4/Fake Hyung

18 2 0
                                    


Küçüklüğümde hep kararsız kaldığım bir nokta vardı.

Acaba böyle yaparsam Yoongi yine de beni sever mi?

Çok sade konulardı. Çocukluğumun getirisi olan duygusallıkla Yoongi'yi hep ön plana atardım. Yaptığım her şeyi o zamanki aklımla bile iyice düşünüp tartar ve karar vermeye çalışırdım. Ona böyle titizlikle yaklaşmam onun benim en büyük zaafıma çevrilmesine sebep oldu.

Mesela annem bana kıyafet almak için mağazaya gideceğimizi söylediğinde ilk düşündüğüm şey Yoongi olurdu.

Ne yani? Abime kıyafet almayacakmıydık?

Aslında farklı zamanlarda alış veriş yapardık ancak çocuk aklı işte. En küçük şeyden bile etkilenebileceğini ve ya ayrım yaptığımızı zanneder diye ölesiye korkuyordum.

Tam da şu an o an ki kararsızlığı yaşıyor, ne yapacağımı bilemeyerek saatlerdir elimdeki kartvizite bakıyordum. Küçüklüğümün aklıma gelmesi nedendir bilmem ancak bir anı arıyordum. Yapacağım bir şeyin Yoongi'ye karşı yanlış hiç bir tarafını göremediğim, çok kısa sürede karar verdiğim bir anı. Belki o anı şu an kararsızlığımdan sıyrılmama yardımcı olurdu. Ancak yoktu. Öyle bir anı yoktu ve ben Jeon Jungkook'u arayıp aramama konusunda o kadar kararsızdım ki. Tek bir fikre o kadar muhtaçtım ki.

Ne yaparsam Yoongi'ye zarar gelmezdi?

Neyle karşılaşacağımı bilememek ve ailemin bundan ne denli etkileneceğine dair hiç bir fikrimin olmaması beni büyük bir kararsızlığa itiyordu.

Burada bırakmalımıydım, yoksa peşine mi düşmeliydim?

Bir cevap istiyorsam yapmalıydım bu kaçınılmazdı. Eğer onu aramazsam bu şeyi burada bırakmalı olduğumu biliyordum çünkü ondan başka cevap arayacağım bir yer yoktu. Annemi tanırdım bana bir şey anlatmazdı ki. Tanrı aşkına bunca yıl yaptığı işi bile söylemeyen kadın bunu mu anlatacaktı? Tüm sorularıma cevap mı verecekti? Yapmazdı. Başından savardı beni. Bunun bilincinde şu an şu siktiğimin kartviziti elimdeydi. Yoksa yırtıp atar, oradaca Jeon Jungkook'un yakasından yapışıb, ellerine kelepçeyi geçirip hapse tıkardım. Ama içgüdülerim tamamen farklı bir boyuttalardı.

2 günlük bir düşünme sürecinden sonra eninde sonunda bunu yapmalı olduğumu kabul ederek diğer elimde tuttuğum telefonumla kartın üzerindeki numarayı aradım. Arasam bile ne söylemeli olduğumla ilgili bir fikrimin olmaması beni 2 gün düşünmeye itmişti. En nihayetinde, biraz daha düşünürsem daha fazla yapamazdım. O yüzden hızlıca aramıştım. Bir iki çalıştan sonra ahizede hiç bir zaman unutamayacağım o sesi duydum. Öyle bir ses ki hayatımın hiç de tozlu olmayan, tertemiz defterine ilk imzayı atmış, bir kaç parça kirli tozu üzerine serpmiş, defterimin ilk sayfasını kirletmişti bile. Uykusundan yeni uyandığını belli eden daha da kalın ve hırıltılı sesiyle "Alo?" dediğinde bir an için gözlerimi kapatıp ne söyleceğimi düşündüm. Bir şeyler anlamasın diye içimde sıkıntıdan büyüyen nefesimi bile veremedim dışarı.

"Merhaba! Ben...şey geçen gün çarptığınız kişiyim. Kim Taehyung yani. Aramam için kartınızı bırakmıştınız ancak uyuyordunuz galiba. Rahatsız ettiy-"

"Merhaba. Hayır rahatsız etmediniz. Ben de aramanızı bekliyordum." Yataktan kalktığına dair hışırtılar arasında kurduğu cümlelerde ses tonu garip bir biçimde değişmişti. Beni kandırışını can kulağıyla dinliyor, onu kandırmak için tüm cesaretimi ve potansiyelimi ortaya koymaya hazırlanıyordum. Gerçektende beklediğimiz bir şeyin gerçekleştiği an oluşan heyecanlı ses tonu gibi çıkmıştı sesi. Cümlelerini cevapsız bıraktığımı hatırladığımda "Biraz meşguldüm. Kusura bakmayın lütfen." diye onu cevaplayarak stressten sol elimle alnımı ovuşturmaya başlamış, yatağımdan kalkarak odanın içinde turlamaya başlamıştım.

Newborn | TaekookWhere stories live. Discover now