28.Bölüm: Geçmiş

42.4K 2.3K 852
                                    

Uzun bir bölüm oldu. Bol oy ve yorum bekliyorum lütfen emek karşılığı olarak destek olmayı ihmal etmeyin💗

*

"Botlarını içeri al." diye uyardım Kara'yı. "Bak valla mahalle tekin değil, çalarlar." Montumu üstümden çıkararak vestiyerdeki boş bir kısıma astım.

Eğilip botlarındaki karı silkeledikten sonra içeri aldı ve ayakkabılık için oluşturduğum rafta boş olan bir yere koydu. "Hani yan evin asker eviydi.." dedi bana dönüp. "Az önce merak etme, korkma falan diyordun?" dedi akşam dediğim hırsız olayına gönderme yaparak. Üstündeki montunu çıkararak bana uzatmasıyla elinden alarak vestiyere astım.

Ona doğru bir adım attım. "Söylesenize asker bey," dememle gözlerini bana çıkardı ve çenesini kaldırarak baktı. Tane tane konuştum. "biri kapıdaki ayakkabınızı çalsa, güvenlik kamerası bile olmayan bu sokakta en fazla ne yapabilirsiniz?"

Gözlerini gözlerimden ayırmayarak, bir adım daha attı ve aramızdaki mesafeyi sıfıra yaklaştırdı. "Anasını.." tek kaşım havaya kalktı, 'ee devam et.' dercesine. "Anasının doğduğu yeri bile bulurum."

"Hımm?" dedim dudaklarımı birbirine bastırarak. "Hı hım." dedi alt dudağını ezerek. Gözlerinin odağı yavaşça gözlerimden uzaklaşarak dudaklarıma doğru kaydı. "Ada," dedi kısık sesiyle.

"Senin borcun vardı."

Kaşlarımı anlamamazlığa vererek çattım ve başımı hafifçe sağa eğdim. "Ne borcu?"

"Öpücük borcu." dedi. 'Öyle mi?' dercesine sağa eğdiğim başımı kaldırdım. "Üç tane." dedi dudaklarıma. Bana demiyordu bu kelimeleri, çünkü tek odak noktası şu an, dudaklarımdı. Dudaklarım ile konuşuyordu.

"İki.." dedim düzelterek.

"Vallahi üç."

Boşta bekleyen ellerini belime yerleştirerek, belimi iki eliyle sıkıca sardı. "Borçlar, ödenmelidir." dedi yazılı bir kuralı söylüyormuşcasına. Belimdeki eliyle, beni kendine çekerek vücutlarımızın temasının artmasını sağladı.

"Ödenmeli." diye tekrar ettim. "Borçlu kalmayı sevmem." Burnunu burnuma sürterek mırıldandı. "Ödeyelim o zaman borcunu." 

Dudaklarımızı daha fazla beklemeden nazikçe birleştirdi. Beni öpüşüyle ellerim yavaşça göğsüne çıkıp, yerini buldu. Dudaklarının sıcaklığı ile dudaklarım adeta kavrulurken, öpüşüne karşılık vermeme izin vermeden dudaklarını benden ayırdı. Bu kısa kısa öpmelerinin sebebinin 'öpücük cezası' olduğunu anlamıştım. Sanırım cezalar, kısa minik öpücüklerden oluşuyordu. Ama bu 'kısa ve minik' öpücükler bana kesinlikle yetmiyordu.

Ellerimi kalın ensesine yerleştirerek, parmaklarımı orada gezdirmeye başladım. Dudakları ikinci kez benden kısa bir öpücük sonunda ayrıldığında nefes almasına izin vermeden dudaklarımız arasındaki küçük boşluğu hızla kapattım. Yine beni kucağına almasını istiyordum.

Ayaklarım ağırdığı için, yanlış anlamayın.

Üçüncü öpücük ile dudaklarının yaptığı baskıyı azaltarak nefesini kontrolsüzce bıraktı ve nefesini toparlamaya çalıştı. Fakat başaralı olamıyor, nefes alıp verişleri gitgide düzensizleşiyordu. "Yetmedi bu.." diye fısıldadı. "Yeni kurallar mı eklesek?" Konuştukta dudakları dudaklarıma temas ediyor, ama asla yeniden öpmüyordu.

Gözlerimi açma gücünü kendimde bulamadığım için gözlerimi açmadan burnumu yanağına doğru değdirdim. "Beni öpmen için illa bir kuralın, cezanın mı olması gerekiyor?"

Dudaklarını kulağıma doğru yaklaştırdı. "Daha iyi bir fikrin mi var?" Başımı fazla hareket ettirmemeye özen göstererek olumlu anlamda salladım. "İstediğin her zamana ne dersin?"

Sevgili Komşum (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin