"Jisung nerede? İyi mi? Yunho?" Minho nefes nefese arkadaşına bakıyordu. Genç alfa, başını kaldırıp endişeli arkadaşına baktı. "Bir şey söylesene!" diye gürledi Minho ona karşı.
"Abi sakin ol. Biz de bilmiyoruz, doktorun yanında şimdi."

Minju olaya dahil olup abisinin kolunu tutarak onu oturttu. Minho yüzünü avuçları arasına aldı. "Ne yapacağım?" diye kendi kendine söylendi. "Jisung'a bir şey olursa ben ne yaparım?!"

"Minho sakin ol, bir şey olmayacak." Yunho, arkadaşının omzunu sıktı destek verircesine. Minju da dolu gözlerini saklayamadığından burnunu çekerek koridordan çıktı ve çıkar çıkmaz da sırtını duvara yaslayıp gözyaşlarını serbest bıraktı.

Zaten duygusal biriydi. Abisini daha önce hiç bu kadar perişan gördüğünü hatırlamıyordu. Bu da ona her zaman güçlü duran abisinin üzgün olduğunu bilmenin zorluğunu göstermişti.

"Hey." Yanında beliren sesle gözyaşlarını sildi aceleyle. Yunho, elindeki peçeteyi hiçbir şey demeden ona uzatmıştı. Minju, burnunu çektikten sonra kafasını iki yana salladı. "Gerek yok." dedi hemen ardından. Alfadan bıkkın bir nefes kazanmıştı. Yunho, boştaki eliyle Minju'nun çenesinden tutup yüzünü kendine doğru çevirdi ve elindeki peçeteyle akan gözyaşlarının süslediği ıslak yanaklarını sildi.

Minju ise sesini çıkarmadan onun ciddi yüzünü inceliyordu. Yıllardır Yunho ile birlikteydi. Onunla büyümüştü, onunla gülmüş yine onunla ağlamıştı. Gün içerisinde genelde birbirleriyle uğraşsalar da böyle anlarda diğerinin sürekli yanında olması iyi hissettiriyordu.

"Ağlama." dedi Yunho. "Ağlayınca çok çirkin oluyorsun."
Minju'yu güldürebilmişti böylelikle. Beta, Yunho'nun elinden peçeteyi alıp ona dil çıkardı.

Bu sırada Minho, karşısındaki odadan çıkan doktorla birlikte ayaklanmıştı. Endişeli gözleri adamın yüzünün her bir köşesinde gezindi. "Jisung nasıl?" diye sordu hemen. Doktor "Siz yakını mısınız?" deyince hızla başını sallamıştı. "Eşim o benim, nasıl iyi değil mi? Bebeğimiz? Bebeğimiz nasıl?"

"Ah...eşinizin durumu iyi. Bebeğiniz ise..."

"Ne? Nasıl? Bir şey mi oldu? Söylesenize!" Alfa olan doktorun üzerine doğru bir adım attı. Başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissetmişti. Kalp atışları hızlanırken bir kez daha sordu ne olduğunu.

"Üzgünüm. " dedi doktor. Minho sonrasını duymak istemiyormuş gibi başını iki yana salladı. "Hayır."  "Hayır, hayır bebeğimiz..."

"Elimizden geleni yaptık. Şu anda beklemekten başka çaremiz yok. Bebeğinizin durumu kritik. Annenin yaşadığı korku ona ağır gelmiş gibi gözüküyor."

"Ya-yaşıyor ama değil mi?" Küçücük bir umut kırıntısı da olsa tutunmuştu ona alfa olan. Doktor başını onaylarcasına salladı. "İlk yirmi dört saat çok önemli." dedi. "Hastayı yormamaya çalışarak görebilirsiniz. Fazla uzun durmayın. Geçmiş olsun." Ardından ayrılmıştı oradan.

Her şeyi koridorun başından dinleyen ikili ise kahrolmuştu. Minju tekrar ağlamaya başlarken Yunho sıkıntılı bir nefes verdi ve kollarını ağlayan kıza sardı. Minho ise duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Sağ gözünden akan bir damla yaş dizlerine yasladığı eline damladı.

Sonra ise hemen toparlanmaya çalıştı. Yüzünü sildi ve adımlarını karşısındaki beyaz kapıya yönlendirdi. Kapı kolunu aşağı indirerek yavaşça içeri girmişti. Yine beyaz örtülerle serilmiş yatakta yatan sevgilisi girmişti görüş açısına.

Kapıyı ardından kapatıp onun yanına ilerledi yavaşça. Odayı dolduran cihazın stabil sesi içini rahatlatmıştı. "Aşkım." dedi yavaşça omeganın saçlarını okşarken. Jisung, aldığı ilaçların etkisindeydi ancak Minho'nun sesini duyar duymaz aralamıştı gözlerini.

They say 'FrIeNdS'/ MinsungWhere stories live. Discover now