Lux 60 "Kalp daima,"

Start from the beginning
                                    

Çaresizlik tüm duyularımı harekete geçirmiş ancak tüm kaslarımı kilitlemişti. Çok az kala yüzmeyi bırakmış kendimi suyun içine bırakmıştım. Koç bunu fark etmiş ve delirmişti. İkincilik basamağına çıkmamış gümüş madalyayı almamış orayı terk etmiştim. Koçun telefonlarını açmamış kimseye bir şey dememiştim.

Eve gelmiş uzanmış ve panik atağı beklemiştim. Bu sefer soğuk bir öfke dışında bir şey hissetmemiştin.

Babama karşı öfkem o kadar yoğundu ki içime kök salmış gibiydi. Ona karşı öfkeden ve kinden başka bir şey hissetmiyordum.

Ben baba sevgisi görmemiştim, babalık yapılmamıştı bana.

Annem sanki bunu seziyor gibi her isteğimi yapmaya çabalamıştı. Annem yokken itip kakan babam annem varken beni kucağına alıyordu. Onu o kadar çok babam gibi görmüyordum ki benim için evde yaşayan bir yabancı gibiydi.

"Yine daldı gitti." Dedi Efe basket topunu burnuma bastırarak. Topu sertçe itip dik dik Efe'ye baktım.

"O topu sokmayayım şimdi sana," diye homurdandım.

"Az kaldı teneffüsün bitmesine, hadi kendini ver de biraz oynayalım," dedi Efe.  Kafamı çevirdim, bankta oturup cips yiyen Orkun'a baktım. İki ay boyunca aktivitelere katılması yasaktı. Aslında heyet raporu da vardı ama evde delirdiğini söyleyip okula gelmişti. Telafi sınavlarına giriyordu.

İki sınavın sorularını onun için çalmıştık. En yapamadığı dersleri halletmiştik, geri kalanı kendinin yapması gerekiyordu. Yanımıza Mert'in yaklaştığını gördüğümde Uğur'a döndüm.

"Mert ile oynayın, ben biraz oturacağım," dedim bankta oturan Orkun'a yönelerek. Orkun'un yanına oturup uzattığı cipsi reddettim. Göz ucuyla ilerideki banka baktım, Nehir hala oradaydı. Defterine yazmaya devam ediyordu, kulağında kulaklıklar vardı.

"Durumunuz nasıl?" Diye sordu Orkun bana dönerek Omuz silktim, ortada bir durum yoktu. Sadece hayal ve kalp kırıklığı vardı.

Geçecekti, en sonunda geçerdi. Değil mi?

"Hala kötü olarak algılıyorum bunu o zaman." Dedi. Ellerimi parmaklarıma indirdim, kızarık ve morluklar epey bir geçmişti.

"Bilmiyorum kötü diyebiliriz. Konuşmuyor sayılırız," dedim. İki gün sonra Melis ile gitmek zorunda olduğum Kış Balosu vardı. Orkun Nehir'i götürecekti, konuşmuşlardı. Orkun'un Nehir'i güldürdüğünü gördüğümde içimde kök salan kıskançlığa engel olamamıştım. Orkun da kimseye sataşmıyordu. Ne kadar inanmak istemesem de arkadaşlarım az da olsa büyümüştü. Alt sınıflar onlara iyi davranmaya başladığından beri bizim gruptakilere tapıyordu. Efe bile çömezleri hırpalamak yerine onlara yardımcı olduğunda kendini daha iyi hissettiğini söylemişti.

"Nehir'i bu akşamki partiye davet ettim. Sınavların bitmesini kutlayacağımızı söyledim. Gelecek ama..." Orkun sessizleşti. Kaşlarımı çatarak ona döndüm. Bir şeyler karıştırıyordu.

"Senin olmayacağını söyledim," dedi Orkun benden gözlerini kaçırarak. Hayretle ona döndüm.

"Yüzü biraz rahatlamıştı. Sonra şaka yaptığımı söyledim. Gelebilirse Ceren ile geleceklerini söyledi." Dedi. Alt dudağımı kemirerek Orkun'a baktım. İçimde yükselmeye başlayan öfkeyi hissesiyordum.

"Neden ilk başta benim gelmeyeceğimi söyledin ki?" Diye sordum. Orkun arkasına daha fazla yaslanıp elindeki boş cips paketini buruşturdu.

"Senden kaçıp kaçmadığını görmek için," dedi. Ses çıkarmadım bir süre.

Matmazel Noir • yarı textingWhere stories live. Discover now