1.5

3K 249 426
                                    

oy sınırı:100
yorum sınırı:250

***

hyunjin ve jisungla birlikte girdiğim kafede hızlıca hyunjinin üç arkadaşıyla tanışmıştım.
san,sunoo ve mina...

yanında olmaktan rahatsız duymanın zor olduğu,ilk bakışta bile samimiyetlerini gösterebilen rahat tiplermiş duruyorlardı.bu tatlı kişilikleri hatırlayabilmek adına hafızamı zorlasam da üç kişinin hiçbir şekilde tanıdık gelmeyen simaları ile o zamanlar sanırım fark etmeden de olsa olsa hyunjini tek odağım yapmış olduğumu fark ettim...

bu üç kişi lise zamanındaki anılarımı ne kadar zorlarsam zorlayayım asla kafamda belirmediğinden ilk el sıkışmasında isimlerini hatırlayamadığımda bunu sorun etmeden beni aralarına alıp konuşmalarına hızlıca  başladıklarında biraz daha rahat hissetmeye başladım.

en azından hyunjinin onlarla konuşurkenki gülümsemesini kesmemesinden ve heyecanlı konuşmasını sürdürmesinden dahi birbirlerine değer verdikleri ve jisungu da içlerine aldıklarını görünce üniversitede başka kimseyle görmediğim için ikisinin yalnız oldukları düşünmemin yanlış olduğunu fark etmek garip bir rahatlama hissetmemi sağlamıştı.

bu hissin nedenini anlamadan onların konuşmasını dinlemeye başladım.
yanımda oturan jisung, minanın sözüyle birlikte hırslanıp oyunla ilgili bir şeyi hızlıca savunmaya geçerken pek oyunlardan anlamadığım için sadece bakınıyordum onlara.

karşımda oturan san, benim suskun halim karşısında bir şey yapmak istermişçesine bakışlarını heyecanla tartışan gruptan çekip de bana doğru döndürdü.

"sıkılmıyorsundur umarım."

gözlerinin direkt beni hedef alarak konuşması ile şaşırırken hafifçe kaşlarımı havalandırıp gülümsedim."sıkılmıyorum.. sohbete katılmasam da eğlencenizden geri kalmadığıma emin olabilirsin."

açıklayıcı konuşmamla birlikte hafifçe sırıtıp öne doğru eğildi.benle muhabbet etmek istediğini düşünüp onun gibi masaya doğru yaklaştım ben de. bu hareketimle birlikte "sen neler yapıyorsun görüşmeyeli hyung?" dediği gibi tahminimde yanılmadığımı anladım.

oyun hakkındaki tartışmayı kesmeyen grubun sesleri kulağıma dolarken yan sandalyede oturan jisung benim gibi masaya yaklaştı.

yanımdaki jisungun beni duyacağının farkındalığı ile ortamdan soyutlanmış, sanla kendi aramızda konuşuyormuş gibi görünmemek adına kısaca "okul,iş işte." dedim.

"eskiden dansçı olacağına emindik.hala devam ediyor musun peki okul iş haricinde?"

sanın saf merak dolu sesiyle sorduğu soruyu duyduğum gibi gülümsedim."bıraktım dansı. şu an gömülü sistemler üzerine hem okuyup hem çalışıyorum."

bakışları yüzümde dolaşırken ona ne yaptığını sormadığım için kötü hissederek hızlıca "sen ne yapıyorsun peki?" diyerek cümleme ekleme yaptığımda hafifçe başını eğdi.

"okumadım ben pek.şu anda da getir götür işleri yapıyorum."

"getir götür işi derken?" anlamadığım için biraz daha ona doğru eğilip sorduğumda başını kaldırıp gözlerime doğru baktı.aramızda garip bir çekim oluşurken sanki daha önceden karşılaşmışız gibi hissettim.

"kuryecilik falan." mırıldanırcasına konuşup kendini hafifçe geriye çektikten sonra "birkaç kere evine getirmiştim pizza." diyerek devam ettiğinde bir anda kolumu oturduğum koltuğun arkasından vücuduma doğru uzatan jisungun omzumu parmaklarıyla hafifçe sıkıştırması bir oldu.

"neler konuşuyorsunuz bakalım öyle ayrı ayrı."

başını bana yaklaştırıp gülümseyerek konuşmasına karşılık san "öyle neler yaptığını sordum." dediğinde jisung omzumdaki tutuşunu sertleştirdi.

i need a big boy , minhyunsung/hyunhosungWhere stories live. Discover now