ağlamaktan şişmiş gözlerini sildi, kirpiklerindeki rimel peçeteye siyah iz bırakıyordu ama bunu umursamıyordu. 

"Ben de özledim." dedi Yıldırım iç çekerek ve bakışlarını tekrar helikopter pistine çevirdi, onun da içinde hala huzursuzluk vardı ama içindeki umut bunu dengeliyordu.

Bekleyiş devam ederken büyük bir sesle heliporta yaklaşan helikopteri gören herkesin yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi, herkesin içindeki umutlu bekleyiş artık gerçekleşmişti. Aileler çocuklarına kavuşabileceklerdi.

Helikopter piste iniş yapıp durduğunda, görevliler helikopterin yanına doğru koşarak gidiyorlardı özellikle hemşirelerin sayısı bir hayli fazlaydı. Asker oldukları bile bilinmeyen birileri kurtarmıştı, yaralı oldukları ya da öldükleri bile bilinmiyordu.. İsimleri bile..

Henüz diğer kişiler helikoptere yaklaşamazken helikopterin kapısı yavaş yavaş açıldı ve içindeki simsiyah giyinimli, yüzleri maskeli, elleri yüzleri toz içerisinde, bazılarının siyah formaları kandan koyulaşmış bir şekilde kucaklarındaki henüz üç, dört yaşındaki çocuklarla birlikte helikopterden  indiler.

Herkes gözleriyle kendi çocuklarını ararken Yıldırım ve Yeşim'in gözü de İlay'daydı, onlar çoktan görmüşlerdi İlay'ı, elleri simsiyah tozlarla kaplı hatta kesikler olan, üzerindeki siyah kıyafetini bazı yerleri parçalanmış ve yaralı olan maskeli bir adamın kucağında duruyordu.

Onu tutan adam gerçekten perişan bir halde görünüyordu.

Basın mensuplarının sesinin arasında ailelerin birbirleri ile mutlu konuşmalarının sesi yükseliyordu bazı insanlar mutluluktan ağlıyordu.

Görevliler sivillerin ve askerlerin geçişine izin verdiği sırada herkes kendi çocuğunu kucağında tutan adamın yanına koştu, Yıldırım ve Yeşim ise aksine asker oldukları için daha sakinlerdi, ikisi de hızlı adımlarla kucağında İlay'ı tutan adamın yanına doğru gittiler.

Adamın ise arkası dönüktü, çevresine bakıyordu, kız ise kafasını adamın omzundan kaldırıp ona doğru gelen annesini görmesiyle aniden "Anne!" diyerek bağırdı ve adamın boynuna sardığı ellerini ileriye doğru uzattı.

Adam bunu fark etti ve hemen arkasını döndü, Yıldırım ile göz göze gelen adam ve Yıldırım aniden donup kaldılar ama bu kısa sürdü, Yıldırım bakışlarını adamın kucağındaki kızı alan Yeşim'e çevirdi, "Çok özledim seni kızım.." dedi Yeşim kucağındaki kızın tozlu saçlarını okşayıp öpüyordu. Yıldırım ise onlara gülümseyerek bakıyordu. Yıldırım anne ve kızın hasretini gidermesine izin verdi.

Adam ise gözlerini Yıldırım'a kilitlemiş bir şekilde bakıyordu, uzun uzun baktı..

Ama saniyeler sonra gözlerini yavaşça kırparak yere çevirdi, ardından arkasını dönüp bir kaç adım atmıştı ki onun arkasından gelen Yıldırım omzuna dokunduğunda adam durdu.

Arkasını döndüğünde ona gülümseyerek bakan ve elini uzatmış bir Yıldırım ile karşılaştı,  Yıldırım "Binbaşı Öztürk." dedi, adam bir süre kaskatı kesilmiş gibi sadece baktı.

Yıldırım ise bekledi, adam kirli, tozlu, buz gibi ve kan lekeleri olan eliyle utana sıkıla Yıldırım'ın uzattığı elini sıktı. 

Ellerini geri çözdüklerinde Yıldırım adamı süzdü, bacağındaki pantolonu parçalanmıştı, yaralıydı ve hala akan kanla kaplıydı, giydiği siyah forma ise tozlardan griye evrilme aşamasındaydı.

Yıldırım içinden 'ben ona yardım edebilirim' diye düşündü, "İsterseniz ambulansa gidelim, yaralısınız." dediğinde, karşısındaki adam üzgünce gözlerini gözlerinden kaçırıp elleriyle işaret dilinde 'istemiyorum' dese de Yıldırım bunu anlamamıştı.

Yıldırım duraksadı, böyle bir şey beklemiyordu.

Ardından adam saniyelik olarak ona baktıktan sonra arkasını döndü ve aksayan ayağıyla yürümeye başladı. 

Yıldırım'a ise adamın arkasından onu izlemek kalmıştı..





DÉCÈS - GAYWhere stories live. Discover now