Küçük masalı makyaj masamın sandalyesine oturdum tarağı elime aldım saçlarımı yolmadan hızlıca taradım zaten saçlarım düz olduğu için çabucak açıldı. Normalde hep topladığım saçlarımı bugün açık bıraktım, saçalarım kalçalarıma kadar geliyordu ve ortaya çıkan belimi kapatıyordu zaten bu yüzden saçlarımı açık bırakmıştım. Açık boynuma beyaz incili, ortasında mor kalpli bir kolye taktım bu kolyeyi kendim yapmıştım. Yüzüme hiçbir şey sürmeyip sandalyemden kalktım lekeli aynamın karşısına geçip kendimi süzdüm. Uzun boylu, beyaz tenliydim. İri yeşil gözlü, siyah saçlar, saçlarımla aynı renk kaşlar, küçük kalkık hokka buruna ve dolgun dudaklara sahip bir kızdım. Elbisem tenimin beyazlığını ve gözlerimin rengini ortaya çıkartıyordu. Kendimi beğenmiştim bugün.

Ah, size kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Yasmîn Özdağ. Babam, annem ve kardeşimle Mardinin köyünde yaşıyorduk. Yirmi yaşındayım annem sürekli "gençliğinin ilk baharlarındasın." diyordu babam ise "eşşek kadar kız oldun bir işin ucundan doğru düzgün tut! Senin gibi bir kızım olduğu için utanıyorum!" derdi ve bayılana kadar döverdi. Babam kızı olduğum için değil, kız doğduğum için utanıyordu. Güzel Mardin kadınların, kızların düşmanıydı sevmezdi bizi, lanet ederdi bize.

Odamın kapısı açıldığında irkildim gelene baktığımda annem ve kucağında tuttuğu dört aylık kardeşim Behramdı. Behram beni gördüğünde gülerek ellerine bana doğru uzattı bende gülümseyerek onlara doğru yürüdüm önlerinde durduğum da yüzümdeki kocaman gülümsemeyle Behramı kucağıma aldım. Behramın küçük elini avucumun içine aldım, avucumdaki elini dudaklarıma yaklaştırıp hafifçe öptüm sonra al yanaklarını hafifçe öptüm. Burnumu Behramın boynuna yaklaştırdım derince kokladım.

"Cennet kokulum." diye fısıldadım kardeşimin kulağına.

Behram sanki ne demek istediğimi anlayarak ağzından garip sesler çıkarttı. Gülerek bir tanede boynundan öptüm, öpmemle Behram gülerek çığlık attı bu durum içimdeki şefkati daha da arttırıyordu. Gözlerim anneme kaydığında şefkatli gözleriyle bizi izlediğini gördüm dudaklarında küçük bir tebessüm vardı. Odamın içinde çalmaya başlayan telefon melodisiyle duygusal andan çıkmıştık, tek ben ve annem çıkmıştık Behram başını göğsüme yaslamış garip sesler çıkarıyordu. Çalan telefon anemindi bez çantanın içinden tuşlu telefonunu çıkartıp arayan kişiye baktı, aramayı yanıtlayıp telefonu kulağına koydu.

"Efendim Azize abla," dedi.

Azize teyze aynı ben ve annem gibi kızıyla konakta çalışıyordu. Annemden yaşça büyüktü. Açıkça konuşmak gerekirse Azize teyze ve benden iki yaş büyük olan kızı Dilan'ı hiç sevmiyordum ikiside çok menfaatçiydiler.

"Çıktık Azize abla, yoldayız. Evet evet," diye aceleyle konuştu annem.

"Tamam Azize abla. Görüşürüz."

Annem son kelimelerini söyleyip telefonu kapattı bana baktı.

"Acilen çıkmamız lazım kızım, Hewi xanım hala neden gelmediğimizi sormuş, Azize abla Behramı bahane etmiş." dedi annem aceleyle.

Kaşlarım inanmazca havaya kalktı Azize teyze ve bizi korumak, hayatta inanmam.

"Ben yanlış duymadım değil mi, Azize teyze sırf biz azar işitmeyelim diye bizim için yalan söyledi." dedi. Ses tonum'dan bile inanamadığım belli oluyordu. Söylediklerimle annem bana yandan ters bakışlar attı.

"Kızım doğru konuş. Kadın bizim için ne yapmış, sen ne diyorsun." dedi.

Anneme ne kadar göz devirmek istesem de kendimi tuttum. O kadın iyiliği bile menfaati için yapıyor.

Aşk-ı MardinWhere stories live. Discover now