37.Bölüm: Final

Start from the beginning
                                    

Siyah boğazlı bir kazak ve pantolon giymiş, siyah kabanının önünü ise kapatmamıştı. "Günaydın." demesiyle istemsizce gülümsedim. "Günaydın."

Kapıyı kilitledikten sonra anahtarı çantamın içindeki küçük bölmeye attım ve merdivenlere doğru adımladım.

Peş peşe merdivenlerden yukarı çıkarken onunla binadan ayrılmayı, nöbeti olmadığı zamanlarda beni askeriyeye onun götürmesini ne kadar çok özlediğimi ve bunu ne kadar çok sevdiğimi fark ettim. Bu his benim için gerçekten çok özeldi.

Arabaya doğru beraber sessiz bir şekilde yürüdük. Ön yolcu kapısını açıp koltuğuma otururken o da arabaya biniyordu. Ben kapıyı kapatıp, kemerimi bağlarken konuştu. "Dinlenedebildin mi?" diye sordu.

Sorusuna tam cevap vereceğim sırada yüzündeki sırıtış ile yola bakarak arabayı çalıştırdı ve cümlesine ekledi. "Yoksa, destek mi lazım?"

Dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsememi bastırmaya çalıştım. Onun gibi bakışlarımı yola çevirdim. "Gayet güzel dinlendim. Güzel bir uyku çektim."

Başını geriye yasladıktan sonra bana çevirdi. Gülerek, "bana destek lazım." dedi.

Ona bakmamayı sürdürmeye çalıştım. "Umarım bulursun."

Trafik ışıklarında kırmızıya denk gelince arabayı durdurmak zorunda kaldı. Başını arkaya yasladıktan sonra kaldırmadan bana doğru çevirdi.
"Bulmama gerek yok, Ada."

Gülümseyerek bakışlarımı kaçırdım. Ettiği her iltifat, her seferinde üstümde ilkmişcesine etki yaratıyordu.

Arabanın tekrar harekete geçmesiyle aklıma takılan konuyu sormaya karar verdim. Haber vereceğini söylemişti, ama vermemişti. Belki de haber vereceği bir şey olmamıştı fakat bu konuyu sormam gerekiyormuş gibi hissediyordum. Yoksa içim rahat etmeyecekti.

"Kara?"

"Efendim?"

"Meriç ile konuştunuz mu?"

"Gece eve gelmedi." diye yanıtlaması ile şaşırarak gözlerimi açtım. Tepkime karşılık vermeyerek cümlesine devam etti. "Ama bugün askeriyeye gelmek zorunda, konuşurum."

"Başına bir şey gelmemiştir değil mi?" diye sordum endişe ile. Meriç'in yanımızdan ayrılış anı yeniden gözümün önüne gelince endişemin yersiz olmadığını biliyordum. Montunu dahi yanına almadan evden çıkmıştı. Geceyi nerede geçirmişti peki?

"O böyledir." dedi bana bakarak. "Bir süre yalnız bırakır kendini. Kimseyi istemez yanında." diye cevapladı. "Kafasını toplar, sonra gelir derdini anlatır."

"Anladım." dedim başımı sallayarak. "Umarım kötü bir şey yoktur."

"Umarım." dediğinde askeriyeye giriş yapmak üzereydik. Montumun fermuarını kapatıp ellerimle saçlarımın şeklini düzelttim. Arabayı müsait bir noktada durdurunca, "Sen in, ben park ederim." demesiyle tebessüm ederek kapıyı açtım ve arabadan indim.

"O zaman yemekte görüşürüz."

"Tamam." demesiyle kapıyı güzelce kapattım.

Omzumdan düşecek gibi duran çantamı boynumdan geçirip çapraz taktım. Oh ne güzeldi. Düşme derdi yoktu artık. Derse girmeden bir kahve iyi gider düşüncesiyle ilk olarak sıcak bir kahve almaya gittim. Ardından da geç kalmamak için hızlı adımlarla sınıf yolunu tuttum. Bugün derste, daha düşük rütbeli askerler olacaktı. Tahminimce erler. Birkaç hafta böyle gideceğini tahmin ediyordum. Düşüncelerimin arasında sınıfa girdim.

*

Ders çıkışında yeniden kahve içme ihtiyacı duyduğum için kafeteryanın yolunu tuttum. İçeriye adım attığım da boş masaların arasında bazı tanıdık yüzler gözüme çarpmıştı. Çarpan tanıdık yüzlerden bazıları, Egemen Yüzbaşı ve İrem hemşireye aitti. Bir masada tek başlarına karşılıklı oturuyordu. Egemen Yüzbaşı'nın yüzü bana, İrem'inse sırtı bana dönüktü.

Sevgili Komşum (Tamamlandı)Where stories live. Discover now