METALLUM - 8.BÖLÜM - DÜNYANIN SONU

Start from the beginning
                                    

"Bir yanlışlık var herhalde. Chris hakkında neden bir yakalanma kararı var?" Lanet olasıca Kurtan eğer onu ihbar etmek için biraz daha bekleseydi, şimdiye bu aptal yerleşkeyi terk etmiş olurduk! Askerlerden hiçbiri bana doğru dönüp bakmadı ancak aralarından biri soruma cevap verdi.

"Prens Kurtan'ı öldürmeye teşebbüsten yargılanacak." Dedi dümdüz bir sesle. Ne kadar kolay söylemişti. Yargılanacak.

Elementer alemindeki yargılanmaların çoğunun sonunun Captivum'da bittiği düşünülürse, ona göre çok daha ilkel olan bu krallıkvari toplulukta yargılananların sonunu dile getirmek dahi istemiyordum. Çadırın girişine, askerlerin önüne doğru atıldım.

"Olay benim gözümün önünde yaşandı. Herhangi bir öldürme teşebbüsü falan yok! Prensiniz yalan söylüyor." Chris beni kolumdan tutup geriye doğru çekti ve önüme geçti.

"Sorun yok. Yargılandığımda şahitlik yaparsın ve bu konu çözülür." Dedi gözlerimin içine bakarak. Bu sahnenin çok benzerini haftalar önce yaşamıştık. O sefer ben mahkumdum ve o şahitti. Şimdi ise o mahkumdu ve ben şahittim.

Tek bir fark vardı.

O da benim asla onun bana yaptığı gibi onun aleyhine şahitlik yapmayacak oluşumdu. Ona asla ihanet etmeyecek oluşumdu.

Her türlü yalanı söyler, her türlü hileyi yapar ve bir şekilde onu aklardım.

Chris bunu çok iyi biliyor olmalıydı ki yüzünde en ufak bir korku göstergesi yoktu. Oldukça rahattı. Onun aksine ben, kafayı yemek üzereydim.

Bir şey dememe fırsat vermeden askerler iki kolundan tutarak Chris'i çadırdan çıkardılar. İstemsizce dizlerimin üzerine çöktüm. Bir plan yapmak zorundaydım.

Benim şahitliğimin ya da sözlerimin hiçbir değeri yoktu. Kurtan bir prensti ve o ne derse o olurdu! Hatta, Kaydu kraldı ve asıl o ne derse o olurdu! Her türlü delile rağmen Chris'ten kurtulma fırsatını asla tepmezlerdi! Beni tıpkı Farah gibi kendine mahkum eder, bu muhteşem bahaneyle de Chris'i ortadan kaldırırdı ve mutlu son! Kaydu'nun evcil elementerleri listesine bir katkı daha!

Chris'e bir şey olmasına da, Kaydu tarafından kullanılmaya da asla göz yumamazdım. Bir plan yapacak, Chris'i yargılanmadan önce kaçıracaktım.

Bir süre oturduğum yerde benden izinsiz akan yaşlarımla vedalaştım ve sonra hızla kendimi toparladım. Yardıma ihtiyacım vardı. Bir ay taşı bulmalı ve Chris'in nerede tutulduğunu öğrenmeliydim.

Kararlı adımlarla yerleşkeye yöneldim. Nereden başlayacağımı biliyordum.

***

Hiçbir şey söylemeden direkt çadıra daldım.

"Yardıma ihtiyacım var." Nedense, Farah'ı uygunsuz bir pozisyonda yakalayabilme ihtimalimi sıfır olarak varsaymıştım. Öyle de olmuştu. Geçen sefer birlikte çay içtiğimiz berjerde oturuyor ve elleri yana açık, transa geçmiş gibi bir şeyler mırıldanıyordu.

Söylediğime karşılık bir tepki vermesini bekledim ancak hiçbir değişiklik olmadı ve mırıldanmaya devam etti.

"Farah! Lütfen..." dedim sesimin kısılmasına engel olamayarak. Farah bir süre daha pozisyonunu korudu ve tam ben çileden çıkacakken mırıldanmayı kesip kollarını kapattı. Ürkütücü gözlerini tam da olduğum konuma sabitledi.

"Bir savaşı kazanmak istiyorsan önce buna inanmalısın." Dedi çatallı sesiyle. Gözlerimi devirmemek ya da aksi bir şey söylememek için dudağımı ısırdım. Şu an hiçbir nasihati kaldırabilecek durumda değildim. Tek istediğim, bir çözüm önerisiydi. Bir şey söylemediğimi gören Farah beni bir süre süzdü ve sonra berjerden kalkıp yanıma geldi. Elini koluma koyup tıpkı ilk karşılaştığımızda olduğu gibi bir anda sıkmaya başladı. Bu kez ilk karşılaşmamızda verdiğim tepkileri vermedim. Sakince bekledim ve kolumu fazla sıkmamasını umdum. Birkaç saniye sonra Farah elini çekti.

AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&IWhere stories live. Discover now