---------------

Tolga kısa bir duş alıp hemen yatmıştı. Akşam annemlere gitmeyi kararlaştırmıştık. Ben de üstümdekilerden kurtulup duşa girdim, güzelce yıkanıp saçlarımı kuruttum, taradım. Elektriklenmesin diye düzleştiriciyle düzelttim biraz.
Giyinme odasına geçip üstüme gri mini bir şort ve bordo, kalın askılı dar bir sporcu atleti giyip odaya geçtim tekrar.
Ortalığı olabildiğince az ses çıkararak toparladım. Saat 5'e geliyordu. Annemlere 8 gibi gidecektik, ve Tolga gece boyu uyumamıştı. Yanına uzanıp iyice sokuldum ona. Uyuduğu halde sarılmıştı hemen.
3 saat de olsa, huzurlu ve rahat bir şekilde uyuması için dua ettim içimden..

---------------
Uyandığımda 19:23'tü saat. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım, Tolga'nın yanına gittim.
"Tolga.." Diye seslendim, umursamayıp homurdandı, omzuna dokundum.
"Tolga, yemek yemeye gideceğiz, hadi."
"5 dakika daha.." Diye mırıldandı.
Başımla onaylayıp oturduğum yerden kalkmadan başımı omzuna gömdüm.
"5 dakika doldu mu?" Dedim.
"Hayır." Diye homurdandı.
Birkaç saniye bekleyip tekrar sordum;
"Şimdi doldu mu?"
"Hayır."
Birkaç saniye daha..
"Şimdi kesin dolmuştur.."
Sinirle yattığı yerden doğruldu;
"Normal kadınlar kocalarını böyle uyandırmazlar Helin."
"Nasıl uyandırırlarmış?" Dedim ellerimi belime koyarken.
"Ne bileyim, öperek, sarılarak.." Dedi ters sesiyle.
"Ben böyle uyandırmayı seviyorum." Dedim, şımarık bir ifadeyle.
"Hem sürekli öpsem sarılsam çok sıkıcı olur.." Dedim.
"Bırak da ona ben kadar vereyim hanımefendi." Dedi ters bir sesle.
Göz devirip konuştum;
"Kalk giyin hadi, acıktım."
"Ben seni eş diye aldım ama baya tazmanya canavarı çıktın sen?" Dedi sırıtarak.
Ters bir bakış atıp dudaklarımı bükünce fırsatı kaçırmayıp çenemden tutup bir öpücük bıraktı hemen.
Omuzlarımdan bastırıp yatağa uzanmamı sağladı.
"Annenlere kaçta gidecektik karıcığım?" Diye mırıldandı kulağıma.
"8'de..?" Dedim titreyen sesimle.
"Hala yarım saatimiz var." Dedi, tekrar dudaklarıma yönelirken...

-----------------

"Helin! Giyinmedin mi hala?!"
"Bekle! Geliyorum birazdan!"

Üstüme siyah, kolsuz, belinde kalın, metalden mat altın rengi kemeri olan, bol paça bir tulum giydim. Altına yüksek dolgu topuklu siyah ayakkabılar giydim. Zaten görünmüyordu.
Nasılsa annemlere gidiyoruz, diye düşünüp saçlarımı güzelce şekillendirip hafif yandan ayırdım, kırmızı bir ruj sürdüm.
Omzuma siyah Kors'umu taktım.
Düğünde hediye gelen zarif, altın bilekliklerden birini takıp giyinme odasından çıktım.

Aşağıya indiğimde, Tolga siyah pantolonunu ve bordo gömleğini geçirmiş, kollarını kıvırmış, siyah deri kayışlı şahane bir saat takmış, oturma odasında oturuyordu.
Tam merdivene dönüp bağıracağı sırada beni görünce ister istemez gülümsedim.
Ayağa kalkıp yanıma geldi, beni baştan aşağı süzüp başını olumsuz anlamda iki yana salladı, kapıya yöneldi.
"Beğenmedin mi?" Dedim arkasından yürürken.
"Beğenmedim."
"Dibin düşmüş." Dedim bilmiş bir ifadeyle.
Dönüp ters bir bakış attı, konuştu;
"Kaşınma."
Göz devirip ondan önce çıktım kapıdan. Tabi arabanın anahtarları onda olduğu için salak salak beklemiştim kapıda.

-------------
Eski evimin bahçesinden geçip kapının zilini çaldım. Kapı açıldığı gibi;
Annemin "Hoşgeldiniz evlatlarım!!" Şeklindeki karşılamasıyla karşılaştık. Gülümsedim, arkadan babam ve Pelin göründü. Hepsine teker teker sarıldım, salona geçtim. Tolga da babamla selamlaşıp, annemin elini öpüp, Pelin'le merhabalaşıp içeri girdi.

Uzun, keyifli bir yemeğin ardından Tolga'yla babam konuşmak için babamın çalışma odasına çıktılar. Annem, Pelin ve ben de salonda muhabbet ediyorduk;
"Neden yangın çıkarmışlar Helin?"
"Büyük ihtimalle evrak arıyorlarmış anne. Tolga'nın odasındaki kasayı paramparça etmişler ama içinden bir kuruş bile eksilmemiş kasanın.."
"Tüh, balayınız da üçüncü gününde bitti.." Diye mırıldandı Pelin, gülümsedim.
"Sayende Adalar'da balayı gibi bir tatil geçirmiştik zaten güzelim. Dert etmedik." Dedim sevecen bir şekilde.
Annem konuştu;
"Aman kızım, anlayışlı ol. Tolga'nın sakinliğine şaşırdım ben doğrusu. Büyük ve stresli bir olay atlattınız. Tolga her an patlayabilir, alttan al. Sabırlı ol, tamam mı?"
Başımla onayladım.
"Tabiki. Şu olayları atlatalım; Siz, Firdevs Yenge ve Tuğba'yı kahvaltıya çağırmak istiyorum."
"Evet, mutlaka yapalım tatlım. Bu sıralar okulu çok aksattın, onu ne yapacaksın?"
"Tolga uzun süreli bir izin almıştı zaten. Balayı sonrası bitecek şekilde. Şuan için iznim devam ediyor yani." Dedim sırıtarak.

Yarı'm #wattys2016Место, где живут истории. Откройте их для себя